Riyad'ın kriz çıkarmaya dayalı siyasetleri karşısında İran'ın bölgesel teamül stratejisi
İslami İran Cumhurbaşkanı ikinci hükümetinin 100 günlük çalışma dönemiyle ilgili halka rapor vermek amacıyla kameraların karşısına geçti. Cumhurbaşkanı bu televizyon programında hükümetinin bir takım iç ve dış siyasetlerine açıklık getirdi.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin raporunda önemle üzerinde durduğu hususlardan biri, teamül ve görüşmeler yoluyla bölgesel ve dünya krizlerini çözümlemede İran'ın teamül stratejisiydi.
Cumhurbaşkanı bu konuşmasında Suudi rejimi gibi yönetimlerin kriz esasına dayalı siyasetleri karşısında İran'ın siyasetinin teamül ve diyalog ve metanete dayalı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Riyad'ın savaşa dayalı siyasetlerine temasla, Suudilerin kriz ve savaş politikalarına yönelmelerinin başlıca sebebinin yaşadıkları iç krizler ve bölge çapındaki siyasetlerinde uğradıkları yenilgiler olduğunu bildirdi.
Ruhani'nin, Suudilerin bölgesel bazdaki yenilgilerinden maksadı, Suudi rejiminin finans ettiği Suriye iç savaşında kral Selman ve oğlunun almış olduğu ağır hezimet, Yemen bataklığına saplanıp kalması, Irak'ta siyasi-askeri yenilgi ve yine Lübnan ve Katar'da uğradığı diplomatik rezaletlerdi.
Bu bölgesel rezalet ve yenilgiler Suudi Arabistan'da yaşanan veliahdlik kriziyle birlikte Riyad yönetimini öylesine dar boğaza sürüklemiş bulunuyor ki Suudiler bu yenilgilerinin bir bölümünü telafi edebilmek için tek çareyi Telaviv'de işgalci siyonistlere sığınmada bulmuşlardır.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu savaş eylem ve söylemlerine gösterdiği tepkide, Tahran'ın diyalog ve teamül siyasetini gündemine aldığını ve dünyanın da artık uluslararası iletişim ve ilişkilerde bu tarz yöntemi olumlu karşıladığını belirtti.
Ruhani "Biz dış politika sahasında büyük bir başarıya imza attık ve ileride de bu tavırları sürdürmeliyiz. İsrail ve Suudi Arabistan gibi bölgesel düşmanlar ile birlikte ABD, şimdiye dek hiçbir şey yapamadı. Tabii ki biz de oluşabilecek muhtemel sorunlara karşı gereken tedbirleri aldık." ifadesine yer verdi.
Elbette Cumhurbaşkanı konuşmasına şunu da ekledi ki hükümet diplomasinin güçlendirilmesine çalışmanın yanı sıra ülkenin savunma bünyesi ve gücünü de güçlendirmeye çalıştığını ve bu ikisini bir arada sürdürmekte olduğunu belirtti.
Aslında cumhurbaşkanının konuşmasının bu bölümünden şu kastediliyor ki İran İslam Cumhuriyetinin özellikle bölgenin mevcut şartlarında diplomatik başarıları ancak teröristlere karşı mücadele sahasında sağlanan başarı ve zaferler sayesinde olmuştur. Zira teröristler karşısında savunma gücü ve direniş hattı olmasaydı kuşkusuz bugün İran'ın dünya genelinde ve bölgede sürdürdüğü diyalog, görüşmeler, teamül ve işbirliği de olmazdı.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu konuşmasının bir başka bölümünde ise Batı Asya bölgesinde oluşturulan fezaya ve bölgedeki kriz içerikli girişimlere temasla, ülke içinde her zamandan daha fazla birlik ve dayanışmaya, insanların gönül birliği içinde olmasına ihtiyaç olduğunu ve bunun için de kendisinin bizzat öteki erklerin başkanları ile bir araya gelerek ülke meselelerini görüştüğünü ve hükümet ile silahlı kuvvetler arasında sürekli bir görüşme ve diyalog hattı oluşturduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanının sözlerinin bu bölümü aslında İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei'nin bundan bir süre önce dile getirdiği konuşmasının bir nevi tervümesi sayılmakta. Ayetullah Hamanei söz konusu konuşmasında İran içinden tek bir sesin işitilmesi gerektiğini belirtmişti.. Bunun için de ülkede tüm yetkililer İslam İnkılabı Rehberinin bu tavsiyesine uyarak, düşmanların muhtelif entrika ve tefrikacı girişimleri karşısında vahdet, gönül birlikteliği ve dayanışma içinde olmaları bir zarurettir.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin 100 günlük çalışma raporu konuşmasının genel hatlarından anlaşılan şudur ki ülkenin dış siyasetleri gerçekte ülkenin iç siyasetlerinin bir devamıdır. Ve cumhurbaşkanı konuşmasında güçlü bir İran'ın, dünyada başarılı bir İran'ın aynı zamanda ülke içinde güçlü olması, ülkenin iç imkanlarını artırarak, ülkenin kalkınmasına, barışına, refahına katkıda bulunması gerektiğini belirtmiştir. Tahran, ancak böyle bir durumda bölgeye istikrar ve barışı da geri getirebileceğine inanıyor.
Şimdi Hasan Ruhani kaptanlığındaki 12. Hükümetin 4 yıllık bir süre içinde bu strateji ve siyaseti nasıl hayata geçireceğine ve ülkeyi ve bölgeyi selamete erdireceğine bakmak gerekir.