Avrupa Troykası'nın gündem saptırarak İran'a yönelik suçlaması
Fransa, Almanya ve İngiltere'den oluşan Avrupa Troykası, UAEA Yönetim Kurulu'nda ortak bir açıklama yaparak, İran'ı "sistematik nükleer gerilim yaratma" ile suçladılar ve İran'ın nükleer kabiliyetini geliştirmesinin uluslararası camiayı ciddi risklere maruz bıraktığını iddia ettiler.
Avrupalılar ayrıca İran'ın gelişmiş santrifüj alt yapısını monte etmesini de "endişe verici bir girişim" niteleyerek, bu olayın İran için yüksek seviyelerde uranyum zenginleştirmeyi kolaylaştırabileceğini ileri sürdüler.
Anlaşılan Viyana'da 29 kasım tarihinde İran ile 4+1 Grubu arasında 7. Turu başlayacak olan kritik görüşmeler öncesinde Batılılar, ABD ve Avrupa'nın mantıksız isteklerini İran'a dayatmak için Tahran'a yönelik yoğun psikolojik savaş ve propaganda başlatmıştır.
Avrupa Troykası'nın İran'ın tamamen yasal olan ve UAEA kuralları ve anlaşması çerçevesinde olan nükleer faaliyetleri ile ilgili açıklaması da bu doğrultuda değerlendirilebilir.
Aslında ABD'nin mayıs 2018'de nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinden sonra, anlaşma uyarınca kendi yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve ABD'nin tek taraflı yaptırımlarının etkisini azaltmak için hiçbir etkin girişimde bulunmadan sadece görünüşte nükleer anlaşmada kalan Avrupalılar İran’a bir nevi borçlular.
Fakat gelinen aşamada Avrupa Troykası, alacaklı gibi davranarak, nükleer anlaşmanın ihlali konusunda İran'a suçlamada bulunuyor ve ABD'nin baskısı altında kendilerinden herhangi bir irade göstermeden İNSTEX denen İran ile mali mekanizmasını bile etkin şekilde hayata geçirmekten kaçındılar.
İşte tüm bu meseleler yüzünden İran, nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini aşamalı olarak hafifletmeye başladı. Bu çerçevede bizzat anlaşma maddeleri uyarınca İran İslam Cumhuriyeti, 5 adımda nükleer anlaşma haricinde uranyum zenginleştirme düzeyi ve stok miktarını arttırıp, bazı yeni santrifüjleri de çalıştırmaya başladı.
İran İslam Cumhuriyeti ayrıca İslami Şura Meclisi'nin kararı uyarınca, ek protokolün gönüllü olarak uygulanmasını askıya aldı. Tüm bu girişimler sadece ABD'nin düşmanca girişimleri ve Avrupalıların nükleer anlaşma uyarınca kendi yükümlülüklerini yerine getirmemesine bir tepki niteliğindedir.
Görünen o ki Avrupalılar, Jeo Biden yönetimi döneminde ABD ile nükleer anlaşma konusunda ortak cephede yer alıp, hareket etmekte. Avrupalılar, mevcut durumun sorumlusunu tespit etmek ve İran'ın nükleer anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeme nedenlerine bakmadan, Tahran'ı suçluyor. Oysa geçmiş sürece ve İran'ın yaklaşımlarına bakıldığında, Tahran'ın mantıklı ve yasal çerçevede davrandığı görünüyor.
Siyaset uzmanlarından Emad Abşenasan bu hususta şöyle diyor: Avrupalılardan Ruslar ve Çinlilere kadar tüm taraflar, İran'ın sözünün mantıklı olduğuna inanıyor. Eğer nükleer anlaşma uygulanacaksa, tüm maddeleri yerine getirilmeli. İran'ın kendi yükümlülüklerine uymasını istiyorlarsa, onlar da sorumluluklarını yerine getirmeliler.
Avrupa Troykası'nın ortak bildirisinde dikkat çeken diğer bir mesele de, İran'ın girişimleri nedeniyle Bercam anlaşmasının, nükleer silahların yayılmaması bağlamında değerinin azalmasına yol açtığına yönelik iddiasıdır.
Oysa Ajans'ın önceki raporlarına göre İran İslam Cumhuriyeti'nin nükleer faaliyetlerinde, hiçbir sapma olmamıştır ve Ajans ile ek protokolün askıya alınması konusundaki işbirliği düzeyinin azaltılması da meclisin kararı çerçevesinde ve Avrupalıların kendi yükümlülüklerini yerine getirmemesine bir tepki olarak gerçekleşmiştir.
Artık gelinen noktada top, Batılıların sahasındadır, onlar İran'ı suçlamak yerine Viyana görüşmelerine başlamalılar. Kuşkusuz, ABD'nin İran'a karşı tek taraflı yaptırımlarının iptali halinde, Tahran da kendi yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır olacaktır./