Ağustos 13, 2020 18:08 Europe/Istanbul

Bu bölümde Batılı gençler arasında yaygın olan satanizm olgusunu ve Batı toplumlarındaki ruhsal ve psikolojik boşlukları konu edineceğiz.

1992 yılında İsviçre halkının yaklaşık yüzde 64'ü  katıldıkları referandumda  Alp dağları arasından yeni demiryolu hattının yapımına onay verdiler. 23 yıl sonra ise  12 milyar dolarlık maliyetli bu dev proje hizmete sunuldu. Huffpost dergisi bu açılış ile ilgili şöyle bir yazı yayımladı: "Dünyanın en büyük demiryolu tüneli  akla acayip bir şekilde açıldı. "    

Saint Gotthard tünelinin açılış töreni kimi Avrupa ülkeleri liderlerinin katılımı ile satanizm yanlılarının etkinlikleri ile yapıldı. Bu açılışta satanizm yanlıları  kendi şeytani ritüellerini yerine getirdiler. Bu açılış töreni ve satanizm yanlılarının gösterileri katılımcıları hayrete düşürdü.    

 

Çoğu Batılı haber ajansları ise bu törendeki ritüeller ve gösteriler karşısında sustular. Ancak yine de kimi medya organları ve kimi sitelerde  bu garip açılış ile ilgili yazılar yazılıp çizildi. Bu törende en çok ilgi çeken hususlardan biri de keçi kılığında ölen birinin sonradan canlanması ve tapılıp dünya kralı olarak taç giymesi idi. 

Amerikalı siyasi aktivist ve gazeteci Micheal Snyder   bu açılış töreninde keçi adamın gösterisine değinerek farklı törenlerde benzer durumların söz konusu olduğundan söz ediyor. Snyder, benzer konulardaki  videolar, müzikler, televizyon dizileri ve ödül törenlerine değinerek şöyle yazdı: " Karanlık yükselmektedir. Tüm gezegenimizi ele geçirmeden vaz geçmeyecektir. Mevcutta ise karanlık liderleri o kadar küstahlaşmıştır ki artık başımıza açacakları belayı gizlemiyorlar bile. "

Gotthard Tüneli açılış töreni, katılımcıların seviyesinden dolayı bir hayli düşündürücüdür. Bilindiği üzere dünyamızın başına dert açan durumlardan biri de sözde insanın yücelmesi ve hayatının iyileşmesi için öne sürülen fırkalar ve tarikatlardır. Bu akımlar bir süre faaliyetin ardından kendilerine has yandaşlarını toplayıp zaman içerisinde de boş oldukları anlaşılınca terk edilip unutuluyorlar. Ancak yıkıcı eserleri uzun zaman düşünceleri kötü yönde etkilemeye devam eder. Bu akımlardan biri de satanizm ya da sözde şeytana tapmaktır. Batı dünyasında son onyıllarda cinsel ilişki ve müzikler,farklı fırkalar ve akımlar aracılığı ile toplumlara aşılanmaya çalışılmış ve böylece Batılı hayat tarzında insani ve ahlaki değerlerle alay edilmiştir. 

Batı dünyası şimdiye dek modernite ve post modernite olmak üzere iki aşamayı geride bırakmış ve halihazırda da trans modernite dönemine ayak basmıştır. Modern dönemde bakışlar gökten yere doğru yön değiştirdi ve insan eksenlilik kilise eksenliliğin yerine geçti. Post modern dönemde ise  nefis, insan ekseninin yerine geçti ve çağdaş dönemde de Batı dünyası gerici ve perişan gidişatının devamında sanki hayatın en pespaye düzeyi olan şeytan eksenliliğe yönelmek istiyor. 

Kimileri yeni çağda satanizmin 19'uncu yüzyılın başlarından başladığını söylüyor. Dünya Dinleri ve Kültürleri yazarı  John R. Hinnells  bu konuda şöyle diyor: "19'uncu yüzyılın başında kimi İngiltereli zengin ve kraliyet ailesi üyesi framasonlar, Sir Francis Dashwood liderliğinde " Cehennem ateşi kulübü isimli satanizm grubunu Londra'da kurdular. Bunun ardından Londra Avrupa satanizm yanlılarının asıl merkezi ve ana üssü haline geldi. "

İngiltere ve özel olarak da Londra'nın Avrupa'da yeni satanizmin başkenti olması şaşırtıcı bir husus değildi. Amerika'da da 1966 yılında Şeytan Kilisesi San Francisco'da Anton Lavey tarafından kurulup resmen faaliyetlerine başladı. Günümüzde Amerika'da yaklaşık 80 bin satanizm merkezi faaliyet göstermektedir. Bunların asıl merkezi ise New York'ta bulunmaktadır. Bir kaç yıl önce de satanizm yanlıları Amerika eğitim bakanlığından  kendi düşünceleri ve batıl inançlarını ilkokullarda okutulmasını istediler. 

Son zamanlarda ise Amerika'nın İota eyaletindeki 35 yaşındaki öğretmen Brian Altis'in hikayesi Amerikalı ebeveynleri kaygılandırdı. Bu öğretmen 350 çocuğu aldatmak ve  kandırmakla itham edildi. Polis tarafından da adı verilmeyen öğrencilerinden biri  bu öğretmen tarafından satanizm gruplarına dahil olduğunu, bu çerçevede vücudunu delmeye , onlarca kişi ile cinsel ilişkiye girmeye ve insan dışkısını yemeye zorlandıklarını anlattı. 

Yeni Zelanda'da Christ Church'deki iki camide yaşanan katliamları unutmamışsınızdır. Bu cinayet ırkçı bir isim olan Brenton Tarrant tarafından yapılmış ve bu terör eyleminde 49 kişi şehit düşmüş ve onlarca kişi de yaralanmıştı. Bu terörist katil ile ilgili yayımlanan ilk fotoğraf onun Yeni Zelanda'da mahkemedeki duruşması ile ilgili idi. Bu katil, kameralar karşısında eli ile üç tane 6 rakamını gösteriyordu. İşte bu rakam Batı'da satanizmin en önemli simgelerinden sayılır. 

Satanizm yandaşları kendi düşüncelerini dolaylı bir şekilde yaymak için sık sık simgeler ve işaretlere baş vurmaktadırlar. Satanizmde Baphomet adı ile bilinen koç veya keçi, beş kanatlı yıldız,  gamalı haç,şeytan gözü, 666 rakamı, boynuzlu yabani hayvanların maskesi gibi semboller çok kullanılır. Bu simgeler ve işaretler insanların bilerek veya bilmeyerek kullandıkları elbiselerde, ayakkabılarda, yüzük, bilezik, bileklik, saat, oyuncak bebeklerde, araba süs eşyalarında ve diğer eşyalarda sık sık görülmektedir. İşte bu semboller ve işaretler dolaylı bir şekilde insanlara aşılanmak isteniyor. Bu aşamanın ardından ise satanizmin düşünceleri daha kolay bu insanlara aşılanabilir. 

Günümüzde Batı'da  normal görünüşe sahip olmayan gençler, dehşet verici ve korkutucu şekilde giyinen ve süslenen gençler, konserlerde hırçın ve yüksek sesli müzikler dinleyen gençler görülmektedir. Bu kişiler genellikle kendilerini satanizm yandaşı olarak tanıtıyorlar. Öyle bir akım ki ritüelleri ve gelenekleri daha çok uzaylılara benzemektedir. Aslında satanizm, insani fıtrattan uzaklaşan ve insanlardan farklı olmak isteyen, akıllarını boş düşünceler ile dolduranların hayat tarzıdır. 

Satanizm yanlılarının en önemli araçlarından biri de müziktir. Onlar müzik aracılığı ile kendi düşüncelerinin propagandası ve reklamını yapıp bu düşünceleri özellikle de toplumların genç kesimine aşılamak istiyorlar. 60'lı yıllarda Beatle'ler, 70'li yıllarda Hippiler, 80'li yıllarda Punk'lar, Rap'ler, ve Black Metal, Death Metal, Heavy Metal ve 90'lı yıllardaki diğer ufak müzik akımları da bu tür müziklerin dallarından sayılırlar. Bu müzik dallarında sesler olabildiğince bozulur ve özel ışıklandırmalar ile dehşet verici görüntüler sergilenmeye çalışılır. 

Araştırmacılar Amerikan medyası ve gazetelerini inceledikten sonra Rock ve Metal müzik tarzları dinleyenleri ve görenleri arasında adam öldürme, taciz, uyuşturucu madde kullanımı ve intihar gibi durumların diğer kesimlere göre daha fazla ve anormal bir durumda olduğunu gördüler. Bu intiharlar ve zarar verme ortalaması örneğin Pink Floyd grubunun gösterilerinin ardından 15 ila 20 kişiye kadar ulaşıyordu. Rock müziğinde ise kendini yaralama artık normale dönüşmüş bir durumdur. Batı'da yayımlanan istatistiklere göre  Rock dinleyen her 7 gençten biri intihar etmiştir. 

Günümüzde satanizm Batı'da belli bir genç grubu için cazip görünüyor. Aslında bu caziplik bu gençlerin ve insanların ruhsal ve psikolojik boşluklarını doldurmak alternatifi olduğundan kaynaklanıyor. Sanayileşmiş ülkelerde, toplumsal durumların çetrefilleşmesi, teknolojinin gelişmesi ve cinsel ve cisimsel gelişmelerin yüzünden gençler arasında ilginç bir korku ve kaygı duygusu da gelişmiştir. Böyle bir genç için hayati sayılan korkusu ve tereddüdünden kaynaklanan ızdırabı ve stresini yönetmektir. Bu şahıslar kendilerini iktidarlı ve güçlü göstermek istiyorlar. Tabii bu şahsiyetleri gerçeklere dayalı olmayabilir de. İşte satanizm bu durumu suiistimal ederek böyle bir eksikliği giderebileceğini öne sürüyor. Bu yüzden satanizm elebaşıları her daim toplumsal sorunlara, gençlerin zorlukları ve başarısızlıklarına değinip farklı yollar ile onların dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. 

Satanizm fırkalarının en büyük iddiaları da kendilerini pratik çözüm yolları olarak göstermesi ve herkese güçlü olma vaadinde bulunmasıdır. Şeytan'a davet eden satanizm fırkaları, bu kaynağı sonsuz güç olarak tanıtıp, yandaşları ve taliplerine  güçlü olma vaadinde bulunuyorlar. Halbuki Kuran-ı Kerim'in tabiri ile  Şeytan'ın gücü sadece vesvese edecek ve yalan dolan düşünceleri akla getirmek kadar azdır. Şeytan sadece konuşur, vaat verir ve sesi ile insanı kandırmak ister. 

Allahu Teala İsra suresinin 64'üncü ve 65'inci ayetinde şöyle buyurmaktadır: "......Zaten şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.   "Şurası muhakkak ki benim kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun olmayacaktır." Güvenip dayanmak için rabbin yeter."