Bir Ayet: Zorlukta da Rahatlıkta da İyilikten Vazgeçme!
İyiliksever insanlar, merhametli ve adil bir toplumun direkleridir; onlar, her durumda infak eder, öfkelerini yutar ve başkalarının hatalarını bağışlarlar.
Merhamet, hoşgörü ve adalet temeli üzerine kurulan bir toplum, imanın en güzel yansımasıdır. Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmrân Suresi 134. ayette, toplumu ayakta tutan ve geliştiren insanların temel özelliklerini şöyle anlatır:
"Onlar bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da iyilik yapanları sever." (Âl-i İmrân, 3:134)
Bu ayet, Kur’an’ın en anlamlı ve derin toplumsal mesajlarından birini taşır. Ayette tanımlanan iyiliksever insanlar, hem refah hem de sıkıntı anlarında yardım etmeye devam eden, sosyal sorumluluklarını her koşulda yerine getiren kişilerdir. Bu yardımlar sadece maddi değil; zaman, emek ve sevgi de birer infak şeklidir.
Ayet aynı zamanda toplumsal ahlâk ve öfke kontrolü üzerine güçlü bir çağrıdır. "Kâzimû’l-gayz" yani öfkesini yutan kişi, toplumda gerginliklerin artmasını engeller. Çünkü kontrolsüz öfke, ilişkileri yıkar ve toplumsal bağları zayıflatır. Affetmek ise, sadece bireysel bir erdem değil, toplumsal barışın temelidir.
Sonuç olarak bu ayet, iyilik, sabır, öfke kontrolü ve affediciliğin sadece bireysel ibadet değil; toplumun moral ve kültürel yapısını güçlendiren sosyal davranışlar olduğunu ortaya koyar. Bu nedenle, her mümin, hayatının her döneminde refahta da, darlıkta da bu nitelikleri geliştirmeye çalışmalı ve daha adil, daha merhametli bir toplum inşa etme sorumluluğunu üstlenmelidir.