İslam Dünyası İki Cephede: Kültürel Bağların Genişlemesi ve Dinî Eğitimin Yenilenmesi

Parstoday – İran ve Türkiye, medenî ortaklıklarını vurgulayarak Kur’anî ve dinî işbirliğini genişletiyor.

Aynı zamanda Bosna-Hersek İslam Cemaati, dijital çağda dinî eğitimin karşılaştığı fırsat ve sorunları ele alıyor. Bu iki paralel yaklaşım, İslam dünyasının ortak kimliği güçlendirme çabasını ve aynı zamanda modern ihtiyaçlara yanıt verme iradesini ortaya koyuyor.

Tahran ve İstanbul’un Kur’anî ve Dinî İşbirliğini Genişletme Vurgusu

İran Başkonsolosu ile İstanbul Müftüsü Genel arasındaki görüşmede, iki taraf İslam birliğinin güçlendirilmesinde din âlimlerinin merkezi rolüne ve iki ülke arasında kültürel, ilmî ve Kur’anî ilişkilerin derinleştirilmesi gereğine dikkat çekti.

“Emrullah Tuncel”in İstanbul genel Müftüsü olarak atanması vesilesiyle gerçekleşen bu görüşmede, İstanbul Müftüsü, İran ile Türkiye arasındaki köklü kültürel bağları dinî işbirliğinin geliştirilmesi için değerli bir zemin olarak nitelendirdi ve Farsça dilinin tarihî konumunu vurguladı.

İran Başkonsolosu “Ahmed Mohammadi” de iki ülkenin medenî ortaklıklarını hatırlatarak, ortak konferanslar, Kur’an yarışmaları ve akademik ilişkiler aracılığıyla ilmî ve Kur’anî işbirliğini genişletmeye hazır olduklarını ifade etti. Mohammadi ayrıca İstanbul Müftüsü’ne Tahran Uluslararası Kur’an Fuarı ve Ramazan ayındaki Kur’anî toplantılar için resmî davet iletti.

Bosna-Hersek’te Dijital Çağda İslamî Eğitim Stratejisinin İncelenmesi

Bosna-Hersek İslam Cemaati Din İşleri Başkanlığı, “Dijital Çağda Camilerde İslamî Eğitim” başlıklı sempozyumda, modern eğitim yöntemlerinin dinî geleneğin özünü koruyarak uygulanması gerektiğini vurguladı.

Saraybosna’da dinî liderler ve eğitim uzmanlarının katılımıyla düzenlenen bu toplantıda, katılımcılar dinî kurumların teknolojik dönüşüme uyum sağlama sorumluluğuna sahip olduğunu, ancak öğretmen-öğrenci ilişkisinin insani yönünün zedelenmemesi gerektiğini belirtti.Bosna Müftü Yardımcısı “Anas Livaković”, camilerdeki Kur’an kurslarının İslamî kimliğin temel taşı olduğunu vurguladı ve geçmiş nesillerin bu merkezlerin değerlerine dayanarak zorlu tarihî dönemleri aşabildiğini hatırlattı.