Aralık 11, 2022 07:20 Europe/Istanbul
  • Çin ve Suudi Arabistan'ın ortak açıklamasına İran'ın tepkisi ve gündeme gelen iddialar

İran İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı Siyasi işlerden sorumlu Yardımcısı Muhammed Camşidi, Twitter hesabından paylaştığı mesajda Çin Devlet Başkanı'nın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyarette yaptığı açıklamalara tepki gösterdi.

Cemşidi'nin, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda "Çinli meslektaşlar, Suudi Arabistan ve ABD'nin Suriye'de IŞİD ve El Kaide terör örgütlerini desteklediğinde ve acımasız askeri saldırganlıkla Yemen'i yerle bir ettiğinde, İran'ın bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak ve terörizmin doğu ile batıya yayılmasını önlemek için teröristlerle savaştığını unutmamalıdır" ifadeleri kullanıldı.
Bilindiği üzere Çin devlet başkanı Xi Jinping’in Suudi üst düzeyli yetkililer ile görüşmenin ardından Cuma günü Çin ve Suudi Arabistan ortak bir bildiri yayımladır ve orada İran’a karşı bazı iddialarda bulunarak Tahran’dan bazı taleplerde bulundular. Söz konusu ortak bildiride, Çin ve Suudi taraflar batının nükleer müzakerelerin ihyası ile ilgili sabotajlarına değinmeden, İran nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu garanti etmek için Pekin ve Riyad’ın ortak işbirliğinin güçlendirilmesi zaruretine vurgu yaptılar. Her iki taraf ayrıca İran’dan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliği yaparak Nükleer Silahları Yasaklayan anlaşmaya bağlı kalmasını istediler. İkili ayrıca bildirinin bir başka bölümünde İran’ın iyi komşuluk ilkelerinin önemine bağlı kalmasını ve diğer ülkelerin içişlerine müdahale etmemesini vurguladılar.
Konu, Riyad ve Pekin’in ortak bildirisi ile son bulmuyor zira bildirinin yayımlanması ardından Çin Cumhurbaşkanı Fars Körfezi İşbirliği Konseyi zirvesinde imzaladığı ortak bildiride İran’ı eleştirdi. Bildiride ayrıca Fars Körfezi kıyısındaki Arap ülkeleri ve İran ilişkilerinin iyi komşuluk ve müdahale edilmeme ilkeleri temelinde olması, ülkelerin bağımsızlığı, ulusal egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı, münakaşaların barışçıl araçlar, BM bildirgesi ve uluslararası yasalarla çözümlenmesi ve tehdit ve baskı araçlarının kullanılmaması ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarın korunmasına vurgu yapılmıştır.
Bu iddialar, inkar edilemez gerçeklerin bu iddiaların aksini gösterirken ortaya atılmıştır. İlk olarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve çeşitli raporlarına göre, İran İslam Cumhuriyeti, barışçıl nükleer programını militarize etme yönünde herhangi bir sapma yaşamamıştır. Bu konu son dönemlerde bir kez daha Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı genel müdürü Rafael  Grossi tarafından bir kez daha vurgulandı. Üstelik birkaç gün önce, Amerika’nın ulusal istihbarat başkanı Avril Haines, İran'ın nükleer silah yapma kararı aldığına dair bir bilgi olmadığını açıkça ifade etmişti.
Bu vakalar, Pekin ve Riyad'ın açıklamasında ileri sürülen iddianın aksine, Tahran'ın temelde nükleer programını militarize etme niyeti olmadığını, dolayısıyla İran'ın nükleer faaliyetlerinin barışçıl olması için bir garantiye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Üstelik Çin, 4+1 grubunun bir üyesi olarak İran'ın nükleer programının barışçıl doğasını her zaman belirterek desteklemiştir.
Çin ve Suudi Arabistan'ın ortak bildirisinde dile getirilen bir diğer önemli konu da İran'ın dolaylı olarak komşularının iç işlerine karışması ve bir şekilde iyi komşuluk politikasına sahip olmamakla suçlanmasıdır. Bu konu da temelden doğru değildir. Aslında Suudi Arabistan, Fars Körfezi İşbirliği Konseyi’nin diğer bazı üyelerinin yanında 2011 yılında Suriye’de huzursuzlukların başlaması ardından Batı-Arap ittifakı çerçevesinde Türkiye ile birlikte, Suriye’de çeşitli terör gruplarını donatmak ve silahlandırmaya başlayarak, uzun ve fakat başarısız bir savaşı Suriye halkına dayattılar.
Hal bu ki İran, İran İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı Siyasi işlerden sorumlu Yardımcısı Muhammed Cemşidi’nin de belirttiği gibi müttefiklerinin yanında var gücü ile Suudiler ve gerici Arapların desteklediği terörizm ile Irak ve Suriye’de savaşarak onları yenilgiye uğrattı.
Bu arada Suudi rejimi Birleşik Arap Emirlikleri ile Mart 2015’ten itibaren Yemen’e karşı başlattıkları kanlı savaşta, on binlerce Yemenliyi öldürüp, yaraladılar ve milyonlarcasını avare ederek ülke altyapısını yok ettiler. Bu da Riyad’ın bölgesel siyasetinin müdahaleci ve savaş yanlısı olduğunu gösteriyor.
Tüm bu hususlar, İran'ın nükleer programı olsun, bölgesel politikaları olsun, eylemlerinin doğru ve mantıklı bir temele dayandığını ve Tahran'a yönelik iddiaların tamamen asılsız olduğunu göstermektedir./
 

Etiketler