Şafak’ta On Gün (4); İran İslam inkılabı ve modern cahiliyeden kurtuluş
(last modified Sun, 06 Feb 2022 16:33:16 GMT )
Şubat 06, 2022 18:33 Europe/Istanbul
  • Şafak’ta On Gün (4); İran İslam inkılabı ve modern cahiliyeden kurtuluş

İran İslam inkılabını zafere götüren ve “Şafak’ta On Gün” olarak anılan günlerin yıl dönümü dolayısıyla sizler için hazırladığımız özel programımızın 4. bölümünde birlikteyiz.

Kur'an'ı Kerim ve sünnette ve hatta birçok tarih kitaplarında sözü edilen cahiliye terimi geniş anlamı olan bir terimdir.

İran’da Şubat 1979’da İslam inkılabı zafere kavuşunca dünya genelinde adeta yeni bir ses yankı buldu. İran İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni -ks- adeta tahta kurusu gibi hükümetin erkanlarını ve temellerini saran modern cahiliyeye karşı kıyam etti. Söz konusu modern cahiliyede insani şehvet ve gazap gücü yaşam ortamına hakimdi ve İmam ilahi enbiya misali Allah’ın dinini ihya etmek ve toplumda ilahi emirlerin hakimiyetini sağlamak üzere ayaklandı.

 

Cahiliye sadece ilim ve bilimden yoksun olmak değildir. cahiliye insanların üzerinde bir nevi nefsani hal ve ruhi durumun galip olduğu ve sonuçta ilahi emirlere karşı çıkmalarına sebebiyet veren bir evredir.

Cahiliye çeşitli dönemlerde var olmuştur, ki en önemli olanı İslam Peygamberi’nin -s- bisetinden önceki dönemdir. Kur'an'ı Kerim bu dönemden birinci cahiliye dönemi şeklinde söz etmiştir.

Birinci cahiliye döneminde insanlar tevhit inancını bırakıp putperestlik ve mesnetsiz bağnazlıkları üzerinde ısrar ediyordu. O dönemde sefihlik, şiddet, anormallik, iradesizlik, acelecilik ve nefse karşı güçsüzlük insani kerametlere musallat olmuş ve insaniyet ve ahlak en alçak seviyelere gerilemişti. Fesat ve laubalilik, etnik inatçılık ve asabiyet, kibir ve bencillik, komşulara yönelik taciz ve eziyet, kadın cinsini hor görmek ve diğer birçok kötülük ve alçaklık had safhaya ulaşmıştı; öyle ki bir baba masum kız çocuğunu diri diri gömüyor ve bununla gurur duyuyordu.

Ve böyle bir şartlarda Allah teala rahmet ve nur, şefkat ve insaniyet cinsinden bir peygamber gönderdi. Hz. Muhammed -s- biseti ile inançları, yersiz bağnazlıkları, fesat ve cahillikleri yüzünden acı çeken insanları değiştirdi ve hidayet nuru ile gönülleri aydınlattı ve bu uğurda büyük zorluklara katlandı.

Allah Resulü -s- tevhidi, dürüstlüğü, emaneti korumayı, sıla-i rahimi, aileye saygıyı, komşulara şefkatli davranmayı, haram ve yetim mali yemekten el çekmeyi, fesat ve fuhuştan uzak durmayı ve Allah’a kulluk etmeyi cahiliye düşünceleri ve inançları ile değiştirdi.

Resulullah efendimiz -s- sabırlı davranışı ve yüce ahlakı ile kafirlerin tüm eziyetlerine rağmen Müslüman toplumun ilk çekirdeğini oluşturdu ve tevhit inancını yaygınlaştırdı. Allah Resulü -s- İslami hükümeti savaşsız ve şiddete başvurmadan kurdu. Allah teala Kur'an'ı Kerim’in Cum’a suresinde bu bağlamda şöyle buyuruyor:

Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.

 

İslam Peygamberi -s- hayır sever, hidayete erdiren ve insanı insan yapan bir hükümet kurdu ve beşeri kerameti ihya etti.Allah Resulü -s- kadınlara şeref ve onurunu geri kazandırdı ve şiddet yerine şefkati ön plana çıkardı ve Müslümanları birbirinin kardeşi hitap etti.

Ancak cahiliye sadece İslam Peygamberi’nin -s- Bi'set dönemi ile sınırlı olmadığı ve ne zaman beşeri toplumlar makul ve mantıklı değerlerin çerçevesinin dışına çıkıp insani ve manevi değerlerden el çektiyse cahiliye afetine kapıldıkları da belirtilmelidir.

İslam Peygamberi’nin -s- gerçekleştirdiği İslam inkılabı üzerinden 14 asır geçmişti ve modern cahiliye tüm dünyaya yayılmış vaziyetteydi. İran’da da saltanat rejimi hakimdi. Pehlevi hanedanı ve onlara bağlı çevreler fısk fücuru had safhaya ulaştırmıştı; oysa o günlerde birçok kent ve köy en ilkel imkanlardan yoksundu. Pehlevi kralı kendini Müslüman ilan ediyordu, ama pratikte ilkin İngiliz sömürüsü ve daha sonraları da ABD sömürüsüne hizmet ediyor ve Batı kültüründen yana tavır sergiliyordu. Pehlevi rejiminin sloganı baştan başa Batılılaşmaktı ve İran’da nüfusun kahir çoğunluğu Müslüman olmasına karşın Batı kültürünü dayatmak için elinden geleni yapıyordu. Bu cahiliye anlayışının en bariz örneği Müslüman İranlı kadınların başörtüsünü yasaklamasıydı.

Öte yandan İran’da fesat ve fuhuş merkezleri, alkollü içecekleri satan mağazalar, kumarhaneler, gazinolar, diskolar ve benzeri fesat yuvalarının sayısının çokluğu, gençlerin uyuşturucu madde bağımlılığı ve idari sistemde fesat ve rüşvet durumları Pehlevi rejiminin bilinçli bir şekilde İslami ve dini öğretileri yok etmek için yüklü paraları harcadığını ve şehvet ve gazap anlamında cahiliyenin içine battığını gösteriyordu.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Pehlevi rejiminde fesat konusunda şöyle buyuruyor:

İnsanları fuhuş, fesat ve haylazlığa sevk etmek için yoğun propaganda yapılıyordu; hatta yoksul ve geri kalmış yörelerde, hani insanlar bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu yerlerde de bir nevi fesat ve haylazlığa imkanlar sunuluyordu. Bu durum kasıtlı bir şekilde üniversitelerde, kışlalarda ve benzeri mekanlarda gençliğin doğal içgüdüsünün çok çok ötesinde ve sırf genç kuşağı fesada sürüklemek için söz konusuydu. Nitekim bir milletin genç kuşağı fesat olursa artık o millet yok sayılır ve hiç bir direniş de sergileyemeyeceği kesindir.

O dönemde ülkenin hazinesi halkın refahı değil, kralın kişisel zevklerinin hizmetindeydi ve türlü şekillerde harcanıyordu. Öte yandan Amerikalı ve İngiliz kurumlara yüklü mali yardımlar da kralın patronlarına yalakalık etmesi için ödeniyordu. Saltanat şenlikleri ve Amerika ve Avrupa ülkelerinde konut ve apartmanların alımı için harcanan paralar, kral ve ailesinin ülkenin hazinesinden harcadıkları sınırsız paraların küçük bir bölümünü oluşturuyordu. O dönemde üniversitelerde öğrencilerin namaz kılabilecekleri küçük bir mescit bile yapılmıyordu. Bu arada kralın Amerika ve korsan İsrail’e bağımlılığı ve onlara karşı iradesiz tutumu halkı ve ulemayı daha da öfkelendiriyordu.

Ve birden Alevi Seyyidlerin soyundan bir insan ayaklandı ve saltanat rejimine karşı olduğunu ilan etti. İmam Humeyni -ks-, dini siyasetten ayrı bilmeyen, bilakis siyaseti dini bir görev bilen seçkin bir alim, arif ve fakih olarak kıyam etti.

İmam Humeyni -ks- ilk aleni konuşmasında şah rejimini Emevi hanedanı ve Yezid iktidarına benzetti. İmam insanlardan uyanmalarını istedi ve Pehlevi kralından da Doğu ve Batı’ya bağımlı olmaktan ve şom İsrail rejimi ile dostluktan el çekmesini ve İran milletine dayanmasını istedi. İmam’ın bu konuşması şahı çok sert tepki göstermeye yöneltti ve bundan sonra halkı ve din adamlarını bastırmak rejimin gündemine alındı. O sıralarda birçok genç protesto eylemleri ve yürüyüşlerde şehit düştü; ancak İran milleti pes etmedi ve sonunda bu Hüseyni hareketi zafere ulaştırdı. Pehlevi kralının İran’dan kaçması ile birlikte İslam inkılabı İmam Humeyni -ks- önderliğinde zafere ulaştı ve İran İslam Cumhuriyeti nizamı halkın oy birliği ile kuruldu.

İmam Humeyni’nin -ks- düşünceleri Kur'an'ı Kerim ayetleri, İslam Peygamberi -s- ve Ehl-i Beyt -s- fertlerinin tealimine dayanıyordu. Karizmatik ve dini bir kişiliğe sahip olan İmam Humeyni -ks- ilahi enbiya gibi yüce Allah’ın dinini ve emirlerini ihya etmek için kıyam etti. İmam dini demokrasiyi İslami hükümet modeli olarak evrenselleştirdi ve Batı ve Doğu’nun sapkın ideolojilerini sorguladı.

İran İslam inkılabı ilkin İmam Humeyni -ks- ve daha sonra da İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei önderliğinde zafere kavuştuğu günden itibaren bir yandan İslam’dan sapkın algılar olan Vahabi tarikatı ve Amerikan İslam’ı gibi sapkınlıklarla mücadele etti ve öbür yandan Batı ve küresel istikbarın bozuk kültürüne karşı durdu ve bu zümrenin tüm düşüncelerini ve batıl inançlarını reddederek İslam ile cahiliye arasındaki sınırı belirledi ve sonuçta öz Muhammedi -s- İslam’ın asaletini ve hakkaniyetini ortaya koydu.

Ancak ne var ki modern cahiliye türlü renklere ve şatafatlı kılıklara girerek dünyada hakimiyetini sürdürüyor. Modern cahiliye aslında geçmiş çağların cahiliye durumunun yansımasıdır. Bugün gelişmişlik ve kalkınmışlık iddiasında bulunan ülkeler bizzat sömürücü ülkelerdir ve demokrasi ve insan hakları adına bağımsız milletlerin dini değerlerini ve inançlarını yok etmeye çalışıyorlar. Bugün Filistin yıllardan beri bebek katili İsrail rejiminin pençesinde esir düşmüştür. Bugün Batı’da dindarlık tamamen bireysel seviyeye indirgenmiş ve sadece kiliseler ve mabetlerle sınırlandırılmıştır. Bugün Batı dünyasında şehvet ve gazap hüküm sürmekte ve türlü fesatlar işlenerek ilahi emirler yok sayılmaktadır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle diyor:

Bugün Batı’nın siyasi mekanizmalarının propagandasını yaptığı şey, İslam Peygamberi’nin -s- yok etmek üzere gönderildiği cahiliyenin ta kendisidir. Bugün dünyada ve Batı’nın fasık medeniyetinde aynı cahiliyenin işaretleri göze çarpmaktadır; aynı adaletsizlik, aynı ayrımcılık, aynı insan kerametini hiçe saymalar, aynı cinsel sapıklıklar. Bugün cahiliyenin işaretlerinden biri kadınların birer meta gibi görülmesidir. Bugün Batı medeniyetinin en önemli simgelerinden biri kadınların durumudur. Bu cahiliyenin ta kendisidir; aradaki tek fark, bu cahiliyenin modern propaganda silahları ile donanmış olmasıdır; gerçekleri halkın gözünden saklayabilmesidir. Biz Müslümanlar bunları anlamalıyız, bilmeliyiz.