Eylül 04, 2020 15:31 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde Batı topluluklarında bekarlık ve yalnız yaşama eğilimini ele alacağız.

Batı topluluklarında aile alanındaki en önemli hasarlardan ve zararlardan biri de aile yapısının değişmesi ve bu değişimden doğan duygusal boşluklardır.  Günümüzde tek başına ve bekar yaşama eğilimi, tek çocuklu aileler ve çocukların artmasından doğan korkular, Batı dünyasında yaygın sorunlar olarak bu alanda görülmektedirler.  

Psikologlar ise bu tarz yaşamın  insanları duygusal boşluktan kurtulmak için hayvanlara yönelttiğini düşünüyorlar. Ailede sevgi görmek ve sevilmek duygusu insanların doğal ihtiyaçlarındandır.  Batı insanı ise evde hayvanlara sığınıp onları yanlarına alarak bu ihtiyacı karşılamak çabasındadır. 

Yaratılışın başlangıcından itibaren hayvanlar insanların yanında beşeri yaşamın bir parçası olarak rol almışlardır. Bu komşuluk ise her devirde ve çağda hayvanlara ve onların konumuna yönelik farklı ahlaki görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çerçevede Aristo örnek ve tanınmış bir filozof olarak hayvanlara pek de önem vermiyordu. Ona göre  dünyada hiyerarşiye dayalı bir düzen vardı. Bu kademeli düzende ise aşağıda kalan kesimler yukarıdaki yaratıkların aracı ve kullanım malzemesi sayılıyor.  Örneğin bitikler hayvanlar için ve hayvanlar da insanın kullanım malzemesi olarak sayılıyor. Bu yüzden Batı kültüründe 18'inci yüzyılın sonlarına kadar hayvanlara karşı bir acıma ve değer verme söz konusu değildir. Bu zamana kadar hayvanlar değersiz varlıklar olarak Batı Kültüründe yerlerini almışlardır. 

Hayatın sanayileşmesi ve insani ilişkilerin sığlaşması ile ancak evcil hayvanlara sahip olma isteği kabardı.  Öyle ki  evcil hayvanları saklamak Batı insanının uğraşlarından birine dönüştü. Aslında Batı dünyasında evcil hayvanlara sahip olma fenomeni İkinci Dünya Savaşının ardından ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşından önce böyle bir eğilimin yaygın olmadığı söylenebilir.  Ancak son altmış yetmiş yıl içerisinde yavaş yavaş evcil hayvanlar yetiştirme ve malzemelerini üretme gelir kaynağı haline bile geldi. 2017 istatistiklerine göre evcil hayvanların mamaları ve yemekleri sanayisi 20 milyar Euro kadar kar sağlamıştır. 

 Avrupa Evcil Hayvanlar Yemeği Federasyonu-FEDİAF müdürü ise bu hususta şöyle bir açıklamada bulunmuştur:" Bu alanda istihdam ve iş fırsatlarının artması ile  evcil hayvanlar hususu daha da önem kazanıyor.   Evcil Hayvanların yemekleri sektörü  100 bin kadar iş fırsatı yaratmış ve bizim tahminlerimize göre 900 bin iş fırsatı da farklı dallarında söz konusudur.  Bu alanda Avrupa'da  evcil hayvanların yemeklerini hazırlayanlara,  yaklaşık 200 bin veterinere, 60 bin evcil hayvanlar mağazasına, evcil hayvanlar malzeme sanayisine, evcil hayvanlara ayrılan medya organlarına, evcil hayvanlar alanındaki taşımacılık ağlarına değinmek mümkün. "

Evcil hayvanlara bakma sektörünün büyük gelirlerinden dolayı evcil hayvanların artmasının da Avrupa'nın kapitalist ekonomik düzeni için önemli olduğu söylenebilir. 

Evcil köpekleri neredeyse Amerika ve Avrupa'nın tüm sokakları, caddeleri ve parklarında görmek mümkün. Bu tür hayvanlar o kadar çeşitlidir ki inanılması zor bir hal almıştır. Avuçlara yerleşebilen köpeklerden insan büyüklüğünde köpeklere kadar türleri artık gözler önündedir. Amerika evcil hayvanlar ürünleri derneği-APPA tarafından yapılan 2019-2020 incelemelerine göre Amerika nüfusunun 85 milyonunu oluşturan Amerikan ailelerinin yüzde 67'si kadarı evcil hayvanlara sahipler. 

Amerika'da çocukların sayısı 2017 yılında 73 milyon kişi olduğu halde evlerde 94 milyon kedi ve 89 milyon evcil köpek tutulmaktadır. Bu hayvanların evde tutulmasının farklı nedenleri vardır. Bu çerçevede hayvanlar artık Batılı ailelerin bir bireyi haline gelmiştir.    Bu nedenler arasında ise kimilerinin yalnız yaşamaları ve kimilerinin buna ilaveten yaşlı olmasıdır.  Batı yaşam tarzında  eşin, çocuğun, kardeşin olmayışı bir boşluğa neden olmuştur. Bu boşluk ise evcil hayvanlar ile doldurulmak istenmektedir.   20'nci yüzyılda  ve 60'lı yılların ardından  Batılı kültürün bir bileşeni olarak Amerika'da yaygınlaşan bu kültürel özellik öyle derinlere sızdı ki Amerika başkanı bile özel bir köpeğe sahip oldu. "

Şimdi sorulması gereken önemli bir soru vardır. Bu kültürel ve sosyal yaklaşımın ana sebebi nedir?    Bu olayın önemli sebeplerinden birinin günümüz Batılı insanın yalnızlığı olduğudur.   Teknoloji, bilişim ve iletişim çağına ayak basmak, avantajlarının yanı sıra olumsuz yanları da olmuştur. Bu çerçevede toplum bireyleri birbirinden uzaklaşmış ve aile ve akraba bireyleri arasında aralar açılmıştır.  

Günümüzde ailevi bağlar ve toplumsal ilişkiler eskisi gibi sağlam değildir. Bu mesele ise uzun vadeli olarak insanda duygusal boşluklara neden olmuştur. Bu çerçevede insan duygusal boşluklarını gidermek için evcil hayvanlara yönelmiştir.  Gerçekte Batılı toplumlarda evcil hayvanların tutulmasının en önemli nedenlerinden birinin de  toplumsal ilişkilerin zayıflaması ve duygusal boşluklar olduğu söylenebilir. 

İngiliz halkının birçoğu evcil hayvanları aile bireylerine göre daha fazla tercih edip tatillerini aile bireylerinin yerine hayvanlar ile geçirmek istediklerini söylüyorlar. United Press'in raporuna göre İngiltere'de evcil hayvanlar sahiplerinin yüzde 47'si evden uzak oldukları zaman aile bireylerinden ziyade hayvanlarını özledikleri ve yüzde 13'ünün de mümkün olduğu halde tatillerini hayvanları ile geçirmek istediklerini belirtiliyor.  Batılı insanın yalnızlık sorunu o kadar büyümüştür ki miraslarını bile hayvanlarına bırakıyorlar.  Muhakkak siz de kimi zaman Batılı medyanın gündemine oturan yüz milyon dolarlık mirasa sahip hayvanların haberlerini duymuşsunuz. 

Evcil hayvanların tutulması hususunda Batılı toplumlarda çocukların az olması veya çocuksuz olmanın da etkili olduğu unutulmamalıdır. Araştırmalar ise evcil hayvan sahiplerinin bu hayvanlar ile etkileşiminin ebeveynler ile çocuklar arasındaki etkileşime çok benzediğini gösteriyor. Öyle ki bu hayvanlar ile yaşayanların fizyolojik gelişimi çocuk sahibi ebeveynlerin fizyolojik gelişimine çok benziyor.  Belki de evcil hayvanların daha sorunsuz ve az masraflı bir çocuk oldukları ve insanların ne kadar evlenmekten kaçan ve çocuktan korkan bir karaktere sahip oldukları halde daha fazla evcil hayvan tutmaya eğilimli oldukları söylenebilir. 

Bir süre önce ise New York Post sitesi Amerika halkının çocuk yerine köpek tutma eğilimi ile ilgili şöyle yazmıştı:" 2018'de yapılan araştırmalara göre  New Yorklu ailelerin üçte biri kadarı  köpeklerini çocukları olarak saydıklarını belirtmişlerdir. One Poll araştırma merkezinin yaptığı ankete göre ise 2 bin New York ailesinden yüzde 34'ü  köpeği çocuğa tercih ettiklerini belirtmişlerdir.  Ailelerin yüzde 66'sı ise  köpeği aile bireyi olarak kabul etmiş ve köpeklerine de çocukları gibi davrandıklarını söylemişlerdir.  Bu ankete katılanların yarısı ise  evcil hayvanlarının duygularını anladıklarını dile getirerek onları en iyi dostları olarak niteleyip yalnızlıklarını bu hayvanlar ile geçirdiklerini söylüyorlar. Kimi ailelere göre ise çocuklar yerine hayvanlar ile vakit geçirmek  onları sevindirip motive diyor. 

Avrupa kıtasındaki doktorlar ise evcil hayvanlar konusunda uyarılarda bulunarak tüm sağlık çalışmaları ve önlemlerine rağmen günlük temaslarda hayvanlardan insana ortak hastalıkların geçmesi hususunda ciddi ikazlar yapmaktadırlar. Şimdiye dek yaklaşık 850 kadar insan ve hayvan arasında ortak hastalıklar bilinmektedir.  Bu yüzden özellikle de çocukların evcil hayvanlar ile karşılaşmakta titizlikle uyacağı sağlık kuralları göz önünde bulundurulmalıdır. 

İşte sağlık kurallarına uymak çerçevesinde de İslam öğretilerinde eve hayvanların dahil edilmemesini istemiştir.  İslam'da yaşam tarzı hikmete dayalıdır. İslam insanları hedefli ve planlı olmaya teşvik edip fiziksel ve ruhsal kirlilikten uzak kalmalarını istemiştir.  Bu hayvanların haklarının ayaklar altına alınması anlamına gelmiyor.  İslam dünya görüşünde tüm yaratıklar ve mahluklar  zati keramete ve belli haklara sahipler. Bağlı ve taahhütlü bir Müslüman insan bunlara uymakla mükelleftir.