Saddam Rejimi'nin savaşı başlatan taraf ilan edilmesinin yıldönümü
(last modified Sun, 06 Dec 2020 16:23:54 GMT )
Aralık 06, 2020 18:23 Europe/Istanbul
  • Saddam Rejimi'nin savaşı başlatan taraf ilan edilmesinin yıldönümü

9 Aralık 1991 günü İran takviminde unutulmayan günlerden biridir. Bu günde İran milleti BM ve bu teşkilatta nüfuz sahibi olan devletleri, iradelerine karşı diz çöktürmeyi başardı.

O tarihte Saddam’ın Baas rejiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayattığı ve sekiz yıl süren savaşın üzerinden 11 yıl ve BM güvenlik konseyinin 598 sayılı kararnameyi onaylamasının üzerinden üç yıl geçtiği ve savaş sona erdiği bir sırada uluslararası camia bu savaşta İran’ın meşru müdafaa yaptığı gerçeğini kabul etti.

BM dönem Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar 9 Aralık 1991 tarihinde BM güvenlik konseyine sunduğu resmi raporunda Irak’ın Baas rejimi 22 Eylül 1980 tarihinde İran topraklarına tecavüz ettiğini ve bu savaşta saldırgan taraf olduğunu ilan etti.

Dayatılan sekiz yıllık savaşta, savaşı başlatan ve sorumlusu olan tarafın Saddam’ın Baas rejimi olduğunun ilan edilmesi, İran için büyük siyasi zaferdi. Bu savunma ve harp, o günlerin iki süper devleti ve dünya genelindeki uyduları savaşı kimin başlattığını bildikleri ve ona hiç bir türlü yardımı esirgemedikleri halde sona erdi. Aslında bu zümre, ne zaman Saddam rejimine verdikleri silahlar kendilerine doğrultulduğunu gördükleri zaman kendilerine geldiler. Saddam rejimi Kuveyt topraklarına saldırarak Fars körfezi bölgesini yeni bir savaşa sürükledi.

Gerçi Saddam rejimi savaşı başlatan taraf olduğunun ilan edilmesinde çok geç kalındı, ama yine de İran İslam Cumhuriyeti tarihinde önemli ve büyük bir zafer olarak kayda geçti.

BM güvenlik konseyi, Saddam rejimi İran topraklarına karşı geniş çaplı saldırıya geçtikten bir gün sonra bu savaşa karşı ilk tepkisini 23 Eylül 1980 tarihinde yayımladığı bildiri ile gösterdi. Bu bildiriden beş gün sonra ise BM güvenlik konseyi savaşla ilgili ilk kararnamesini onayladı. Bu süreç 8 kararname ve 15’i aşkın bildirinin yayımlanması ile devam etti. Yayımlanan kararnamelerin ve bildirilerin önemli bir bölümü sırf tavsiye niteliğindeydi; ancak 598 sayılı kararname bu süreçte bir istisna sayılır. Zira bu kararname Irak’ın İran’a dayattığı 2887 günlük savaşa son vermenin yanında, uygulanmak üzere bazı önerileri de içeriyordu.

Aslında Saddam rejimi İran İslam Cumhuriyeti topraklarına karşı saldırıya geçtiği ilk günden itibaren BM ve bu teşkilatta nüfuz sahibi olan devletler savaşı başlatan tarafı ilan etmeye yanaşmadı. BM’nin bu tavrı bilgisizlikten ve saldıran ve savaşı başlatan tarafın kim olduğunu bilmemekten değil, tamamen bilinçli ve kasıtlı bir tavırdı. BM ve bu teşkilatta nüfuz sahibi olan devletler bilinçli bir şekilde ve Saddam rejiminin İran topraklarına saldırısını destekleme doğrultusunda bu savaşta saldıran tarafın Saddam’ın Baas rejimi olduğunu ilan etmekten kaçınıyordu.

Gerçekte İran İslam inkılabı İmam Humeyni -ks- önderliğinde zafere kavuştuktan sonra Batı Asya bölgesi ve dünya genelinde siyaset meydanlarında derin değişiklikler yaşandı. Bu arada İran İslam inkılabının dünyanın mahrum ve mazlum milletlerine emsal teşkil etme korkusu, Doğu ve Batı süper güçlerini ve uydularını tüm askeri ve siyasi imkanları ile Saddam rejimini İran topraklarına saldırmaya teşvik etmeye bu rejimi donatmaya yöneltti. Ve sonunda 22 Eylül 1980 tarihinde Saddam rejimi önleyici savunma gibi komik bir iddiayı ileri sürerek İran topraklarına karadan ve havadan saldırmaya başladı.

Dayatılan sekiz yıllık savaş sırasında İranlı cesur gençlerin ABD, Sovyetler Birliği ve uyduları tarafından desteklenen düşmana karşı kahramanca direnişinin yanında İran devleti bu savaşta saldırgan tarafın açıklanması için uluslararası ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliğini sürdürdü. Zira bu hakikatin gün yüzüne çıkması, İran İslam inkılabının gerçek yüzünü ve Amerika ve Batılı devletler ve Saddam rejiminin İran’a saldırma konusunda şom planlarını tüm dünyaya gösterecekti. Bu yüzden saldırgan tarafın belirlenmesi İran İslam Cumhuriyeti için uluslararası arenada büyük bir siyasi zafer olacaktı.

Savaşın ilk haftasında Pakistan’ın dönem Cumhurbaşkanı Ziya’ul Hak, İslam konferansı teşkilatının dönem Genel Sekreteri Habib Şatti ile birlikte Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve ateşkes sağlanması için İmam Humeyni -ks- ile görüştü. Ancak İran onlardan medya aracılığı ile savaşı başlatan tarafın Saddam rejimi olduğu ilan edilmesini istiyor ve ancak bu durumda ateşkese varmak üzere bir yol açılabileceğini belirtiyordu. Fakat elçiler bunu kabul etmedi. O dönemde Pakistan süper güçlerin nüfuzu altında bulunuyordu. Buna göre ne süper güçler savaşı başlatan ve İran’a dayatan taraf Saddam rejimi olduğunu ilan etmeye ve ne de BM güvenlik konseyi savaş boyunca tarafsız ve dürüst bir tutum sergilemeye yanaşıyordu. Bu tutum savaşın tam sekiz yıl devam etmesine ve her ülkeye ağır kayıplar ve hasarları dayatmasına yol açtı.

Saddam rejiminin İran topraklarına saldırması ve Baas ordusunun İran’ın sınır bölgelerini işgal etmesi ile beraber insan hakları ve uluslararası yasalar Saddam rejimi tarafından en ağır şekilde ihlal edilmesine yol açtı. Baas ordusu bu savaşta hiç bir savaş suçunu işlemekten çekinmedi; işgal ettiği kentlerde ve köylerde sivilleri esir almak, kentleri ve köyleri sürekli bombardıman etmek, geniş çapta kimyasal silah kullanmak gibi cinayetlerin her biri Saddam rejimini İran topraklarına saldırma konusunda mahkum etmeye yetecek kadar güçlü delillerdi; ancak Batılı insan hakları havarileri gözlerini bu cinayetlere tamamen yummuştu ve Saddam rejimine cinayetlerini ve İran topraklarına tecavüzünü sürdürmeye müsaade etmeye devam ediyordu.

BM güvenlik konseyinin 598 sayılı kararnamesi ise önceki kararnamelerden farklıydı ve bir bendinde saldırgan tarafın ilan edilmesi yer alıyordu. İran İslam Cumhuriyeti 1988 yılında 598 sayılı ateşkes kararnamesini kabul etti; fakat Saddam rejimi ateşkes anlaşmasına karşı çıktı ve İran’ın zafiyet ve kötü iktisadi ve askeri şartların yüzünden ateşkesi kabul ettiğini zannederek İran topraklarına geniş çaplı saldırılara başladı. Ancak İranlı genç ve cesur askerlerin ve gönüllü seferberlerin direnişi Baas ordusunu işgal ettiği bölgelerden geri çekilmeye zorladı ve sonunda Saddam rejimi de bir ay gecikme ile 598 sayılı kararnameyi kabul etmek zorunda kaldı.

Savaş sona erdikten bir buçuk yıl sonra Irak’ın Baas rejimini temsil eden müzakereci heyet BM ara buluculuğu üzerine İran topraklarına saldıran taraf olduklarını kabul etmeye halâ yanaşmamış ve müzakerelerde herhangi bir ilerleme kaydedilmemişti. Ancak Saddam’ın Kuveyt topraklarına saldırması tüm siyasi denklemleri alt üst etti. Saddam İran karşısındaki tutumundan geri adım atmaya başladı ve 1975 Cezayir anlaşmasını yeniden kabul ederek İran’ın tüm taleplerine evet dedi.

Öte yandan Saddam’ın kullanma tarihi ona destek veren Batılı devletler için sona ermişti. Bu yüzden İran ile Baas rejimi arasındaki müzakereler çok hızlı ilerledi. BM de bu kez geçmişteki pasif tavrından farklı olarak 598 sayılı kararnamede yer alan maddeleri uygulama konusunda daha ciddi bir tavır sergilemeye başladı.

Saddam rejiminin Kuveyt topraklarına yaptığı saldırının üzerinden iki yıl geçtikten sonra BM Genel Sekreteri 598 sayılı kararnamenin 6. ve 7. maddelerini uygulamak üzere 14 Ağustos 1991 tarihinde İran ve Irak devletlerine birer mektup göndererek, savaşı başlatan tarafın kim olduğunu ispat eden kanıt ve belgelerini sunmalarını istedi. Ancak bu talep Saddam rejimi tarafından alayla karşılandı ve Bağdat bu talebe 26 Ağustos 1991’de BM Genel Sekreterine muhtevasız ve havadan sudan bazı belgeleri gönderdi. İran İslam Cumhuriyeti ise bir kitap kadar olan tüm belgelerini 15 Eylül 1991’de BM Genel Sekreterine sundu.

Sonunda BM dönem Genel Sekreteri Javier Perez de Cuellar 9 Aralık 1991 tarihinde BM güvenlik konseyine sunduğu 9 maddelik resmi raporunun 6. maddesinde Irak’ın Baas rejimi 22 Eylül 1980 tarihinde İran topraklarına tecavüz ettiğini ve bu savaşta saldırgan taraf olduğunu ilan etti.

Böylece İran İslam Cumhuriyeti Saddam rejimi saldırgan taraf ilan edilmesiyle beraber bölgesel ve küresel meşruiyet bakımından bölgede ve  dünya genelinde daha fazla meşruiyet kazandı; oysa Saddam rejimini destekleyen süper güçler ve uyduları utanmaktan bir şey yapamadı. Bu yüzden bölge içi ve bölge dışı devletler bu utançlarını telafi etmek için Tahran yönetimi ile bu kez siyaset meydanında iletişime geçti.

Öte yandan İran İslam Cumhuriyeti halkın desteği ve gönüllü seferberlerin cepheleri doldurması ve en asgari imkanlarla neredeyse tüm dünya tarafından desteklenen Saddam rejiminin dayattığı sekiz yıllık savaşı kendi lehine çevirmişti ve bu zafer İran’ın bölgesel ve küresel düzende güç ve iktidarını daha da arttırdı. İran milleti sadece sekiz yıllık savaşta değil, tarih boyunca ecnebilere karşı direndiklerini ve milli güvenliğini ve topraklarını savunabilecek güçte olduklarını gözler önüne sermişti.