Avrupa Birliğinden Türkiye'nin Göçmenleri Baskı Aracı Kullanmasına Tepki
Suriye iç savaşının ardından mültecilerin Türkiye'ye ve ardından da Avrupa'ya akın etmesi Avrupa ülkeleri için büyük bir krize dönüşmüştür.
Bu hususun Türkiye ve Avrupa Birliği arasında Mart 2016'daki mutabakatının ardından yatıştırılmasından sonra ,şimdi de Türkiye'nin tekrar mültecileri bir baskı aracı olarak kullanması Brüksel'in eleştirilerine neden olmuştur. Bu doğrultuda Avrupa Birliği üye ülkelerinin dış işleri bakanlığı 6 Mart Cuma günü Zagreb'deki oturumlarının ardından ortak bildirilerinde Türkiye hükümetinin mültecileri kendi siyasetlerinin hayata geçirilmesi için araçsal olarak kullanmasını eleştirdi. Bu bakanlar Ankara'nın Yunanistan ile sınır kapılarını açma kararının 2016 anlaşmasının göz ardı edilmesi anlamına geldiğini vurguladılar. Avrupa Birliği üye ülkeleri dışişleri bakanları ayrıca Yunanistan ve Türkiye sınırları hususundaki derin kaygılarını dile getirdiler. Bildirinin devamında ise Avrupa Birliği üye ülkeleri dışişleri bakanları Avrupa Birliği sınırlarındaki durumun kabul edilemez olduğunu söyleyerek Ankara'ya hitaben göçmenleri ve mültecileri karadan ve denizden yasa dışı sınırları geçmeye teşvik etmemeye ve kışkırtmamaya çağırdı.
Avrupa Birliğinin Türkiye'nin Suriye'nin İdlib bölgesine saldırılarına destek olmamasının ardından Ankara hükümeti bir kaç gün önce sınırları açma doğrultusundaki tehditlerini hayata geçirerek bu sözünü gerçekleştirdi. Bu doğrultuda Türkiye hükümeti bile mülteci kamplarında yemekleri dağıtmaktan çekinip onları Yunanistan sınırlarına hareket etmeye zorlamıştır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu husustaki son konuşmasında ise Türkiye'nin artık yeni bir göç dalgasına dayanamayacağını ve bu yüzden mevcut mültecilerin Avrupa'ya hareket etmesine izin verdiklerini söyledi. Avrupa Birliğinin kapısı sayılan Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelere doğru mülteci akını ise bu ülkelerde sınır güvenliğinin düzeyinin arttırılmasına neden olmuştur. Yunanistan hükümeti ise ordu güçlerini bile Türkiye sınırlarına göndererek son bir kaç günde mültecileri her şekilde durdurmaya çalışmış ve böylece şiddetli çarpışmalar da bölgede yaşanmıştır. Türkiye ve Yunanistan sınırlarında avare mültecilerin durumu şimdi de bu ülkeler için büyük bir sorun teşkil etmiştir. Böylece mülteciler de iki sınır tarafındaki güvenlik güçlerinin girişimleri karşısında sıkışıp kalmıştır. Buna ilaveten Yunanistan adalarına gidebilen mülteciler de yerli insanların uygunsuz tavırları ile karşı karşıya kalmışlardır. Avrupa Birliği makamları ise son günlerde Türkiye'nin sınır kapılarını açmasını kınamaya devam ediyorlar. Bu doğrultuda Avrupa Komisyonu başkanı Ursula Von der Leyen ise 3 Mart Salı günü Türkiye'den Yunanistan'a mülteci dalgaları ile ilgili açıklamada bulunarak Brüksel'in Atina'yı desteklemesine vurgu yapıp Erdoğan'a yönelik iğneleyici sözler ifade etti. Von der Leyen şöyle dedi: " Avrupa'nın birliğini ve tutarlılığını denemeye çalışanlar yenilgiye uğrayacaklardır. "
Görünen o ki Türkiye'nin Avrupa'nın başına açtığı kriz üç açıdan büyük önem taşımaktadır. İlk olarak Avrupa ülkelerinin , içlerinde bulunan aşırı sağcı grupların karşı çıkması ve de istikrarsızlığın ve gerilim artmasından duydukları korkudur. Aynı zamanda Avrupa makamları yeni mülteci dalgaları ile beraber koronavirüsün yayılmasından da derin endişeler duyuyorlar. İkinci önemli husus ise Yunanistan'ın mültecilerin girişine sert bir şekilde karşı çıkmasıdır. Çünkü bu dalga, bu ülke için büyük iskan ve gıda sorunları yaratabilir. Bu yüzden Yunan toplumu da bu alanda ciddi tavır almışlardır. Bunun yanı sıra diğer Avrupa ülkeleri de bu alanda hiçbir sorumluluk üstlenmeyeceklerini Yunanistan'a bildirmiş ve sınırlarını kapatmasını istemişlerdir. Üçüncü mesele ise Ankara'nın bu baskıyı Suriye hususundaki çıkarları doğrultusunda yapmasıdır. Avrupa Birliği açısından ise bu husus kabul edilmez olup Ankara'nın şantaj yapması anlamına gelir. Böylece Türkiye'nin Suriye'de kendi hedeflerine ulaşmak için mültecileri baskı aracı kullanmasını ve diğer yandan da Avrupalı ülkelerin mültecilere sert tutumunun mülteciler krizini daha da şiddetlendirdiğini ve durumu daha da karmaşık hale getirdiğini göstermektedir.