Ekim 07, 2019 08:36 Europe/Istanbul
  • İslami Mezhepleri Yakınlaştırma kurulu'nun Kuruluş Yıldönümü

Kuran-ı Kerim'de İslami ümmetin özelliklerinden biri de İslami vahdet ve birlik olarak tanıtılmıştır. Bu ilahi din, İslami kardeşliği Müslümanlar arasındaki asıl ilke olarak belirlemiştir. 

Müslümanların temel inançları arasında vahdet ve birlik de tevhid, nübüvvet, maad, namaz, oruç, kıble ve ortak kitaba sahip olma ve diğer dini inançlar ve de Peygamber Efendimizin birliğe daveti ve dini kardeşler arasında ihtilaflar ve çatışmalardan sakınılması tavsiyeleri arasında İslami ülkeler arasındaki ihtilafları ve tefrikaları önleyecek ilkelerden biridir.  

Günümüze dek birçok alim ve bilgin İslam aleminde birlik ve beraberliğin oluşturulması için çaba göstermiştir. Ancak son otuz yılda başlatılan ve atılan en önemli adımlardan biri de İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin önerisi ile Uluslararası İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulu'nun kurulması ve faaliyete başlaması idi. 11 Ekim 1990 yılında kurulan bu kurul İslami bir sivil toplum kuruluşu, bilimsel, kültürel, küresel bir kurum olarak İslami mezheplerin yakınlaştırılması doğrultusunda hareket etmektedir. Bugün ise bu kurulun kuruluş yıldönümüdür. Bu çerçevede biz de bu bağlamda İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurul'unun faaliyet alanları ile ilgili sizlerle konuşacağız.

 

İslami mezheplerin yakınlaştırılması ve Müslümanların aynı safta yer alması İslam aleminin kaygılarını taşıyan ve insaflı şahsiyetlerin büyük arzusudur. İslami mezheplerin yakınlaştırılması gerçekte İslam dünyası alimlerinin temelini attığı ve hedefinin de Şiileri ve Sünnileri bir birine yakınlaştırması ve böylece İslam düşmanlarının komplolarının suya düşürülmesi doğrultusundadır. Tarih boyunca İslami mezheplerin yakınlaştırılması için uğraşlar verilse de ancak sultanlar ve hakimlerin bu yoldaki girişimlerinin siyasi garazlar ve hedefler gölgesinde kaldığı için bir sonuca varamamıştır. 

Hicri Kameri 14'üncü yüzyılda ise İranlı Seyyid Cemaleddin Esedabadi Müslümanların birleşmesi meselesini Urvet-ul Vuska dergisinde ortaya koydu. Seyydi Cemaleddin Esedabadi İslami toplum öğeleri arasında tasarlanmış ve planlı bir ilişki olması gerektiğine inanarak Müslümanların Kuran'ın hüküm sürdüğü hükümetlere ve yönetimlere tabi olmaları gerektiğini vurguluyordu. 

Esedabadi bu konuda şöyle bir vurguda bulunmuştu: "Tüm İslami ülkelerde bir tek kişi hüküm sürsün demiyorum çünkü bu çok zor görünüyor. Ancak umarım tüm Müslüman milletlerin hakimi ve sultanı Kur'an olur. Böylece İslam da bu milletlerin birleşmesine ve tek vücut olmasına yol açar. Böyle bir vahdet ve birleşme sayesinde her padişah ve hakim de Müslüman milletlerin haklarını koruyabilir. Çünkü her milletin bekası diğer milletin bekasına bağlı olacaktır. " 

Böylece Seyyid Cemaleddin Esedabadi'nin çalıştığı Urvet-ul Vuska dergisinin kapatılması ile bu öneri bir süre unutuldu. 

Seyyid Cemaleddin Esedabadi

 

Urvet-ul Vuska dergisinin kapatılması ile Seyyid Cemaleddin'in Mısırlı meslek arkadaşlarından Muhammed Abde Beyrut'a gidip Ebu Turab Saveci, Mirza Muhammed Bakır Bevatani ile beraber ilk İslami Mezhepleri yakınlaştırma cemiyetini kurmuş oldu. Daha sonra ise İran, Osmanlı, İngiltere ve Hindistan'dan da bazı isimler bu cemiyete katıldı. Ancak bu cemiyetin faaliyet ömrü çok kısa oldu. 

Daha sonra ise 1938 yılında İranlı Muhammed Taki Kumi Mısır'a göç ettikten sonra Kahire'de İslami Mezhepler arası yakınlaşma merkezini oluşturup bilimsel açıdan mezhepleri yakınlaştırmaya çalıştı. Muhammed Taki Kumi 1956 yılında bir kez daha Mısır'da bu yönde faaliyetlere bulunup Şii ve Sünni alimleri ve din adamlarını bir araya getirmeye çalıştı. Bunların yanı sıra Şiilerin tanınmış taklit mercilerinden Ayetullah Hac Aga Hüseyin Burucerdi de bu merkezin faaliyetlerini destekledi. Bunun ardından Ayetullah Burucerdi kendisi Mısırlı müftü Mahmud Şeltut ile yazışmaya başlayıp Şiiliğin resmi bir mezhep olarak kabul edilmesine zemin oluşturdu. 

Şeyh Şeltut

Sünni müftülerden Şeyh Şeltut ise vahdetin oluşturulması için ortak bir noktanın olduğunu ve sadece bu şekilde İslami mezheplerin yakınlaştırılabileceğini söylüyordu. Şeyh Şeltut'a göre bu ortak nokta Kuran-ı Kerim'di. Şeyh Mahmut Şeltut bu hususta şöyle demişti: "İslam insanları vahdete ve birliğe davet ediyor. Müslümanlar bu konuya odaklanmalı ve bu konu etrafında toplanmalıdırlar. " Şeyh Şeltut sözlerinin bir başka bölümünde ise Allah'ın kitabı ve Resulünün sünnetinin tüm İslami mezheplerin ortak yanı olduğuna vurgu yapmıştır. 

Sünni Müftü Şeyh Şeltut bilimsel çevrelerde ve halk arasında dolaşan ihtilaflar ve bağnazlıklar meselesi hususunda ise şöyle bir açıklamada bulunmuşlardı: "Fikirlerin farklı olması ve ihtilaf yaşanması, toplumsal bir gerçek ve doğal bir zarurettir. Bu kaçınılmazdır. Ancak dini bağnazlık ve düşüncenin körelmesine yol açan ihtilaflar farklıdır. Bağnazlık Müslümanlar arasındaki bağı koparıp kin ve düşmanlık duygusunu kabartacaktır. Ancak diğerlerinin düşüncelerine saygı duyarak yaşanan ihtilaflar, gerçeklerin araştırılmasının bir parçası olup kabul edilebilir bir gelişmedir. "

Şeltut'un görüşüne göre yıllarca gaflet, cehalet ve komplodan doğan bağnazlıklar ve eski ihtilaf yaralarının bilimsel ve teknik tartışmalar ile çözülebilecek aynı zamanda bu sayede dini hüviyet de korunabilecek ve İslami ümmet tek vücut kendi ülküleri doğrultusunda adım atabilecektir. 

İşte İslami mezhepleri yakınlaştırma düşüncelerinin devamında İran İslam İnkılabının 1979'daki zaferinin ardından İslam Cumhuriyeti'n kurulmasından sonra Müslümanların yakınlaştırılması ve birliği ayrıca tefrikaların giderilmesi meselesine ilgi daha da arttı. İran İslam Cumhuriyeti kurucusu Rahmetli İmam Humeyni de İslami vahdetin İslami inançlarının derinliklerinden kaynaklanan stratejik bir slogan olduğuna vurgu yapmışlardı. 

İmam Humeyni İslami mezheplerin yakınlaşması ve Müslümanların birliğinin İslam'ın izzetine yol açacağını bunun da Kuran-ı Kerim talimatları çerçevesinde olduğunu savunuyorlardı. 

İmam Humeyni'nin halefi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei de Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğe vurgu yapmışlardır. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei vahdetin, Şiileri Sünnileştirmek veya Sünnileri Şiileştirmek anlamına gelmediğine vurgu yaparak vahdetin tüm Müslümanların tek ümmet halinde oldukları duygusunun yaşatılması olduğunu söylüyorlar. Müslümanlar, inançları, fıkhî ilkeleri, sorumlulukları, görevleri ve haklarının ortak olduğu duygusu içerisinde olmalıdır. Bu yüzden herkes tek bir ümmet halinde İslami ümmet sorunları aleyhinde ayaklanmalıdır. Bu çerçevede 1990 yılında İslam İnkılabı Lideri inisiyatifi ile İslami Mezheplerin Yakınlaştırılması kurulu kurulmuş oldu. Bu kurul her yıl İslami alimleri  İran'a çağırarak vahdet konferansları düzenlemektedir. 

İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulu, yeni İslami medeniyetin kurulması, tek ümmetin oluşturulması ve küresel alanda ve düzende İslam aleminin uygun bir konuma ve iktidara sahip olmasını hedef edinmiş ve bu yolda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu kurula göre tüm İslami mezhepler ortak kaderi paylaşmaktadırlar. Bu yüzden tüm İslami mezhepler İslam ümmetini savunmalı ve ortak ülkülerin gerçekleşmesi için hareket etmelidir. İslami Mezhepleri Yakınlaştırma kurulu ortak kuruluşlar ve ittifaklar oluşturup, medya organlarını destekleyerek ortak sorunlara ortak çözüm yolları bulmaya çalışıp vahdete zemin hazırlayan etkin girişimlerde bulunmuştur. Bu kurul ortak çıkarlar ve maslahatlara odaklanıp İslami mezhepler arasındaki birçok ortak noktayı göz önünde bulundurarak İslami mezhepler arasındaki ihtilafları azaltmak sureti ile farkındalık, anlaşma, karşılıklı saygı, uzlaşma, kardeşlik, İslami yardımlaşma düzeyini arttırma yönünde çalışmaktadır. 

İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulu, İslam dünyasındaki en önemli yakınlaştırma organı olarak ilahi risaletini, Kurâni öğretilere, nebevî sünnet ve itrete, alimlerin düşünceleri ve önlemlerine, Müslüman düşünürlerin maslahatçı düşüncelerine, ve toplu akıl tavsiyelerine ve İslami ahlaka dayandırarak yürütmektedir. Bu yolda ise bu kurul, İslam alemi üniversiteleri ve ilmiye havzaları, İslami kurumlar ve kuruluşların yardımlarından da yararlanmaktadır. Bu kurul onyıllarca tecrübesi ve itibarı ile İslam dünyasında ciddi bir iletişim ağı oluşturmuştur. 

İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulunun asıl amacının da Müslümanların farklı mezheplerdeki kesimleri arasında anlaşma ve uzlaşmayı sağlaması ve İslami mezheplerin güçlendirilmesi ayrıca kardeşlik ve karşılıklı saygı duygusunu oluşturması olduğu söylenebilir. Bu girişimlerin hepsi ise tek bir ümmetin oluşturulması hedefi çerçevesinde gerçekleştirildiği söylenmelidir. 

İslami Mezhepleri Yakınlaştırma kurulu faaliyetlerinin ilk aşamasında teoriler kurmaya çalışıp bağlı araştırma merkezleri ve kurumlarının iş birliği ile bu alanda ciddi sonuçlara vardı. Bu aşamanın ardından kurul faaliyetlerinin ikinci aşamasına geçip yakınlaştırma diyaloglarını başlatmış oldu. Bu aşamada kurul, İslam aleminde yakınlaşma ile ilgili geniş çaplı faaliyetler yürüttü. Böylece bu diyalog süreci İslam aleminde de etki bıraktı ve böylece İslami mezhepleri yakınlaştırma fikri Müslüman ülkelerde yaygın bir düşünce haline dönüştü. 

Üçüncü aşamada ise farklı kurumlar ve kuruluşlar kurdurularak İslam alemi ülkelerinin toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi kapasiteleri kullanılmaya çalışılıp daha derin girişimlerde bulunuldu. 

Uluslararası İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurulu şimdi de Dünya Müslüman Kadınlar Birliği, Uluslararası Direniş Alimleri Birliği, Uluslararası Akademisyenler ve Bilim Adamları Birliği,  Uluslararası Bilim ve Teknoloji Birliği ve de Uluslararası Tüccarlar Birliğini oluşturarak İslami mezhepleri yakınlaştırma çerçevesinde adım atmıştır. Lübnan'da Müslüman Alimler Cemiyeti, Pakistan'da Milli-İslami Dayanışma Meclisi ve İslami Vahdet Toplumu, Irak, Suriye, Mısır, Endonezya ve Malezya'da İslami mezhepleri yakınlaştırma çerçevesinde faaliyet gösteren toplulukların oluşturulması da bu birliğin çabaları sayesinde gerçekleştirilmiştir. 

Tabii Almanya, İngiltere ve İsveç gibi gayrı Müslim ülkelerde de yakınlaştırma faaliyetleri devam etmiştir. 

İslami mezhepleri yakınlaştırma Kurulu tüm Müslüman ülkeler için tek bir modelin olmadığına vurgu yaparak farklı Müslüman ülkelerde, kendi coğrafi, tarihi ve toplumsal özelliklerine göre ortak paydada buluşturup İslami ümmete katılmaları için çaba gösterdiğini gözler önünde bulundurduğunu göstermiştir. Bu kurul Müslümanlar arasındaki ortaklıkları bulup vahdet için zemin hazırlamak istiyor. Tabii halihazırda sulta düzeni ve bölgesel uydularının komploları yüzünden İslami vahdet hala elde edilememiştir. Ancak bu hareket yavaşlasa da kesin olarak yok olmayacaktır. Çünkü Kuran-ı Kerim, hadislerimiz ve İslami inançlar bu hareketin temel taşlarıdırlar. Umarız İslam düşmanlarının komploları tek tek suya düşer ve böylece Müslümanların bir ve beraber olması ülküsü de bir an önce gerçekleşir. 

 

 

 

 

Etiketler