ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin 3. yılı
3 sene önce 8 Mayıs 2018'da ABD'nin önceki Başkanı Donald Trump, ülkesini resmen nükleer anlaşmadan çekti. Defalarca nükleer anlaşmayı eleştirip, bu anlaşmaya ABD için en kötü anlaşma niteleyen Trump, sonunda anlaşmadan çekilip, İran'a yönelik tek taraflı yaptırımları geri getirdi.
ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra, Donald Trump yönetimi, nükleer anlaşma ve Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararnamesi uyarınca kendi yükümlülüklerini küresel tepkilere rağmen bırakıp, İran'a illegal taleplerini kabullendirmek için azami baskı politikası çerçevesinde tüm zamanların en ağır yaptırımlarını hayata geçirip, anlaşmanın korunması için her hangi bir plana karşı çıktı.
Trump yönetimi, kendince Tahran'ı ABD'nin 12 şartı karşısında teslim ettireceğini iddia ediyordu. ABD'nin o dönemdeki Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Washington'un Tahran ile müzakere için ön şart olarak belirlediği 12 talepten oluşan listeyi açıkladı. Ancak birçok siyaset ve haber çevreleri tarafından bu liste alay konusu oldu.
Trump yönetimi bu çerçevede, İran'ın nükleer programının tamamen durdurulması, füze programının kısıtlanıp, askıya alınması ve İran'ın bölgesel girişimlerinin son bulmasını istiyordu. Aslında Trump yönetimi, İran'ın ABD karşısında tamamen boyun eğip, teslim olması hayalini kuruyordu.
Trump yönetimi, azami baskı ve yaptırım politikasıyla İran İslam Cumhuriyeti'ni nükleer anlaşma yerine yeni bir anlaşma için müzakere masasına oturtabileceğini düşünüyordu. Ancak Trump bunu başaramadı ve sonunda bu hedefe ulaşamazken 20 Ocak 2021'de iktidarı bırakmak zorunda kaldı.
Trump yönetimindeki John Bolton gibi en radikal isimler bile, Trump yönetiminin İran'a karşı politikasında hezimete uğradığını itiraf etti. Trump'ın, İran'a yönelik stratejisi olmadığı, Tahran ile gereksiz yere gerilimi tırmandırmak ve ABD'nin yolunu kendi müttefiklerinden ayırması, ciddi tepki ve eleştirilere yol açtı. İran milletinin azami baskı ve yaptırım karşısında gösterdiği örneklik direnişi ise Trump yönetimini tamamen çıkmaza sürükledi.
Amerikalı olan ve olmayan birçok yetkili ve analist, Washington'un İran karşısında başarısız kaldığını defalarca belirttiler. Nitekim Rusya'nın Viyana'da BM Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesini, "skandal hezimet"ten başka bir şey olmadığını belirtti.
Trump yönetimi, İran'a yönelik yaptırım dahil izlediği politikaların işe yaramadığının ortaya çıkmasından sonra Amerika'nın içinde de yoğun eleştiriye maruz kaldı. Nitekim Demokrat senatörlerden Chris Murphy bu bağlamda paylaştığı bir tweette, ABD'nin Trump'ın İran'a yönelik yaptırımlarından hiçbir şey elde etmediğini ve yaptırımların pratik olarak hiçbir etkisi olmadığını kaydetti.
ABD'nin şimdiki Başkanı Jeo Biden ise seçim kampanyası sırasında seçimleri kazanması halinde, yeniden ülkesini nükleer anlaşmaya dahil edeceğini belirterek, Trump'ın bu bağlamdaki politikalarının yanlış olduğunu söylemişti. Ancak Biden yönetimi de ocak 2021'den beri İran'a yönelik azami baskı politikasına devam ederek, nükleer anlaşmadan sebepsiz ve ilk önce çekilenin bizzat ABD olduğunu unutmuş gibi davranarak, önce İran'dan kendi yükümlülüklerini yerine getirmesini isteyerek, İran'ın nükleer anlaşmayı tümüyle uygulaması kaydıyla Washington'un da bu anlaşmaya döneceğini bildiriyor.
Amerikalı siyaset uzmanlarından Joseph Cirincione ise Biden'in kendi yolunu düzeltmediği sürece, hayati bir anlaşma olan nükleer anlaşmanın yok olma riskiyle karşı karşıya olacağına inanıyor.
İran İslam Cumhuriyeti ise Biden yönetiminin mantıksız yaklaşımına karşı defalarca, ABD'nin tüm yaptırımları pratik olarak kaldırması ve doğruluğu kanıtlandıktan sonra nükleer anlaşma uyarınca kendi yükümlülüklerine döneceğini duyurmuştur./