İran’ın Gundişapur'u: Huzistan Ovası’nda Dünyanın İlk Üniversitesi
Parstoday – Bugünkü Dezful’un 17 kilometre güneydoğusunda, Huzistan’ın kuzey düzlüklerinde yer alan Gundişapur (Jundişapur) harabeleri, bir zamanlar ilim ve hikmetin merkezi olan tarihi bir şehre ev sahipliği yapıyordu.
Gundişapur, miladi 3. yüzyılda Sasanî hükümdarı Şapur I tarafından, “Antakya’dan daha iyi” anlamına gelen Weh-Andiyok-Şapur adıyla kuruldu. 260 yılında Şapur I, bugünkü Türkiye’nin güneyinde yer alan Edessa savaşında Roma İmparatoru Valerian komutasındaki orduları mağlup etti. Antakya bu savaşta büyük zarar gördü ve Valerian ile çok sayıda Roma askeri esir alındı.
Zaferin ardından Antakya’nın güzelliklerinden etkilenen Şapur I, benzeri bir şehri İran’da inşa etmeye karar verdi. Bu süreçte mimari bilgiye sahip Roma esirlerinden yararlandı. Şehrin inşası için, daha önce Şapur’un ordusunun toplandığı bir alan seçildi ve Hipodamos (MÖ 5. yüzyıl Yunan şehir planlamacısı) tarzında bir şehir inşa edildi.
Geniş bulvarlar, dik kesişen kavşaklar, paralel sokaklar ve genellikle 1 ila 3 katlı yapılarla örülü bir şehir; adeta Huzistan ovasına işlenmiş satranç tahtası gibi bir düzende inşa edildi. Sokak ağı, dinamik bir mekânsal stratejiyi yansıtıyordu.
Yüzyıllar boyunca Gundişapur, antik Huzistan’ın yedi önemli şehrinden biri olarak anıldı. Şehrin itibarı sadece stratejik konumundan değil, aynı zamanda İran, Yunan, Hint ve Roma bilgi geleneklerinin kaynaşmasından kaynaklanıyordu.
İlk başta bir askeri üs olarak kurulan şehir, verimli toprakları ve görkemli bahçeleri sayesinde kısa sürede bilimsel ve tıbbi bir merkez hâline geldi. Şapur I, çok sayıda Yunan tıp metninin Pehlevî diline (Sasani sarayının bilim dili) çevrilmesini emretti.
Ancak Gundişapur’un altın çağı, Hüsrev Enuşirvan döneminde yaşandı. Bu dönemde devasa bir hastane inşa edildi ve tıp okulu Sasani İmparatorluğu’nun en önemli sağlık ve ilim merkezi hâline geldi.
Orta Çağ’da bilim insanları Gundişapur’u tıbbi ve akademik bir merkez olarak yad etti.
Gundişapur Üniversitesi: Dünyanın İlk Resmî Üniversitesi
Gundişapur, tarihteki ilk resmî üniversite olarak kabul edilebilir. İlk kez burada Hipokratik tıp akademik bir yapı içinde öğretilmeye başlandı. Şehir, dönemin farklı bölgelerinden öğrenciler ve bilim insanlarını cezbetti: Süryanice Yunanca metinleri çeviren Nesturî Hristiyanlar, Hintli matematikçiler, Yunan filozoflar…
Üniversitede, Hint, İran, Suriye ve Yunan bilgeliğini harmanlayan entegre bir tıp ekolü ortaya çıktı. Hüsrev Enuşirvan’ın emriyle Platon ve Aristo’nun eserleri Pehlevîce’ye çevrildi ve okutuldu.
Tarihçilere göre, şehrin kurucusu Şapur I, büyük bir çeviri seferberliği başlattı ve sayısız Yunan tıp eseri Pehlevî diline kazandırıldı.
Zamanla Gundişapur Kütüphanesi, fikrî çeşitliliğin bir sembolü hâline geldi. Hudâynâme (Krallar Kitabı), Kelile ve Dimne, Binbir Masal, Siyavuşname, Siyasetname ve Taç Kitabı gibi eserler burada korunuyor ve inceleniyordu.
Üniversitede İranlı hekimler, Yunan filozoflar, Süryanice konuşan bilim insanları ve Hintli matematikçiler birlikte çalışıyordu. Kimi kaynaklara göre, daha sonra Bağdat’taki Beytü’l-Hikme’nin temelinde yatan zihinsel birikim burada şekillendi.
Sadece tıpta değil; parfüm üretimi, tekstil sanayii ve kraliyet üretim tesisleri de bu şehirde gelişmişti. Gundişapur, bilginlerin ve uzmanların cazibe merkezine dönüşmüştü.
Ekonomik ve Kültürel Kalp
Gundişapur yalnızca bir bilim merkezi değildi. Son Sasani hükümdarı Yezdgerd III’ün sikkeleri burada ve Sistan bölgesinde basıldı. Şehirde parfümeri atölyeleri, dokuma sanayii ve saraya ait fabrikalar da büyük gelişme gösterdi.
Çöküş ve Kalıcı Miras
9. ve 10. yüzyıllarda Bağdat’ın yükselişiyle, Gundişapur yavaş yavaş gözden düştü. Kütüphaneleri, konuşma salonları ve bahçeleri sessizliğe büründü.
Ancak Sasani İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte Gundişapur’un etkisi sona ermedi. Mirası İslam dönemine de taşındı. Ünlü hekimler hanedanı Bahtişu ailesi, bu mirası kuşaklar boyu yaşattı.
Bugün, Karun Nehri kıyısında yalnızca birkaç dağınık harabe kalsa da, Gundişapur’un ihtişamı geçmişin derinliklerinden yankılarını hâlâ sürdürmektedir.