Türkiye ve Yunanistan yetkilileri arasında söz dalaşının devam etmesi
(last modified Fri, 17 Apr 2020 02:24:30 GMT )
Nisan 17, 2020 05:24 Europe/Istanbul
  • Türkiye ve Yunanistan yetkilileri arasında söz dalaşının devam etmesi

Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunan Bakan Mitarachi’nin 18 Mart Mutabakatının uygulanmadığı iddialarına ilişkin, “Yunanistan'ın Göçten Sorumlu Bakanı Notis Mitarachi’nin ülkemizin COVID-19 salgınını bahane ederek 18 Mart Mutabakatını uygulamadığı yönündeki sözleri, bu ülkenin sığınmacılara karşı işlediği suçları bastırma güdüsüyle söylenmiş, gerçekleri çarpıtma amaçlı iddialardır” dedi.

Çoğu ülkelerin  tehlikeli koronavirüs salgını ile baş etme derdi ile uğraşırken   görünen o ki Türkiye ve Yunan makamlarının yeni söz dalaşı dönemi başlamıştır. 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise  Ankara ve Şam'ın İdlib bölgesinde Suriye ile siyasi ve askeri gerilimlerin artması üzerine 29 Şubat tarihinde Avrupa Birliğine baskı uygulama amacı ile  Türkiye'nin artık Avrupa'ya mülteci dalgalarına mani olamayacağını ve sınırlarını açacağı tehdidinde bulunmuş ve bunu da hayata geçirmişti. 

 Buna tepki olarak ise Avrupa Birliği Türkiye hükümetinden  mülteciler ile ilgili 2016 anlaşmasına bağlı kalmasını istemişti.  Bu anlaşmada Türkiye'nin mültecileri Avrupa Birliğinin mali yardımları ile topraklarında tutması istenmişti. 

Gerçekte şöyle bir değerlendirme yapmak mümkün:"  2016 mülteci anlaşmasının imzalanması Avrupa Birliğinin 2015, 2016 mülteci krizlerini önlemek istediğini gösteriyordu. O dönemde 1 milyonu aşkın mülteci ve göçmen  Türkiye topraklarından Balkan havzası ülkeleri aracılığı ile kendilerini AB ülkelerine ulaştırmış ve bu birliğe görülmemiş masraflar ister refah ister güvenlik alanında yüklemişlerdi. 

Buna karşın Türkiye hükümeti Yunanistan gibi Avrupa Birliğindeki ortaklarının yetersiz desteklerinden dolayı ve de İdlib bölgesinde Suriye ordusu ile gerginliklerin artmasının ardından Suriyeli mültecilerin ve genelde göçmenlerin Avrupa'ya yönelik önlerini kesmeyeceğini ve onlara açık çıkış kapısı politikaları uygulayacağını bildirdi. 

Aslında Türkiye Avrupa Birliğine karşı bu tehditlerini de gerçekleştirmiş oldu.  Türkiye hükümetinin Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilere uyumlu davranmasına rağmen Yunanistan hükümeti  bu mülteci dalgasına karşı koymaya çalışıp  şiddetli eylemlerde de bulunarak daha sonra da tehlikeli koronavirüs salgınından dolayı bu girişleri engellediğini öne sürdü. 

Atina devlet adamları  ayrıca Türkiye hükümetini  koronavirüse yakalananları Yunanistan'a göndererek bu virüs aracılığı ile eski düşmanına darbe indirmek istediğini belirtti. 

Türkiye ve Yunanistan yetkililerinin mülteciler konusundaki bu karşılıklı kışkırtmaları ise Avrupa liderlerinin tepkileri ile de karşılaşmıştır.  Aynı zamanda Avrupalı siyasi uzmanlar da  bu hareketlenmelere farklı tepkiler göstermişlerdir. 

Örneğin Alman siyasetçi Almanya Sosyal Demokrat Partisi fraksiyonunun tanınmış isimlerinden  Otte Foggt  Yunanistan'a giden mültecilerin Avrupa Birliği üye ülkelerine dağıtılmalarını istedi. 

Bu üst düzey Alman siyasetçi şöyle düşünmektedir:" Mülteciler hızlı bir şekilde kayıt altına alınmalı ve durumları incelenmelidir. Ayrıca Yunanistan'da kayıt altına alınan mülteciler hızlı bir şekilde Avrupa ülkelerine dağıtılmaları da garanti edilmelidir. "

Bu insan sever bakışa karşı Avrupa Birliği komiseri ve iltica alanındaki uzman Margaritz Shisnas ise Ankara makamlarına özellikle de Türkiye Cumhurbaşkanına hitaben şöyle bir açıklamada bulunmuştur:" Kimse Avrupa Birliğine şantaj yapıp bu birliği korkutamaz.  Son olarak olup bitenler bir krizdir. Ancak bu Avrupalı ülkelerin ortak bir şekilde sınırlarını koruması ve Yunanistan ve Bulgaristan ile kenetlenmelerini göstermeleri için bir fırsat aynı zamanda iltica konusundaki kuralları bir kez daha gözden geçirme imkanıdır. "

Genel olarak Türkiye hükümeti ile Yunan ve Avrupalı yetkililer arasındaki bu gerginliği şöyle değerlendirmek mümkün:"  Her tarafın kendi çıkarlarını düşündüğü Türkiye ve Avrupa anlaşmazlıkları ve sorunlarını en çok da mazlum mültecileri etkilemektedir.  Öyle mülteciler ki Batı devletlerinin savaştalep siyasetleri dolayısı ile evlerini barklarını bile kaybetmiş ve avare olmuşlardır.