ABD'de iç anlaşmazlıklar, İran'a baskıyı sürdürme bahanesi
İran ile 4+1 Grubu arasında Viyana'da görüşmeler devam ettiği bir sırada ABD'de iç anlaşmazlıklar, Tahran'a karşı baskıyı arttırmak için bir bahane olarak Washington tarafından kullanılıyor.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani, ABD'nin iç anlaşmazlıklarının bedelini, İran milletinin yasal haklarını çiğnemekle ödeyemeyeceğini belirtti.
Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani dün paylaştığı tweette, ABD yönetici heyeti tarafından duyulan seslerin bu ülkede Viyana görüşmelerini ileri götürmek için siyasi kararların alınması için gereken birliğin olmadığını gösterdiğini vurguladı.
İran ile 4+1 Grubu arasında Tahran'a yönelik yaptırımların kaldırılmasına ilişkin 8. tur görüşmelerin devamı Salı günü Viyana'da başladı. Görüşmelerde ilerleme kaydedilmesine rağmen, nihai anlaşmaya varmak için Washington'un siyasi iradesine bağlıdır. İran İslam Cumhuriyeti, yaptırımların etkin şekilde kaldırılması ve ABD'nin yeniden kendi yükümlülüklerini ihlal etmemesi için gerçek güvenceler isterken, Cumhuriyetçi temsilciler ve bazı demokrat temsilciler, bir sonraki hükümetin nükleer anlaşmadan çekilebileceğini veya birtakım değişiklik yapabileceğinden söz ediyor.
Bu bağlamda son günlerde ABD Senatosunda 33 cumhuriyetçi temsilci, ABD Başkanı Jeo Biden'a bir mektup yazarak, hükümetinin İran ile nükleer anlaşmanın incelenmesine engel olması halinde, onu etkisiz kılmak için çaba göstereceklerini ve cumhuriyetçilerin yeniden iktidara gelmesi halinde iptal etmeye çalışacaklarını bildirdiler.
Cumhuriyetçiler'in yanısıra, Bob Menendes gibi bazı kıdemli Demokrat Senatörler de, anlaşmanın geçerlilik süresinin uzatılması ve İran'ın nükleer programına yönelik denetimin arttırılması dahil bazı esas değişiklikler yapılmadan önce nükleer anlaşmaya dönmeye karşı olduklarını deklare etmişlerdir.
ABD'deki iç anlaşmazlıklar, Biden yönetiminin Viyana görüşmelerinin daha hızlı şekilde sonuca ulaşması için gereken siyasi karar almasının gecikmesine yol açtığı bilinse de, ABD'nin tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekilip, İran'a yönelik zalimce ve yasadışı yaptırımlar uygulamakla, maddi ve ekonomik hasara yol açtığı ve durumun günümüzdeki hale geldiğine sebebiyet verdiği herkes tarafından iyice bilinmekte. Biden yönetimi bu hususta şimdiye kadar hiçbir etkin girişimde bulunmadığı gibi, yaptırımları sürdürme politikasıyla İran'a karşı baskı araçlarını korumaya çalışmıştır.
Bu Hususta Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan yaptığı açıklamada, nükleer anlaşma konusunda yükümlülük karşısında yükümlülüğe dönme çabasının kendi yaklaşımları olduğunu ifade etti.
ABD'li üst düzey yetkililerinin bu açıklaması, Biden yönetiminin azami baskı politikanın yenilgiye uğramasını itiraf etmesi ve nükleer anlaşmadan çekildiği için Donald Trump yönetimini eleştirmesine rağmen, aynı baskı araçlarını İran'a karşı kullanarak, İran milletini nükleer anlaşmanın çıkar ve menfaatlerinden yoksun bırakmak için çalıştığını gösteriyor.
Oysa İran İslam Cumhuriyeti, nükleer anlaşmanın korunması için kendi payına düşeni fazlasıyla bile yapıp, çalışmıştır. Hatta ABD'nin nükleer anlaşmadan çekildiği tarihten bir yıl daha fazla yükümlülüklerini tümüyle yerine getirdi. Ancak vaatlerde bulunan Avrupalı ülkelerin Washington'un anlaşmadan çekilmesinden kaynaklanan etkileri telafi etmedikleri için bir yıl sonra İran da kendi yükümlülüklerini hafifletmeye başladı.
Gelinen aşamada ancak ABD'deki iç anlaşmazlıklar, Biden yönetiminin mevcut koşullar karşısında sorumluluğunu ortadan kaldırmak için bir bahane sayılamaz çünkü nükleer anlaşmadan çekilmeye ve İran'a azami baskıya karşı olduğunu iddia eden Biden yönetimi, Viyana'daki fırsatı değerlendirmesi ve gereken siyasi kararları alması gerekiyor.