İdlib üzerinde Türkiye ile Rusya'nın anlaşması; Erdoğan'ın açıkça attığı geri adım
2020 yılının Ocak ayından itibaren Suriye ordusu ve müttefiklerinin İdlib eyaletinde ilerleyişi, Türkiye'nin bu bölgede terör örgütlerini desteklemek amacıyla askeri tepkisine yol açtı.
Böyle bir durumda Türkiye'nin İdlib'deki çıkmaz sokağı ,Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Moskovaya bir yolculuk yapmasına ve direkt Rus mevkidaşı ile müzakere yaparak bu çıkmazdan bir çıkış yolu bulmasına zorladı. 5 Mart perşembe günü Putin ile Erdoğan arasında geçen yoğun müzakerelerin ardından Rusya devlet başkanı Türk mevkidaşı ile birlikte Suriye'nin İdlib eyaletinde ateşkes sağlanması üzerinde mutabık kaldıklarını bildirdi. İki ülke dış işleri bakanları da Rusya ve Türkiye'nin İdlib hakkındaki ortak bildirisini okudular. Bu anlaşmaya göre Ankara ve Moskova Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve krizin baş göstermesini önlemeye vurgu yaparak sivillere her türlü ayrım yapılmadan yardım edeceklerini taahhüt ettiler. Her iki taraf ayrıca gerginliği azaltma bölgesi üzerinde denetim yapmak için İdlip yakınındaki yerleşkelerde ortak devriye yapacakları taahhüdünde bulundular. İdlib'te ateşkes 6 Mart saat 00:01 'den gerginliği azaltma bölgeleri hattında uygulanmaya geçti.Rusya dışişleri bakanı Sergey Lavrof'un belirttiğine göre Rus ve Türk askerleri ortak devriyelerini M4 Otoyolundan başlatacaklar. Türkiye dış işleri bakanı Çavuşoğlu ise M4 otoyol boyunca 6 km derinlikte kuzey ve güneyde bir güvenlik koridoru oluşturulacağını ve önümüzdeki 7 gün içinde diğer meselelere karar verileceğini söyledi. Ancak Erdoğan tehdit içerikli bir açıklama yaparak Türkiye'nin her türlü saldırıya karşı cevap verme hakkının olduğuna vurgu yaptı.
Rusya, İdlib'deki mevcut korkunç durumdan sorumlu olarak Eylül 2018'de Soçi Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getiremediği için Türkiye'yi defalarca suçladı. Rusya savunma bakanlığı sözcüsü İgor Konaşenkov'un dediğine göre Soçi'nin Türkiye ile İdlib'deki durumu çözme anlaşmasının bir buçuk yıl süresinin sonucu, İdlib'deki terörist kalelerinin Türk gözetim noktaları ile birleşmesiydi.
Şimdi İdlib'te ateşkes konusunda Erdoğan ile Putin'in anlaşmasıyla, Ankara kendisinin geçmişteki bir çok talebi, iddiaları ve öncelikli şartlarından geri adım atmak zorunda kalmıştır. Erdoğan defalarca çeşitli propagandalarında Suriye ordusu Şubat 2020'nin sonuna kadar İdlib'deki son operasyon mevzilerine dönmezse, Suriye'ye karşı kapsamlı bir saldırı gerçekleştireceği yönünde tehdit etmişti ancak iki lider arasındaki son anlaşma, Suriye ordusunun zaferlerini ve ilerleyişini tespit etti.Diğer yandan Türkiye'nin İdlib'te uğradığı saha ve askeri yenilgilerinin ardından Erdoğan'ın siyasi itibarının azalmasına da yol açtı.
Öte yandan bu anlaşma Batı'nın sözde Erdoğan'ı desteklemesine rağmen Erdoğan'ın iddialı hedeflerini takip etmek için Suriye'ye yönelebilecek yeterli uluslararası siyasi ve askeri güç ve destekten yoksun olduğunu da gözler önüne serdi. Erdoğan'ın, Türkiye sınırlarını açmakla binlerce mülteciyi Batı ülkelerine doğru yönlendirmesi ve Avrupalıları Ankara'ya pratik destek sağlamaya mecbur etmesi, NATO'ya müdahale etme ve Güvenlik Konseyi toplantısı ve diğer tedbirleri alma çabalarının Avrupa üzerindeki benzeri görülmemiş baskısına rağmen, en küçük etkin Batı ve uluslararası desteği sağlayamadı ve Putin ile bir anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı.
Anlaşmanın bir başka önemli noktası da eski Nusra Cephesi olan Heyeti Tahrir Şam, terör örgütünün ateşkesten muaf tutulması ve Suriye Ordusunun her an bu örgüte saldırabilmesidir. Bu arada, kurtarılan bölgelerde bulunan sekiz Türk askeri gözlem noktası da son operasyonlardan sonra faaliyette kalacak.Bu da Türk üslerinin ve birliklerinin Suriye kontrolündeki bölgelerin merkezinde olacağı ve rehin tutulacağı anlamına geliyor.