Siyonist Rejimin İran’a Saldırısının Hedefleri Şehit Modheni; 15 Füzeyle Düşmanı Sarsan Dâhi
Parstoday – Her geçen gün, gidişin daha da dayanılmaz ve inanılmaz hale geliyor. Sen gittin ve ben kaldım; paramparça bir kalple ve seni arayan, yeryüzüyle gökyüzü arasında savrulan bir ruhla.
Devrim Muhafızı şehit Seccad Modheni’nin eşi Meryem Sadıki şöyle diyor: 31 Hordad 1404’te, azgın Siyonist düşman Hürremabad’daki İmam Ali (a.s) kışlasını bombaladı.
Parstoday’in Hamşehri Online’a dayandırdığı haberine göre, düşman bu kışlaya kin besliyordu; çünkü işgal altındaki topraklara fırlatılan füzelerin çoğu bu kışladan ateşlenmişti. Şehit Seccad Modheni, savaşın ilk günlerinden itibaren cephede yer aldı. En zalim düşmanlar tarafından yıkılan bir ortak hayatın son günlerinin hikâyesini, eşi Meryem Sadıki’nin dilinden okuyoruz.
- Her An ve Her Yerde Vatanın Savunucusuyum
Meryem Sadıki, Şehit Seccad Modheni ile tanıştığı ilk günlerden sözlerine başlıyor: “Seccad, 4 Nisan 1987 doğumluydu. Onu tanıdığımda asker olduğunu hiç düşünmemiştim. Nişan ve söz merasiminden sonra bana şöyle dedi: ‘Meryem, ben Sepahi’yim ve mesleğim askerlik. Bu cümle şu demek: Her an ve her yerde vatanın savunucusuyum.’ Gülümsedim ve dedim ki: ‘Geri adım atacağımı mı sandın? Bin kez ölsem ve dirilsem, yine döner seni bulurum.’”
- Islak Gözler, Titreyen Omuzlar
Şehidin eşi şöyle anlatıyor: Seccad her gün gülümseyerek eve gelirdi. Çocuklarla vakit geçirdikten sonra sessiz bir köşeye çekilir, kendi kendine fısıldardı: “Çocuklarla oynayıp onları oyaladıktan sonra evin sakin bir köşesinde onu bulurdum. Omuzları titrerdi. Yüzüne baktığımda gözyaşları yanaklarından süzülmüş olurdu. Arkadaşları ve silah arkadaşları birer birer şehit oluyordu. Derdi ki: ‘Meryem, falan dostum şehit oldu. Kızı onsuz ne yapacak? Eşine ne cevap vereceğiz? Annesinin yüreğinden çıkan ahı düşün.’”
31 Hordad günü füze fırlatma operasyonu başarıyla gerçekleşti. 15 füze fırlatıldı ve 14’ü hedefi vurdu. Operasyon ekibi geri dönerken fırlatma rampaları tespit edilip bombalandı. Meryem Sadıki çok iyi biliyor ki şehit eşi olmak sabır ve dirayet ister. Şöyle diyor: “Asıl cihadı, şehitlerin eşleri yapar. Sevdiğinin acısını yüreğinde taşırken ve ezilirken, güçlü ve dayanıklı bir anne olmalısın; çünkü sen şehidin emanetlerinin koruyucususun. Muhammed 10 yaşında, Mahan 7 yaşında ve Maral 5 yaşında. Gözleri bende. Onlara annelik fısıltılarımda şöyle diyorum: Bakın evimiz ne kadar küçük. Babanız bizim için öteki dünyada daha büyük, güzel ve ferah bir ev inşa etmeye gitti. Emin olun, Allah’ın güzel günlerinden birinde bir sokakta, bir geçitte bizim kapımızı çalacak.”
- Vah O Susuz Dudaklarına ve Başsız Bedenine
Seccad Modheni o gece yarısı şehit olur, ancak kimse Meryem’e bu haberi vermeye cesaret edemez. Meryem o ânı şöyle anlatıyor: “Sabah saat yedi buçuk civarında, komşunun ağıt sesiyle uyandım. Hemen çarşafımı giyip dışarı çıktım, kim olduğunu görmek istedim. Kayınpederimin evi yakındı. İleriye doğru yürüdüm, donakaldım. Ses, ağlama ve feryat oradan geliyordu ve ben göz açıp kapayıncaya kadar en büyük dayanağımı kaybettim.”
Seccad, İmam Hüseyin’e (a.s) büyük bir sevgi besliyordu. Şüphesiz bu bağlılık, onun şehadet biçimini de efendisine benzetmişti. Meryem şöyle diyor: “Ne kadar ısrar ettiysem de kimse Seccad’ın nasıl şehit olduğunu söylemek istemedi. Dedim ki: Bedenini göstermiyorsunuz, bari nasıl şehit olduğunu söyleyin. Kalabalığın arasından biri fısıldayarak dedi ki: ‘Seccad’ın başı yoktu.’ Ben de haykırdım: ‘Seccad’ım susuz ve başsız şehit oldu.’ Son vedasında susuzdu. Ona su getirmek istedim, ama ‘geç kaldın’ dedi ve gitti. O gitti ve ben gözlerimle gördüm ki canım da onunla gidiyor.”/