İran’ın iyi niyetinden Ukrayna krizinin tesirine kadar; Viyana müzakereleri
Hş. 1400 yılında İran’da ve hatta dünya genelinde yaşanan önemli gelişmelerden biri, Amerika terör devletinin Kapsamlı Ortak Eylem Planı KOEP nükleer anlaşmasına tekrar geri dönmesi ve İran’a dayattığı illegal yaptırımlarını kaldırması için Viyana’da düzenlenen müzakerelerdi.
Amerika’da Joe Biden yönetimi iş başına geldikten sonra İran ve 4+1 grubuna üye olan ülkelerin arasında KOEP nükleer anlaşmasını yeniden ihya etmek için altı tur müzakere düzenlendi ve bazı ufak tefek ilerlemeler kaydedildi. Ancak daha sonra müzakerelerin devamı ve nihai anlaşmaya varılması İran’da yeni hükümetin iş başına gelmesine endekslendi; böylece iki taraf yedinci ve sekizinci olmak üzere iki tur daha müzakere etti.
İran ve 4+1 grubu arasında yedinci tur müzakereler 5 ay aradan sonra İran’ın yeni yönetiminde ve Ali Bakıri Keni’nin başkanlığında 29 Kasım tarihinde Avusturya’nın başkenti Viyana’da başladı ve yaklaşık 20 gün sonra sona erdi. Yedinci tur müzakerelerle bundan önceki altı turda olduğunu, KOEP nükleer anlaşmasından çekilerek bu anlaşmayı ihlal eden taraf olan Amerika KOEP komisyonunun resmi müzakerelerine katılamadı, ancak bu ülkeyi temsilen bir heyet, Amerika’nın İran işleri özel temsilcisi Robert Malley başkanlığında 4+1 üyeleri ile temas halindeydi.
Müzakerelerin bu turunda İran’ın müzakereci heyeti karşı tarafa iki belge sundu. Belgelerden biri Amerika’nın yaptırımları kaldırmak üzere yapması gereken uygulamalar ve diğeri ise İran’ın nükleer yükümlülüklerine geri dönmesine ilişkindi. Gerçi Batılı taraflar ilkin İran’ın önerilerini kabul etmek istemedi, ama nihayetinde ve yedinci turun sonunda ve 27 Aralık’ta başlayan sekizinci turun başında İran’ın önerdiği belgeler müzakerelerin devam etmesi için temel alınması onaylandı.
Müzakerelerin yeni turunda İran İslam Cumhuriyeti önceki müzakerelerde gündemde olan önerilerden ve taslaklardan farklı öneriler ve taslaklarla masaya oturdu ve müzakereci heyeti gösterdiği kesin kararlılığı yüzünden karşı taraflar İran’ın yaptırımların kaldırılması, doğruluğunun sınanması ve bazı güvencelerin verilmesi yönündeki taleplerini anlaşma taslağında getirmeyi kabul etmek zorunda kaldı.
2021 yılında Biden yönetimi KOEP nükleer anlaşmasına geri dönmek ve İran’a dayatılan yaptırımları kaldırmak üzere müzakerelere başladığında, Washington yönetimi ilk önce KOEP anlaşmasına geri dönme sürecindeki uygulamalarının doğruluğunun İran İslam Cumhuriyeti tarafından sınanmasına kesin karşı çıkıyor ve bunun imkansız olduğunu ileri sürüyordu.
ABD milli güvenlik danışmanı Jake Sullivan ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken gibi bazı Amerikalı yetkililer Amerika yönetimi KOEP nükleer anlaşmasına geri döndüğünü resmen ilan ettikten sonra ne İran İslam Cumhuriyeti ve ne de başkası bunun doğruluğunu sınama talebinde bulunmaması gerektiğini, zira Washington söylediği sözden emin olduğunu iddia ediyordu.
Ancak İran İslam Cumhuriyeti Amerikalı tarafın bu mantığını kabul etmediği gibi Amerika ve Avrupa troykasına göstermelik doğruluğu sınamanın esasen anlamsız olacağını kabul ettirdi. Nitekim Viyana’dan gelen son raporlara göre Batılı taraflar doğruluğu sınamayı sadece bir iki kısıtlı durumda değil, tüm yaptırım sahalarını kapsayacak şekilde yapılmasını kabul etmek zorunda kaldı.
Güvence meselesine gelince, Amerikalı yetkililer ilk başta sürekli yükümlülük eksenli KOEP nükleer anlaşmasına devam edilmesine vurgu yapıyor ve yeniden bu anlaşmadan muhtemel çekilmesi Batı için herhangi bir bedel dayatmamasına özen gösteriyordu.
Buna karşın Viyana müzakerelerinde İran’ın müzakereci heyeti birçok kez yükümlülük eksenli KOEP nükleer anlaşmasının kullanma tarihi çoktan sona erdiğini ve Batı şimdi kaçınılmaz olarak nükleer anlaşmanın geleceği hakkında hukuki, teknik, itibar ve iktisadi bakımlardan güvence vermek zorunda olduğunu vurguladı.
Amerikalı yetkililer KOEP nükleer anlaşmasını siyasi bir belge olarak biliyor ve bu ülkede iktidarın başına geçen her başkanın istediği şekilde ve kendi zevkine göre bu anlaşmaya davranabileceğini zannediyor. Bu arada İran ve 4+1 grubu arasında Viyana’da devam eden müzakerelerin bir bölümü BM ve KOEP ortak komisyonunun anlaşmanın geleceği hakkında gerekli hukuki güvencelerin verilmesinde ifa edecekleri rolleriyle ilgiliydi.
Gerçekte Amerika’nın bir sonraki yönetiminin tekrar KOEP nükleer anlaşmasına karşı çıkma ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, anlaşma ihya edildikten sonra İran ile iş birliği yapacak firmaların bir kaç yıllık iş birliği ve İran’da kısa ve orta vadeli yatırımların hakkında herhangi bir kaygıları olmaları gerekir. Bu doğrultuda ABD Hazine Bakanlığı bu firmalara söz konusu kaygılarını gidermek ve yapacakları yatırımların sonu hakkında korkularını bertaraf etmek üzere bazı gerekli güvenceleri vermesi gerekir.
Öte yandan bu güvencelerin bir bölümünün teknik boyutu söz konusudur. Buna göre İran İslam Cumhuriyeti Amerika’nın KOEP nükleer anlaşmasından muhtemel çekilmesi teknik açıdan İran’ın nükleer faaliyetlerine zarar vermemelidir. Bu doğrultuda İran’ın zenginleştirdiği uranyum stoklarının bir bölümü ve ayrıca bazı yeni kuşak santrifüjler de tarafların üzerinde mutabık kalacağı mekanizma ile İran topraklarında kalmalıdır.
Batılı taraflar özellikle Viyana müzakerelerinin sekizinci turunda arada bir zamanın daralmakta olduğunu ileri sürerek İran’ı baskı altında tutmaya çalıştı. Batılı taraflar Ocak ayının ortalarından sonra şimdiye dek dört kez bu kartı oynadı, ancak İran İslam Cumhuriyeti karşı tarafın bu oyununa gelmedi ve yapılan tehditleri umursamadı.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahian ise 4 Mart’ta Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile telefon görüşmesinde Batılı tarafın aceleci davranması İran’ın kırmızı çizgilerine uymaktan vazgeçmesine sebebiyet veremeyeceğini belirterek şöyle dedi:
Ne zaman Batılı taraflar bizim ilan ettiğimiz kırmızı çizgileri kabul etmeye hazır olursa, biz de Viyana’da anlaşmaya varmaya hazırız.
Öte yanda hş. 1400 yılının sonlarına yaklaşıldığı sıralarda Viyana müzakereleri sona erdiği yönünde bazı haberler yayımlandı. Rusya’nın Viyana müzakerelerinde temsilcisi Mihail Ulyanov ise Viyana müzakereleri nihai anlaşmaya varma eşiğine geldiğini açıkladı.
Britanya’nın bu müzakerelerde temsilcisi Stephanie Al-Qaq da twitter hesabında Farsça yayımladığı mesajında müzakere tarafları anlaşmaya çok yaklaştıklarını belirtti.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade ise bu açıklamalara gösterdiği tepkide, pişkin olmayan bu tür iyi haberlerin yayımlanması, iyi bir anlaşmanın alternatifi olamayacağını vurguladı.
Viyana müzakerelerinde anlaşmanın nihai şekline kavuştuğu yönünde bazı haberler medyaya yansımaya başladığı bir sırada müzakerelerin sonlarına doğru iki konu daha gündeme geldi. İlk konu, Joe Biden yönetiminin Viyana müzakerelerini iyi niyet ve ciddiyetle ilerlettiği iddiasında bulunduğu halde 3 Mart tarihinde İran’a karşı acil milli durum yasasının süresini bir yıl daha uzatmasıydı. Bu hareket, Biden yönetiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne baskılarını sürdürmekte kararlı olduğunu gösterdi.
İkinci konu ise Rusya’nın Amerika ve Avrupa ülkelerinden Rusya’ya Ukrayna krizi yüzünden dayattıkları yeni yaptırımların Moskova’nın İran’da yaptığı yatırımları olumsuz etkilememesi yönünde güvence talep etmesiydi.
Gerçi İran İslam Cumhuriyeti bundan önce de Amerika ve Avrupa ülkelerinden KOEP nükleer anlaşmasındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmelerini istemişti, ancak Rusya’nın da Amerika ve Avrupa ülkelerinden güvence talep etmesi nihai anlaşmanın ilan edilmesini erteletti ve Viyana müzakerelerinin durmasına sebep oldu.
Amerika yönetimi ise son açıklamasında Rusya’yı Viyana müzakerelerini aksatması konusunda uyardı, ama yine de bu müzakerelerin sonuç verme ihtimali, başarısızlıkla sonuçlanma ihtimalinden daha güçlü olduğu anlaşılıyor.