İran Cumhurbaşkanın'dan Biden'ın sayıklamalarına yanıt
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi küresel emperyalizm ile mücadele töreninde yaptığı konuşmada Amerika'nın kan dökülmeler ve savaşlardaki başrolüne değinerek bu ülkenin kendi çıkarları uğruna milletlerin çıkarlarını yok etmesine vurgu yaparak,Biden'ın kaos olaylarını destekleme ifadelerine tepki gösterdi.
Ayetullah Reisi şu açıklamada bulundu: " ABD başkanının belki de sersemliğinden kaynaklanan sözler sarfettiğini duyduk. ABD başkanı İran'ı özgürleştirmek istediğini belirtmiş, halbuki İran 43 yıl önce özgürleşti, artık sizin esaretinize yol vermeyecek. Biz hiçbir zaman sizin "sağmal ineğini olmayacağız. "
İran cumhurbaşkanının kararlı tepkisi, ABD Başkanı Joe Biden'in son açıklamalarına yanıt olarak geldi. Amerika Birleşik Devletleri'nin batısındaki Kaliforniya eyaletinde Demokrat Parti temsilcisine seçim mitinginde İranlı kaos yandaşlarını desteklemek için yazılar yazan birkaç kişinin katılımında konuşan ABD başkanı Joe Biden "Kaygı etmeyin İran'ı özgürleştireceğiz. " iddiasında bulundu. Bu miting mali yardım çekmek için yürütülen kapsamlı kampanyalar çerçevesinde de düzenlendi.
Biden'ın İran'ın iç işlerine açık bir müdahale sayılan ve uluslararası hukuka aykırı bir eylem olan yeni evham dolu bu yöndeki açıklamaları, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi'nin stratejik iletişim koordinatörü John Kirby'nin bu açıklamalardan geri adım atmasına neden oldu. Biden'ın bu ifadelerle ne demek istediğini soran bir muhabirin sorusuna bu Beyaz Saray yetkilisi " Biden, İranlı protestocularla dayanışmamızı bir kez daha dile getirdi; Başından beri yaptığı aynı anlama geliyor. " Kirby sözlerini şöyle aydınlattı: “Değişimi sağlamak İran halkının sorumluluğundadır. Gelecekleri hakkında karar vermek İran halkına bırakılmalıdır."
Aslında, şimdiye kadar defalarca rakip ülkeleri ve Rusya ve İran da dahil olmak üzere Batı hakimiyeti muhaliflerini, bu ülkenin seçimleri de dahil olmak üzere içişlerine müdahale etmekle suçlayan ABD, halihazırda açıkça ve konuyu gizlemeden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın lafı üzerinden, sözde İran'ı özgürleştirme hedefi ile müdahalelerini sürdürüyor. Bu bağlamda gündeme getirilebilecek bir diğer konu, İslam Devrimi'nden önce İran'da tam nüfuza sahip olan ABD'nin, Washington'un Ağustos 1953 darbesine katılmak için yaptığı eylemler de dahil olmak üzere İran halkının özgürlüğü için herhangi bir şey yapmayıp tam düşmanlık yaptığı dönemleri unutmasıdır. ABD bu darbeye en büyük desteği verip planlarını yaparak 1979 yılına kadar Şah'ın otokratik yönetiminin devamı için gerekli zemini oluşturdu. Ayrıca Pehlevi rejimine karşı mücadele verenlerin tutuklanması, işkence görmesi ve öldürülmesinde ana rolünü üstlenen SAVAK'ın oluşumundaki Amerika'nın rolü de ortadadır.
Öte yandan İslam Devrimi'nden önceki yıllarda İran petrolünün yağmalanmasında Amerikan petrol şirketleri de etkin rol oynamış ve aynı zamanda ABD, Şah rejiminin bağımlı karakterini suistimal ederek ülkeyi kendisine emanet ettirmiştir. Bu bağlamda ABD de Pehlevi dönemi İran'ını Fars Körfezi jandarması yapmış ki bu da İran milletine pahalıya mal olmuştur.
İslam Devrimi'nin zaferinden sonra Amerika, İran İslam Cumhuriyeti ile düşmanlık ve hasımlık yaklaşımını her zaman politikasının başına koymuş ve son kırk küsur yıldır İran'a ambargo politikası uygulamıştır. ABD'nin eski başkanı Donald Trump'ın başkanlığı döneminde, ABD'nin Kapsamlı Ortak Eylem Planı-KOEP'ten çekilip azami baskı kampanyası başlattıktan sonra İran karşıtı yaptırımların uygulanması, yeni ve eşi görülmemiş boyutlarda baskılar reva görülmüştür. Ancak zaten Biden yönetiminin itiraf ettiği gibi bu maksimum baskı siyaseti de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin mevcut başkanı Joe Biden, göreve geldiği günden bu yana, önceki sloganlarına rağmen azami baskı kampanyasını sürdürmüş ve zaman zaman çeşitli bahanelerle İran'a yeni yaptırımlar ilan etmeye çalışmıştır. İran'da son dönemde yaşanan huzursuzlukların başlamasından bu yana Amerikalı yetkililer müdahaleci açıklamalar yapmakla da kalmamış, İranlı yetkililere ve kurumlara yaptırımlar da uygulamış ve son çabalarında Arnavutluk ile birlikte Güvenlik Konseyi'nin gayrı resmi bir toplantısına kurucu olmuşlardır. Kopardıkları tüm gürültüye rağmen hiçbir başarı getirmeyen bir toplantı düzenlemişlerdir.