Zarif: Halk, İran’ın en büyük caydırıcı gücüdür

Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, İran’ın küresel zorba güçlere karşı en büyük sermayesi ve caydırıcı gücü, savunma gücü ve silahlı kuvvetlerinden başka, “Halk” olduğunu vurguladı.

Salı günü Tahran’da “Yanık nefesler” başlığı altında düzenlenen ve kimyasal silahların mağdurları ve şehit ve gazi ailelerinin takdir edildiği etkinlikte konuşan Dışişleri Bakanı Zarif, kimyasal silah mağdurları İslami İran’ın direnişinin canlı belgeleri olduklarını, bu insanlar kimyasal silahların sebebiyet verdiği her türlü baskı, acı, yanık ve nefes darlığı gibi durumlara katlanarak tüm dünyaya zillete ve zorbalığa boyun eğmeyeceklerini haykırdıklarını belirttti.

Irak’ın eski diktatörü Saddam rejimi İran milletine karşı kimyasal silah kullandığını kaydeden Dışişleri Bakanı Zarif, bugün kimyasal silah kırmızı çizgimizdir, diyenler dayatılan savaş yıllarında Saddam’a kimyasal silahları vermekte tereddüt etmediklerini kaydetti.

Amerikalı yetkililere hitap eden Dışişleri Bakanı Zarif şöyle dedi: Eğer o günlerde Saddam’a karşı durmuş olsaydınız, bugün IŞİD Irak ve Suriye halkına karşı kimyasal silah kullanmaya cesaret edemezdi.

İran kimyasal silahların en büyük kurbanı ve bu tür silahlarla mücadelede en ön safta yer aldığının altını çizen Dışişleri Bakanı Zarif, İran bölgeyi kitle imha silahlarından arındırmak için tüm çabasını sarf ettiğini vurguladı.

Haziran 1988’de Saddam rejiminin Baas ordusu İran’ın batısında yer alan Serdeşt kentine kimyasal bombalarla saldırdı. Kimyasal bombardımanda 110 kişi şehit düştü, 8 bin kişi zehirli ve ölümcül kimyasal gazlardan etkilendi.

Bu faciada, kimyasal silah satışı ile kirli çıkar elde eden Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri ve bu ülkelerin politikacılarına ait olan firmalar doğrudan rol ifa etmişti. Bu korkunç ve beşeriyet karşıtı ticaret yüzünden sadece Serdeşt veya Irak’ın Halepçe kentinde binlerce masum insan hayatını kaybetmedi. Bu ticaret yüzünden dünyanın birçok bölgesinde masum siviller Batılı devletlerin rantçı anlayışının kurbanı oldu ve olmaya da devam ediyor.