İslam inkılabı rehberi: İslam cumhuriyetinin büyük işi, dinin siyasetten ayırmayı reddetmesi
İslam inkılabının zaferi ardından ilk Cuma namazının yıldönümünde ülke çapındaki tüm Cuma imamları Çarşamba günü sabah saatlerinde İmam Humeyni -ra- hüseyniyesinde İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei ile görüştüler.
Ayetullah Hamenei bu görüşmede bir çok önemli konuya değindi. İslam inkılabı rehberinin sözlerinin en önemli konularından biri, İran İslam cumhuriyetinin batı siyaseti ve uygarlığının ekseni olan "dinin siyasetten ayrı olması" üzerine ret çizgisi çizmesi olduğuna dikkat çekmesidir.
İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük işinin Batı medeniyetinin 'dini siyasetten ayırma' sloganı olan temel kimliğini iptal etmesi olduğuna dikkati çeken Ayetullah Hamenei, ''İslam Cumhuriyeti din sloganı ile kendini korumanın ötesinde Batılıların uzun bir süredir din ile politikayı karşıt gösterme çabasına son noktayı koydu. Bu yüzden başında Siyonistlerin ve kapitalistlerin olduğu ve Amerika'nın da vitrininde yer alan Batılı güçlerden oluşan mafya, bu gerçekten dolayı kızgındır ve sürekli İran İslam Cumhuriyeti'ne darbe vurmaya çalışmakla meşguldür'' değerlendirmesinde bulundu.
Ayetullah Hamenei’nin, İslam Cumhuriyeti'nin dinin siyasetten ayrılması teorisini geçersiz kılma alanındaki önemli eylemine yaptığı vurgusu, sekularizm olan dinin hükümetten ayrılması alanında batı dünyasının bir kaç 100 yıllık sürece göredir, bu da rehberin belirttiği gibi batı uygarlığı kimliğinin merkez noktası gibidir.
Batılı hükümetler veya düşünürlerin son 100 yıllarda dinin siyasetten ayrılmasına dair vurgularına rağmen İslam cumhuriyeti yeni bir yönelişle yani dini demokrasi ile, dinin en etkin şeklini siyaset alanına dahil ederek, batı demokrasinin eski iddiasına yani din ve siyasetin uyumsuzluğu ve ayrı tutulmasına dair siyasetine karşı ciddi bir meydan okumayı ortaya koymakta.
Dini demokrasi aslında ilahi meşruiyet ve halkın kabul etmesine dayalı bir çeşit hükümet modeli olarak ilahi yasalar çerçevesinde, hak ve hizmet ekseninde ve maddi ve manevi gelişme ve yücelmek için bir hükümran olarak rol ifa ediyor.
Dini demokrasi, İslami ve deruni kabiliyetlere dayalı olarak öz maarifin içinden bir teori oluşturmaya çalışmak ve toplumu idare etmek için İran halkının inandığı ekole binaen oluşturulan bir örnektir. Aslında dini demokrasiyi, dindar vatandaşların şeriat çerçevesinde, siyasi hayata aktif olarak katıldıkları bir çeşit yönetim tarzı olduğu söylenebilir.
Hakimiyet zatının ilahi olması ve halkın eşsiz rolü, bu hükümetin başlıca iki unsurudur. Esasen dini demokrasi, İslam inkılabı zaferi ve İslam cumhuriyeti nizamının kurulması ardından, din ve siyaset arasındaki uyum imkanının başlıca simgelerindendir. İslami kalkınma modelinin en önemli dayanaklarından biri olan dini demokrasiye, adalet doğrultusunda şekillenen sosyal özgürlükler eşlik etmektedir.
Aslında, dini demokrasi, Batı laikliğine karşı eşsiz bir alternatif olarak gündemde. Dolayısıyla bu, Batılı liderleri, özellikle de Amerika'yı öfkelendiriyor. Batılıların en büyük çabalarından biri, özellikle Amerika'nın İran'a yönelik yıkıcı ve devrimci eylemleri, cumhuriyet sistemini etkisiz hale getirmeye çalışmak ve İran halkını hayal kırıklığına uğratmaktır.
Buna rağmen İran İslam cumhuriyetinin artan gelişmesi ve çeşitli siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve askeri alanlardaki gözalıcı ilerlemeleri, İran’a karşı Amerika elebaşlığındaki yıkıcı eylemler ve siyasetlerin açık yenilgisi ve batılı sekularizme karşı dini demokrasinin başarı simgesi olarak kabul ediliyor. /