Ocak 05, 2020 17:08 Europe/Istanbul
  • İran
    İran

İslam inkılabı muhafızlar ordusu Kudüs Gücü komutanı korgeneral Kasım Süleymani ve Irak Haşdi Şabi kurumu başkan yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis ile birlikte 8 kişi, Cuma sabahı Amerikan saldırgan ve terörist güçlerinin Bağdat uluslararası havaalanı yakınlarındaki hava saldırısında şehit oldular.

Bu terör saldırları ve sonuçları, Amerika’nın sorumlu olduğu ve yanıtlaması gereken konulardır.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani cumartesi akşamı Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmesinde İran İslam Cumhuriyetinin bölgede hiçbir gerginliği başlatan taraf olmadığına işaretle, “eğer İran Amerika’nın cinayeti karşısında sessiz kalırsa Washington bu cinayeti bölgenin diğer ülkelerinde de tekrarlar” dedi. 
Hasan Ruhani ayrıca Tahran’da Katar dışişleri bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al-Sani ile de görüşmede bölge ülkelerinin hep birlikte  devlet terörizmi kınamaları gerektiğini söyledi.
Eski dönemlerin gözden geçirilmesi Amerika’nın ilk kez devlet terörizmi işlemediğini gösteriyor.
Temmuz 1988’de Amerika korkunç bir cinayette İran’a ait Airbus tipi yolcu uçağını, bölgedeki hedefleri uğruna düşürdü. İran’ın Benderabbas liman kentinden Dubai’ye doğru havalanan yolcu uçağı, Fars Körfezi’nde ve İran hava sahasında bulunduğu sırada USS Vincennes uçak gemisinden fırlatılan 2 Seyir (Cruise) füzesinin hedefi oldu ve aralarında bir çok çocuk ve yabancının da bulunduğu 290 savunmasız yolcu ve mürettebatı ile düşerek mavi denizlere gömüldü.
Amerika yönetimi bu korkunç cinayetin hemen ardından sivil yolcu uçağa saldırıyı kendini savunma girişimi çerçevesinde lanse etmeye başladı. Amerika’nın yalanları  nihayet açığa çıktı. Uluslararası Sivil Havacılık Kurumu IKAO da aralık 1988 tarihinde yayınladığı raporda USS Vincennes uçak gemisinin füze fırlattığı sırada uluslararası yasaları ihlal ettiği ve tamamen İran kara sularında olduğunu onayladı.
Amerikan Vice dergisi de 22 temmuz 2014 sayısında şöyle yazdı:
“Bu belgeler Amerika dönem başkanı Ronald Reagan ve İngiltere dönem başbakanı Margaret Thatcher’in mektuplaşarak yolcu uçağına saldırıdan, mümkün olduğu her yoldan İran’ın sorumlu tutulmasını istediklerini gösteriyor. Onlar bu mektuplarda resmi açıklamalar ve bildirilerin,  Amerika’nın kendini savunmak için bu uçağı düşürmek zorunda olduğunu yansıtmasını istediler.”
Günümüzde de Trump, Irak’ta İran’ın en üst düzey askeri bir yetkiliye suikast direktifini direkt vermeyi haklı çıkartmak için aynı bahane ve yalanlara sarılmış ve bu terör saldırısı ve Irak milli hâkimiyetini ihlal etmeyi bölgede savaşı önlemek gibi temelsiz bir senaryo çerçevesinde yapıldığını iddia ediyor.
Fakat onun cinayetleri nereye ve ne zamana kadar devam edecektir? Cezasız kalan cinayet Amerika’yı daha küstah ve daha saldırgan yapmaz mı?
İran İslam Cumhuriyeti olup bitenlere gözlerini yumamaz. Muhakkak Amerika’nın bu devlet terörünün intikamı alınacaktır, hem de çok sert bir şekilde.
Bir diğer konu, tüm bölge ülkeleri de Amerika’nın bölgede olduğu sürece bölgede huzur ve istikrarın sağlanmayacağı gerçeğini anlamaları gerekiyor.
İslam inkılabı muhafızlar ordusu genel komutanı tümgeneral Hüseyin Selami bu bağlamda yaptığı vurguda şöyle dedi:
“Komutan Süleymani suikastı Amerika’nın bölgede varlığının sonun başlangıcıdır ve direniş ekseni eskiden daha kararlı, eski ülkülerine ilaveten haksız yere dökülen şehit komutanlarının kanının intikamını da izleyecektir.”
İran bölgede güvenliğin korunması için var gücü ile ayakta ve şehit Süleymani’nin bölgede terörizm ile eşsiz rolü, İran halkının bu iftihar dolu yolun devam etmesindeki çelik iradesini gösteriyor. 
Nitekim korgeneral Kasım Süleymani’nin şehadetinden sadece birkaç saat sonra İslam inkılabı rehberi ve başkumandan Ayetullah Hamenei, kutsal savunma yıllarında devrim muhafızlar komutanlarından olan ve yıllarca Kudüs Güçlerinde hizmet eden tuğgeneral İsmail Kaani’yi, şehit Süleymani’nin yerine atadı ve atama kararında da şöyle yazdı: “O güçlerin programları aynen şehit Süleymani komuta döneminde olduğu gibidir.”/
 

Etiketler