İran, Kitle İmha Silahlarından Arındırılmış Bir Dünyanın Ciddi Bir Destekçisidir
(last modified Mon, 30 Jun 2025 04:43:33 GMT )
Haziran 30, 2025 07:43 Europe/Istanbul
  • İran, Kitle İmha Silahlarından Arındırılmış Bir Dünyanın Ciddi Bir Destekçisidir

Parstoday – İran Dışişleri Bakanı, İslam Cumhuriyeti İran'ın, çağdaş tarihte kimyasal silahların en büyük kurbanı ve aynı zamanda kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünyanın ciddi destekçisi ve nükleer silahlardan arındırılmış bir Orta Doğu'nun öncüsü olarak, her zaman bu silahlarla mücadelede ön saflarda yer aldığını söyledi.

Parstoday’in, Dışişleri Bakanlığı Bilgilendirme ve Sözcülük Genel Müdürlüğü’ne dayandırdığı haberine göre, İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, Baas rejimi Saddam’ın savunmasız ve mazlum Serdeşt şehrine yönelik korkunç kimyasal saldırısının 38. yıldönümü ve Kimyasal ve Biyolojik Silahlarla Mücadele Milli Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının, Serdeşt kimyasal bombardımanının yıldönümü ve Kimyasal ve Biyolojik Silahlarla Mücadele Milli Günü vesilesiyle yayımladığı mesajın tam metni şu şekildedir:

Bismillahirrahmanirrahim

Siyonist rejim ve ABD'nin ülkemize yönelik suç dolu saldırılarıyla aynı zamana denk gelen, aralarında kadınlar, çocuklar, bilim insanları, üniversite hocaları ve yüce vatanın onurlu komutanlarının da bulunduğu çok sayıda sivilin şehit edildiği ve yaralandığı bu günlerde, Baas rejimi Saddam tarafından savunmasız ve mazlum Serdeşt şehrine yönelik korkunç kimyasal saldırının 38. yıldönümünü ve Kimyasal ve Biyolojik Silahlarla Mücadele Milli Günü'nü anıyor, vatanın tüm aziz şehitlerinin pak ruhlarına selam gönderiyoruz.

O hüzünlü günden bu yana 38 yıl geçti. Bu, Kutsal Savunma döneminin en acı günlerinden biriydi. O günlerde Irak Baas rejimi, ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi Batılı ülkelerin doğrudan yardımı veya açık rızasıyla, acımasızca kimyasal silahları masum insanlara karşı kullandı. Bu korkunç suçun kara lekesi, faillerinin ve destekçilerinin alnında sonsuza dek kalacaktır. Serdeşt, 7 Temmuz 1987’de Baas rejimi Saddam tarafından kimyasal saldırıya uğrayan dünyadaki ilk sivil yerleşim yeri oldu. Bugün bile bu şehirde hardal gazının kokusu duyulabilir. Bu şehirde çocuklar, alfabeyi öğrenmeden önce ölümün uğursuz kelimesini annelerinin kabarcıklı yüzlerinde okudular. Serdeşt, Ortadoğu’nun Hiroşima’sı oldu. Tarih unutmamalıdır ki, Serdeşt semalarındaki kimyasal bulutlar, sözde insan hakları savunucusu Avrupa’nın fabrikalarından çıkmıştı.

Tarih boyunca, medeniyet, kültür, insanlık ve ahlakın beşiği olan İran toprakları; dimdik ayakta, ulusal gurur ve ihtişamla dolu göğsüyle, iyileşmesi zor hatta imkânsız olan yaralara ve acılara tanıklık etmiştir. Bu acılar, kimyasal silahların zehirli ve soğuk nefesinden doğmuştur. Bu kutsal topraklar, sessizlik içinde bir çığlıkla, binlerce masum evladının bedenine kazınan acıyı anlatmaktadır. Serdeşt, yüce İran milleti gibi büküldü ama kırılmadı. Serdeşt’e yapılan bu elim kimyasal saldırı, çağdaş tarihte sivillere ve yerleşim alanlarına yönelik kimyasal silah kullanımının sembolüdür. Aynı şekilde, son günlerde Siyonist rejimin sivillere, hastanelere, eğitim merkezlerine ve sivil insanlara karşı yaptığı vahşi saldırılar ve Batılı ülkelerin ölümcül sessizliği ve desteği, bir kez daha yüce İran milletinin mazlumiyetini ortaya koymuş ve sözde insan hakları savunucularının ve uluslararası hukuk kurtarıcılarının iddialarının ne kadar boş olduğunu tarihin sayfalarına kazımıştır. Serdeşt’in direnişi sadece tarihsel bir olay değil; zulme boyun eğmeyen tüm halklar için bir örnektir.

Serdeşt’teki kimyasal bombardıman suçu, yasaklı silahlarla, bazı küresel güçlerin Saddam’ı bu tür silahlarla donatma desteğiyle ve uluslararası kuruluşların sessizliğiyle gerçekleştirilmiştir. Bu saldırı sadece yüzlerce masumun canını almakla kalmamış, binlercesini de hayatlarının sonuna kadar acı verici hastalıklarla baş başa bırakmıştır. Bu acı deneyim, uluslararası toplumun vicdanına bir tokat olmuş ve 1993 yılında Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesi’nin müzakerelerini hızlandırarak nihai hale gelmesine yol açmıştır. Bu sözleşme, İran halkının barışçıl duruşunun ve özellikle Serdeşt halkının mazlumane feryadının bir sonucudur.

Güvenilir belgeler ve sağlam kanıtlar göstermektedir ki, özellikle ABD, İngiltere ve Almanya gibi bazı Batılı hükümetler, Saddam rejimine kimyasal maddeler, teknoloji ve gerekli teçhizat sağlayarak, İran halkına karşı kimyasal silah kullanmasına yardımcı olmuşlardır. Bu destekler ve uluslararası toplumun iğrenç sessizliği, Saddam rejimini uluslararası hukuku ihlal etmeye ve suçlarını sürdürmeye cesaretlendirmiştir. Bugün, ABD ve Batılı ülkeler tarafından İran’ın kimyasal gaz mağdurlarının tedavisi için gereken ilaç ve tıbbi ekipmanlara erişimin engellenmesi, o savaş suçunun devamı niteliğindedir.

Son günlerde kadınlar ve çocuklar, sivil vatandaşlar, üniversite hocaları, nükleer bilim insanları ve İran’ın askeri ve sivil yetkililerinin, Tel Aviv’de yerleşmiş en mahir ve habis teröristler tarafından suikaste uğradığına tanıklık ederken, aynı Batılı ülkeler saldırganın yanında yer alıp,  fiilen saldırganın eylemlerini ve uluslararası hukuku ile Birleşmiş Milletler Anayasası’nı ihlal etmesini desteklemektedirler. Aynı zamanda, siyonist rejimin ülkemizin altyapı tesislerine, özellikle de sanayi tipi kimyasal madde üretim tesislerine yönelik saldırıları, insanlık ve çevre açısından büyük bir felakete yol açabilir. Ne yazık ki bu durum, bazı Batılı ülkelerin açık ya da örtülü desteği ve sessizliği ile karşılanmıştır. Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Yürütme Konseyi’nin acil toplantıya çağrılmasını talep etmiştir. Toplantının amacı, ülkemizin altyapı tesislerine – özellikle de endüstriyel kimyasal tesislere – yönelik insanlık dışı saldırıların ele alınması ve kınanmasıdır.

İran İslam Cumhuriyeti, çağdaş tarihte kimyasal silahların en büyük kurbanı, kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünyanın ciddi destekçisi ve nükleer silahlardan arındırılmış bir Orta Doğu’nun öncüsü olarak, her zaman bu silahlarla mücadelenin öncüsü olmuştur. İran, kimyasal mağdurların haklarını takip etmekten asla vazgeçmemiş ve adaletin sağlanmasını, Serdeşt kimyasal bombardımanı gibi trajedilerin tekrarının önlenmesi için temel bir ön koşul olarak görmektedir. Ümit ederim ki, ortak çaba ve kararlılıkla, bir gün hiçbir insan kitle imha silahlarının kurbanı olmaz ve barış ile dostluk, savaşın ve şiddetin yerini alır.

Bir kez daha, siyonist rejim ve Amerika’nın son saldırılarına karşı gösterdiği sabır, direniş, dayanışma, birlik ve onurlu duruşundan dolayı yüce İran halkını takdir ediyorum ve ülkemizin silahlı kuvvetlerinin saldırganlara verdiği layık cevabın önünde, tüm İran halkıyla birlikte saygıyla eğiliyorum.