Amerika'nın İran'a Yönelik Yeni Yaptırımları
Trump hükümeti Mayıs 2018'de BERCAM nükleer anlaşmasından çekilmesinin ardından İran'a yönelik maksimum baskı siyasetini izlemeye başlamış ve en ağır ve sıkı yaptırımları uygulamaya başlamıştır.
Bu yaptırımların sonuçsuz olmasına rağmen Washington hala bu baskının artmasına ve devam ettirilmesine vurgu yapmaktadır. Trump hükümeti en yeni girişiminde birkaç İranlı makam ve kurumu yaptırımlara tabi tuttu. Amerika Hazine Bakanlığı sitesindeki listede 9 yeni kişi ve 3 yeni kurumun ismi görülmektedir.
Bu kez de İran İslam Cumhuriyeti içişleri bakanlığı, asayiş güçleri ve bu güçlerine üst düzey makamları ve de iki cezaevi yaptırımlara tabi tutuldu.
Washington İran'a karşı görülmemiş yaptırımlar uygulayarak maksimum baskı siyaseti çerçevesinde kendi zannınca Tahran'ı Pompeo'nun 12 Mayıs 2018'de öne sürdüğü 12 maddelik taleplerine teslim ettirebileceğini düşündü. Buna rağmen İran halkının yaptırımlara karşı örnek teşkil eden direnişi Trump hükümetinin çaresiz kalmasına neden olmuştur. Bu yüzden Washington İslam İnkılabı Devrim Muhafızları Ordusunu terör listesine alıp İslam İnkılabı Devrim Muhafzları Kudüs Kuvvetleri komutanı Korgeneral Kasım Süleymani'ye suikast düzenleyerek bir yandan da İranlı üst düzey makamlarına yaptırımlar uygulamış ve ara sıra yeni İranlı şirketler ve şahısları ve makamları farklı bahaneler ile özellikle de İran'ın ihracatına destekçi olma bahanesi ile boykot etmektedir.
Buna rağmen Amerika'nın İran aleyhindeki yeni yaptırımında İran'ın içerisinde faaliyet gösteren kurum ve makamlar hedef alınmışlardır. Washington bu hususta bir açıklama yapmasa da ancak Trump hükümetinin yaptırımları uygulaması için başka bir seçenek olmadığından dolayı böyle bir girişimde bulundukları söylenebilir. Bu yüzden Washington İran içişleri bakanı ve de Asayiş Güçleri komutanı ve yaverlerini hatta iki cezaevini yaptırımlara tabi tutmuştur. Bu da Amerika'nın çaresiz konumda olduklarını gösteriyor.
Burada sorulması gereken soru esasında yaptırımların Trump'ın İran aleyhindeki hasmane girişimlerinin etkisine tesir yapıp yapmamasıdır.
Amerika İran'ın da koronavirüs salgını ile mücadele ettiği sırada bile yaptırım yaklaşımından el çekmemiş tam tersi bu durumu bir fırsat sayarak daha fazla zarar vermeye çalışmıştır. Kendi zannınca Amerika bu fırsattan İran'ı kendi taleplerine boyun eğdirmek için kullanmak istiyor. Aynı zamanda Washington yetkilileri İran'a karşı maksimum baskı kampanyasının da etkili olduğunu düşünüyorlar. Amerika dışişleri bakanlığındaki İran işleri temsilcisi Brian Hook 19 Mayıs Salı günü İran'ın Amerika karşısında tek çaresi olduğunu söyledi. Brian Hook sözlerine şunları da ekledi:"Üç yılı aşkın süredir caydırıcılık ve diplomasi aracılığı ile İran'a karşı koyduk. İran Rejimi ise bizim yaptırımlardan dolayı çökmüştür. İran liderlerinin tek bir yolu vardır. Ya başkan Trump ile müzakere ederler ya da ekonomik çöküşlerini idare ederler. "
Brian Hook'un bu iddiası ancak dışarıdaki gerçekler ile örtüşmemektedir. İran Amerika'nın topyekun baskıları karşısında direniş ekonomisi ile dik durmuştur. İran'a karşı maksimum baskı kampanyasının yenilgiye uğraması Amerikan siyasetçilerinin de itiraf ettiği bir konu olmuştur.
Demokrat Senatör Chris Murphy ise şöyle düşünüyor:" Trump nükleer anlaşmayı yok edip yeni bir küresel baskı sistemi oluşturacağını böylece İranlılar ile yeni ve daha iyi bir müzakere yapacağını vadetti. Tabii bu proje fiyasko bir şekilde yenilgiye uğradı. Hiç kimse yeni yaptırımlara katılmadı. İran nükleer programını baştan yazdı ve hiçbir yeni ve daha iyi anlaşma da yapılmadı. "
Gerçekte Amerika hükümeti her yeri velveleye vermesine rağmen İran'a karşı başarılı ve savunulur bir karneye sahip değildir. Trump'ın ve makamlarının lafazanlıkları ve boş bağnazlıklarına rağmen İran'a karşı maksimum baskı da tamamen sonuçsuz kalmıştır.