Nisan 21, 2024 16:52 Europe/Istanbul
  • İran hükümetinin yoksulluğu giderme ve toplumdaki genel refahı artırmaya yönelik köklü çabaları

Dünya Bankası'nın yayınladığı son istatistikler, İran'daki mutlak yoksulluğun son yıllarda önemli ölçüde azaldığını gösteriyor.

Bu uluslararası kuruluş, 2017 yılı sabit fiyatlarla satın alma gücü paritesi endeksine göre mutlak yoksulluğu kişi başı günlük gelirin 2,15 dolar  üzerinden tanımlamıştır ve bu rakam, bir kişinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için ihtiyaç duyduğu minimum paradır.
Elbette aşırı yoksulluk sınırı, satın alma gücü paritesi hesaplamalarına göre günlük geliri bir doların altında olanlardır.
Buna göre İran'da 2020 yılında mutlak yoksul nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 0,8 iken bu rakam 2021'de yüzde 0,7'ye, 2022'de ise yüzde 0,5'e düştü.
Böylece İran'da mutlak yoksulluk iki yıl üst üste azaldı ve mutlak yoksul nüfusun toplam nüfusa oranı 2020 yılına göre yüzde 37 daha az oldu.
İran'da mutlak yoksulluk oranı %0,5 ile bu endekste son 5 yılda kaydedilen en düşük orandır.
Ülkede mutlak yoksulluğun ortadan kaldırılması, son yıllarda her zaman hükümetlerin ana programlarından biri olarak ilan edilmiştir. Her ne kadar küresel göstergelere göre İran'ın durumu, bölgedeki bazı ülkelerle karşılaştırıldığında yoksulluk açısından uygun olsa da, çeşitli nedenlerden dolayı yoksullukla mücadele için kapsamlı bir plana ihtiyaç duyulmuştur.
İran'ın 13. hükümetinde planlamanın temeli dönüşüme dayanmakta olup, hükümet bütçesinin yapısında, ticaret ve transit yapısında, üretim, yatırım ve istihdam alanında reformlar ve son olarak da sorunla ilgili reformlar, yoksulluğun giderilmesi ve hassas gruplara destek programı hükümetin ekonomik değişim ve dönüşüm planları arasında yer almakta.
Temel malların ve halkın sofrasının döviz kuruna bağımlılığının ortadan kaldırılması, ekonomi politikalarının değiştirilip yeniden düzenlenmesi yoluyla sınıfsal uçurumun ve adaletsizliğin çözülmesi, enflasyon oranına göre vatandaşların maaşlarının belirlenmesi, yoksun aileler ve gruplara destek verilmesi, mali durum sınıflandırmasına göre toplum en düşük 3 grubunda yer alan vatandaşlara sübvansiyon kartları sağlanarak asgari iaşe sağlanması hükümetin refah ve geçim ile ilgili verdiği başlıca sözlerinden sayılıyor ki bu bağlamda pratik adımlar atılmıştır.
Sübvansiyonun adil biçimde halk arasında dağıtımı, düşük gelirli hanelere gıda ihtiyaçlarının sağlanması ve enflasyonun düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla elektronik kuponun uygulanması, sosyal güvenlik kurumunun borçlarının kapatılması, emeklilerin maaşlarının artırılması, emeklilik fonlarına ayrılan kredilerin artırılması, engelli topluluğuna konut sağlanması, devlet yardımı için sırada bekleyen ihtiyaç sahiplerinin sayısının sıfırlanması, son iki yılda yoksulluğun giderilmesi ve kamu refahının artırılması alanında gerçekleşen diğer başarılı girişimler arasında yer almakta.
Ancak uzmanlara göre hükümetin ekonomik durumu ve halkın refahını iyileştirmek için benimseyebileceği temel politika, fiyatları stabilize etmek ve artışını önlemek ve tüm ekonomik tedbirler için enflasyonla mücadele planına sahip olmaktan ibarettir zira, enflasyona yol açan politikalar, toplumda yoksulluğun esas artış nedenidir.
  Ayrıca teknolojik üretimin ışığında; gelirler adil biçimde dağıtılır, yoksulluk azalır, enflasyon düşer ve geleceğe dair ümit yaranır. Ayrıca toplumsal güven de oluşuyor ve tüm bunlar, artan etkileri de tetikler. Bu nedenle yoksulluğu azaltmanın en etkili politikası anti enflasyon politikası ve ulusal teknolojik üretimin desteklenmesidir.
Öte yandan hükümetin iç kaynaklı faktörlere güvenme konusundaki ısrarı, Şangay, BRICS gibi büyük ittifaklar şeklinde oluşturulan ilişkiler de dahil olmak üzere dünya ülkelere yönelik yaklaşım değişikliği, yeni fırsatlar yaratılması ve komşularla yeni ilişkilerin kurulması, 13. Hükümetin karnesinde iç kaynaklı etkenlere dayalı gelişme stratejisi olduğu gibi uluslararası potansiyelleri de göz ardı etmediğini gösteriyor./