Pompeo'nun İran'a yönelik boş iddiaları, Amerika'nın Ortadoğu'daki askeri varlığı
Amerika 11 Eylül 2001 olayları ardından terörizm ile mücadele bahanesi ile Afganistan ve Irak'a saldırdı. Bu saldırılar Washington'un bölgede askeri varlığını sürdürmesi, güçlendirilmesi ve yoğunlaştırılmasına sebep oldu.
Nitekim Suriye'de iç savaşın başlaması ve Irak ile Suriye'de IŞİD teröristlerin eylemlerinin genişlemesi ardından, Amerika IŞİD ile mücadele bahanesi ile Irak'taki askeri varlığını güçlendirdi ve aynı zamanda Suriye'nin kuzeyinde illegal askeri varlığını sürdürdü.
Tüm bu gerçeklere rağmen, Amerika dışişleri bakanı Mike Pompeo, Foreign Affairs dergisinde yayınlanan bir notta Washington'un Ortadoğu'da bir başka askeri mücadeleye girmek niyetinde olmadığını yazdı.
Pompeo şöyle yazdı: uzmanlar, Amerika bu hükümetinin (Trump yönetimi) bir başka savaşa girmesinden endişelenebilirler, fakat belli olan şey ise, Amerikalıların, askeri güçten çekinmeyen fakat aynı zamanda bunu kullanmakta istekli olmayan bir başkanları vardır.
Amerika dışişleri bakanının iddiasına rağmen Trump yönetiminin uluslararası alanda ve özellikle Ortadoğu'daki dış siyaseti, hedeflere ulaşmak için güç kullanarak zorbalık yapmaktır. Bu konu Amerika'nın 2017 yılı ulusal güvenlik strateji doktrininde açıkça kaydedilmiştir.
Amerika başkanı Donald Trump aralık 2017'de yeni ulusal güvenlik stratejisini açıklarken şöyle dedi: ABD kaba güç kullanarak barışa ulaşır.
Buna gire Amerika şimdi Suriye'de tamamen askeri güç sayesinde ve aslında kaba güç kullanarak bu ülkedeki askeri varlığını sürdürüyor ve aynı zamanda Ortadoğu bölgesi ve özellikle Fars Körfezi'nde güçlü bir şekilde askeri varlığını sürdürüyor. Nitekim sadece Katar'ın el-Adid hava üssünde yaklaşık 11 bin askeri güç bulunduruyor.
Amerika'nın sürekli bölgede askeri güç bulundurmasının başlıca bahanelerinden biri, İran'ın bölgesel nüfuzunu engellemektir. Bu bağlamda Pompeo, son yazılarının birinde kendi tabiri ile "hukuktan kaçan hükümetler"in Amerika'nın önündeki sorunu olduğunu belirterek, İran ve K. Kore'nin dünyadaki bu zümre ülkeleri olduğunu iddia etti.
Pompeo Tahran ve Pyongyang'ın on yıllar boyunca nükleer silah programları peşinde olduğunu, eski Amerika yönetiminin "kapsamlı ortak eylem planı-Bercam" ile İran'ın "nükleer yüksekten uçma hayallerine" son veremediğini iddia etti. Pompeo iddialarının devamında şöyle dedi: İran, obama yönetiminin Bercam'ın korunmasını diğer her şeye tercih ettiğini bildiği için bu anlaşma İran'da bağışıklık duygusu oluşturdu ve ona sabotaj eylemlerini arttırmak için destek imkanı sağladı.
Pompeo'nun İran ile ilgili iddiaları tamamen gerçek dışıdır. İran dünyanın güçlü ülkeleri ile uzun soluklu görüşmelerde her bir kelimesi üzerinde saatlerce tartışmanın ardından haziran 2015'te nükleer faaliyetleri ile ilgili anlaşmaya vardı. İran her zaman nükleer programlarının sadece barışçıl alanlarla ilgili olduğunun altını önemle çizerken, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı UAEA da Bercam nükleer anlaşmanın gerçekleşme sürecini yasal olarak denetleme hakkı olan tek merci olarak, şimdiye kadar 12 raporda İran'ın nükleer faaliyetlerinin uluslararası Bercam nükleer anlaşması çerçevesinde olduğunu onaylayarak vurgulamıştır.
Buna karşı Amerika ise bizzat imzaladığı ve üstelik BMGK tarafından da onaylanan Bercam nükleer anlaşmayı, İran nükleer faaliyetlerinin denetlenmesi için yetersiz olduğunu ileri sürerek, Pompeo tarafından öne sürülen 12 şart çerçevesinden İran nükleer çalışmalarının tamamen yok edilmesi, füze programının durdurulması ve kısıtlanması ve de İran'ın bölgesel etkinliğine son verilmesini istiyor.
Fakat artık dünya, Amerika'nın özellikle Bercam nükleer anlaşma ile ilgili zorbaca siyasetlerinin farkındadır, bu yüzden her geçen dün başkanı tarafından yürütülen tek yanlı siyasetleri sayesinde daha da yalnızlaşan ise Amerika'dır./