Nisan 03, 2024 21:07 Europe/Istanbul
  • Küresel bir girişim olan Kudüs Günü

Kudüs Günü, İslam inkılabı zaferinden sonra İran İslam Cumhuriyeti'nin dış politika alanında ilk girişimiydi.

İran İslam Cumhuriyeti'nin direnişe destek amacıyla aldığı önemli ve stratejik tedbirlerden biri Siyonist rejimin tanınmamasıdır. İslam Devrimi'nin zaferinden önce tamamen yapılandırılmış bir şekilde genişleyen Tahran ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler, İslam Devrimi'nin zaferinden sonra köklü bir değişime uğradı. İnkılabın zaferinden bu yana geçen 45 yılın ardından İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist rejimi tanımamakla kalmadı, aynı zamanda bu sahte rejimin yıkılmasına da vurgu yapıyor. İran İslam Cumhuriyeti'nin bu stratejisi, İslam dünyasında Filistin meselesinin yeniden canlanmasına, Batı Asya bölgesinde direniş ekseninin ortaya çıkıp güçlenmesine, ayrıca İslam milletlerinin Siyonist rejime karşı duyduğu nefrete büyük katkı sağladı.
Buna ilaveten İran İslam Cumhuriyeti, Filistin'e destek konusunda hiçbir zaman gizli bir yaklaşım sergilemedi ve her zaman açık ve kamusal destek sağladı. İmam Humeyni'nin kutsal Ramazan ayının son Cuma gününü Dünya Kudüs Günü olarak adlandırma girişimi, İran'ın Filistin'e verdiği açık ve etkili desteğin örneklerinden biridir.
Bu girişim Filistin'e açık bir destek olmakla birlikte aynı zamanda Siyonist rejimin daimi bir sancısı olarak da değerlendirilmektedir. Zira her yıl bu günde İslam ve hatta Müslüman olmayan milletler dünya çapında Filistin'e destek için yürüyüş yapıyor. Ayetullah Hamenei’nin liderliği döneminde Filistin'e destek daha da güçlü bir şekilde devam etti ve o da bu desteğini yüksek sesle duyurdu.
İslam inkılabı lideri 15 Kasım 2019'da İslami nizam yetkilileri, Vahdet konferansının konukları ve İslam ülkelerinin büyükelçileri ile görüşmede şunları vurgulamıştı: “Filistin meselesindeki tutumumuz ilkeli bir duruştur, kesin ve ilkeli bir duruştur. İnkılabın zaferinden önce, hareketin başlangıcından itibaren muhterem İmamımız, Siyonizmin nüfuzunun, Siyonizmin müdahalesinin ve Siyonizmin zulmünün tehlikesini dile getirmiştir; devrimin başlangıcından beri bu konumdayız. İslam Cumhuriyeti'nin yaptığı ilk iş, önceki rejime ait olan Tahran'daki Siyonistlerin merkezini onlardan alıp onları tahliye etmek ve Filistinlilere vermek oldu. Bu sembolik olduğu kadar gerçek bir işti ve bugüne kadar bu durumdayız. Filistin'e destek verdik, Filistinlilere yardım ettik, yine yardım edeceğiz, bu konuda hiçbir düşüncemiz, çekincemiz yok. Tüm İslam dünyasının Filistin'e yardım etmesi gerekiyor.”
Bu destek hem hükümetler hem de halk tarafından farklı alan ve meydanlarda yapılmıştır. İran İslam Cumhuriyeti, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel kuruluşlarda ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda Filistinlileri güçlü bir şekilde desteklemiş, hatta diğer ülkelerin dikkatini çekmede önemli rol oynamıştır. İran İslam Cumhuriyeti aynı zamanda farklı zamanlarda Filistin eksenini destekleyen birçok toplantı ve konferansa da ev sahipliği yaptı ve bu desteği, başta İslam ülkeleri olmak üzere pek çok ülkenin seçkin kesiminin dikkatini Filistin'e çekecek şekilde yapmıştır.
İran'ın mazlum Filistin halkına ve Filistin davasına verdiği bu kararlı destek, Siyonist rejimin Tahran'a yönelik öfkesinin temel sebebidir. Öyle ki son günlerde şahit olduğumuz gibi, korsan rejim tüm uluslararası yasalar ve kriterleri ihlal ederek, İran’ın Şam’da bulunan büyükelçiliğinin konsolosluk binasına füze saldırısı yaparak, 7’si İranlı olmak üzere toplan 13 kişinin şehit olmasına sebep oldu./

                         

Etiketler