İran'da yeni füze sistemlerinin tanıtılması
İslam Cumhuriyeti'nin füze sektöründe kaydettiği ilerlemenin devamında, Savunma ve Silahlı Kuvvetleri Destek Bakanlığı uzmanlarının çabalarıyla yapılan Arman anti-balistik füze sistemi ve Azerheş yüksek irtifa hava savunma sistemi dün yapılan törende tanıtıldı.
Söz konusu füze sistemleri, hazırlandıktan sonra 3 dakikadan daha kısa bir sürede hedeflere bağlanarak onları yok edebiliyor. İran'ın savunma ağına yeni sistemlerin dahil edilmesiyle İslam Cumhuriyeti'nin hava savunma kabiliyeti önemli ölçüde artacaktır.
"Arman" hava savunma sisteminde kullanılan Seyyad-3 tipi füzeler, 120 ila 180 kilometre mesafedeki 6 hedefi aynı anda vurabilme yeteneğine sahip.
Azerheş sistemi, hedefi tespit etmek ve takip etmek için radar ve elektro-optik sistemi aynı anda kullanan alçak irtifa ve kısa menzilli bir sistemdir.
Tuğgeneral Aştiyani, ülkenin savunma ağındaki yeni füze sistemlerinin tanıtım töreninde, Savunma Bakanlığının savunma kabiliyeti ve söz verdiği tanıtımların devamı doğrultusunda, tüm çabasını savunma sahalarının ihtiyaçlarının karşılanması, silahlı kuvvetlerin teçhizat ve silahlarının desteklenmesi üzerinde yoğunlaştırdığını ifade etti.
Geçtiğimiz hafta da, İslam Devrim Muhafızları ilk kez bu kuvvete ait okyanusta seyreden bir gemiden, belirlenen hedeflere doğru 1.700 km menzilli balistik füzeleri başarıyla ateşledi. Bu yeni başarı, İran'ın etki alanının, deniz ve füze gücünün istenilen noktaya kadar artması ve İran için güvensizlik yaratmak isteyen her gücü hedef alabilmesi anlamına geliyor.
İran'ın son yıllardaki füze, savunma ve insansız hava aracı alanındaki gelişmeleri her zaman İslami nizamın düşmanlarının gözünde bir diken olmuştur, bu doğrultuda Silahlı Kuvvetlerin Savunma ve Destek Bakanlığı ile İslam Devrim Muhafızları Ordusu bu sektörün gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İran halkının düşmanları, Irak'ın İran'a karşı dayattığı 8 yıllık savaşın ardından defalarca karmaşık komplolar planlayarak İslami İran'ın mavi sularına ve topraklarına tecavüz etmeyi planladı. Fakat silahlı kuvvetler ve İslam devrim muhafızlarının teyakkuzda olması, hazırlıklı ve otoriter gücü nedeni ile İran’a saldırı cesaretinde bile bulunamadılar.
Bu durum, İran'ın Batı Asya bölgesinde özel bir stratejik ve jeopolitik konuma sahip olduğu koşullar altında yaşanıyor; işte bu nedenle küresel istikbar ve sulta sistemi tarih boyunca açgözlülükle bu önemli coğrafyaya göz dikmiştir. Hiç şüphesiz İslami İran'ı korumak ve kollamak, rahmetli İmam Humeyni’nin -ra- belirttiği gibi, "zorunlu görevlerden" biridir ve İran silahlı kuvvetlerinin gücünün bir göstergesidir.
Aslında bu güç ve iktidarın önemi her türlü savaş ve çatışmanın önlenmesi içindir. İran İslam Cumhuriyeti hiçbir zaman bir savaş başlatmamış olsa da, 8 yıllık dayatma savaş tecrübesi, askeri bir güç tarafından tehdit edilmesi veya saldırıya uğraması halinde ülke güvenliğini kuvvet ve yoğunlukla savunacağını kanıtlamıştır.
İran İslam Cumhuriyeti'nin savunma gücünün kuvvetlendirilmesini zorunlu hale getiren bir diğer konu da, müdahaleci güçlerin Fars Körfezi bölgesinde bazı Arap ülkelerine silah satmaları ve gereksiz ittifaklar durumu büyük ölçüde gerginleştirmeleridir.
Bu arada Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri, her yıl Fars Körfezi'ndeki Arap ülkelerine gelişmiş füzeler de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık silah satarak güvenliği sağlama bahanesiyle bölgeyi silah deposu haline getirirken İran'ın savunma ve füze gücünün güçlendirilmesine karşı çıkıyor ve bunu bölgenin güvenliğine tehdit olarak sunuyor./