İslam neden bireysel ve toplumsal sorumluluğa vurgu yapar?
https://parstoday.ir/tr/news/religion-i286556-İslam_neden_bireysel_ve_toplumsal_sorumluluğa_vurgu_yapar
Parstoday – İslam, insan hayatının tüm boyutlarını gözeten sosyal bir dindir; hem bireysel hem de toplumsal boyutu kapsar. Bu dine göre, hayat her iki boyuta da dikkat edilmeden ne tam ne de mutlu bir yaşam olur.
(last modified 2025-11-19T08:49:09+00:00 )
Kasım 19, 2025 10:48 Europe/Istanbul
  • İslam neden bireysel ve toplumsal sorumluluğa vurgu yapar?

Parstoday – İslam, insan hayatının tüm boyutlarını gözeten sosyal bir dindir; hem bireysel hem de toplumsal boyutu kapsar. Bu dine göre, hayat her iki boyuta da dikkat edilmeden ne tam ne de mutlu bir yaşam olur.

İslam’ın birçok diğer dinden farkı, yaşamın toplumsal yönlerine daha fazla önem vermesi ve insanların topluma karşı kayıtsız olmasını kabul etmemesidir. Parstoday’in haberine göre, İslam İslam toplumunu “ümmet-i vahide” olarak görür; yani toplumun bir kesimi acı veya sorun yaşadığında, diğer kesimler de bundan etkilenir. Bu bakış açısı, İslam’da toplumsal dayanışmanın önemini gösterir.

Toplumun düzelmesi yalnızca tüm bireylerin iş birliği ile mümkündür. İslam, insanların hükümetle birlikte ekonomik ve siyasi sorunları çözmek için el ele vermesi gerektiğine inanır. Bu bakış açısında, birey topluma, toplum da bireye karşı sorumludur ve hiçbiri diğerinden bağımsız olarak tamamlanamaz. İslam, insanlarda bireysel ve toplumsal vicdanı uyandırmak, bencillik ve kibirden korumak ister.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Eyyühe’l-kelkum ra’in ve küllukum mes’ûlün an re’iyyetihi”; yani İslam toplumundaki herkes sorumludur (liderlik değil) ve Allah’ın nimetleri ve diğer Müslümanlarla ilişkiler bağlamında sorgulanacaktır. Bu hadis, insanlarda dayanışma ruhunu canlandırır; öyle ki başkalarının acısı, herkesin acısı, başkalarının sevinci ise herkesin sevinci olur.

Kur’an’da da bu konuya vurgu yapılmıştır. Hişr Suresi, 9-10. ayetlerde şöyle buyrulmuştur:

"Ve ellezîne tebevvau’d-dâre ve’l-îmâne min kablihîm yuhibbûne men hâcerâ ileyhîm ve lâ yecidûne fî sudûrihim hâcetün mimme ûtû ve yu’thûrûne alâ enfusihim ve lev kâne bihim khasâse ve men yûqı şuhha nefsihî fe’ûlikâhümü’l-muflihûn. Ve ellezîne câ’û min ba’dehîm yaqûlûne rabbena ğfir lanâ ve li’ihvâninâ ellezîne sebekûnâ bil-îmân ve lâ tec’al fî kulûbinâ ğillâlillezîne âmenû rabbena inneke raûfün rahîm."

"Ayrıca onların (muhacir ve ensar’dan sonraki gelenlerin) ardından gelenler de şöyle derler: ‘Rabbimiz! Bizleri ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde müminlere karşı kin ve nefret bırakma! Rabbimiz, şüphesiz Sen merhametli ve rahim olansın.’"

Bu ayetler ve hadisler, İslam’ın insanlar arasında empati, fedakârlık ve birlik ruhuna büyük önem verdiğini gösterir. Peygamberin ve sahabelerinin hayatına bakıldığında, her zaman başkalarına şefkat ve sevgiyle rehberlik ettikleri, onları yanlış yollardan korudukları ve büyümeleri ile kurtuluşları için çabaladıkları görülür. Bu dayanışma ve anlayış ruhu, insanlık sorunlarını çözmenin bir yoludur