Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 'Şuşa Beyannamesi'ni imzalaması
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, iki ülke arasında "Şuşa Beyannamesi"ni imzaladı.
Bakü ve Ankara liderleri arasında imzalanan beyanname metni yayınlanmadı, ancak Şuşa bildirisinin imzalanmasının ardından Azerbaycan Cum. ve Türkiye cumhurbaşkanları bir basın toplantısına katıldı. İlham Aliyev, "Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile Şuşa'daki görüşmenin çok önemli ve tarihi olduğuna işaretle şöyle dedi: "İmzalanan belgeler geleceğe yönelik politikamızı belirlemektedir. Bu beyannama her zaman bir arada olacağımızı ve birbirimizin güvenliğine destek olacağımızı gösteriyor."
Düzenlenen basın toplantısında konuşan Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan da “Benzer bir trajedinin tekrar yaşanmaması için elimizden gelen her şeyi yapacağız ve herkesi Azerbaycan Cumhuriyeti'nin zaferini tanımaya ve maceralı umutları bir kenara bırakmaya çağırıyoruz.” şeklinde konuştu.
Bakü ve Ankara liderlerinin açıklamaları, Türkiye'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki hedeflerine ulaşmanın yanı sıra Aras Nehri'nin kuzeyinde özel imtiyazlar kazandığını gösteriyor. Görünüşe göre hatta İlham Aliyev hükümetinin İkinci Dağlık Karabağ Savaşı sırasında siyasi ve askeri destek bahanesiyle, Ankaralı yetkililerin taleplerinin ötesinde Ankara’ya daha fazla özel ayrıcalıklar tanımıştır. Hiç şüphesiz söz konusu ayrıcalıkların tanınmasının Azerbaycan Cumhuriyeti hükümeti ve Müslüman ve Şii halkı için uzun vadeli birçok olumsuz sonucu olacaktır.
Bu arada, geçen ay Ankara medyasında Recep Tayyip Erdoğan'ın Şuşa şehrini ziyareti ile ilgili haberlere bakıldığında, Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefet partilerine karşı seçim kampanyasını şimdiden yürütmeye başladığı görülüyor. Aslında Erdoğan’ın Şuşa ziyareti, Türkiyeli bir üst düzey yetkilinin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne resmi bir ziyartten daha çok bir reklam mahiyeti taşıyor.
Türk hükümeti, başta Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz olmak üzere bölgedeki politikalarının başarısız olmasına rağmen, bölgedeki tüm savaşları kazandığını göstermeye çalışıyor. Bu bağlamda 2005 yılından bu yana İlham Aliyev'in gazabına uğrayan Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Sağ ve Adalet Partisi lideri ve eski Sağlık Bakanı Ali İnsanov yaptığı açıklamada, Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin izin vermediği müddetçe Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şuşa’ya gidemeyeceğini söyledi.
Ankara'nın politikalarına bakıldığında, Erdoğan hükümetinin sadece Kafkasya bölgesinde ve ancak Azerbaycan Cumhuriyeti'nde özel imtiyazlar kazandığı gerçeği ortaya çıkıyor. Elbette ki bu imtiyazları kazanabilmek, Ankara'da iktidardaki siyasilerin uzun yıllardan beri kurdukları hayaldi.
Aslında, daha önce de Ankara'da Türk Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli liderliğindeki hükümetin siyasileri, hatta kuzey Aras'ta kalıcı bir varlık göstermek için büyük çaba sarf ettiler. Örneğin Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Türk milliyetçi eğilimleri olan cumhurbaşkanı Ebulfazl Elçibey’in kaçışı ardından Bakü’de iktidarı ele geçiren Haydar Aliyev hükümetine karşı darbe yaptılar. Fakat Bakü ve Ankara medya ve haber çevreleri bu konuda sessiz kalmayı tercih ettiler. Azerbaycan Cumhuriyet’inde Devlet Bahçeli taraftarlarının gerçekleştirdiği darbenin hedefi ise Bakü yönetiminden Haydar Aliyev’i silmekti.
Nitekim, 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını kazanmasından bu yana Türkiye, Kafkasya'da bu hedefe ulaşmak için büyük çaba sarf etti. Ebulfazl Elçibey'in 11 aylık yönetimi sırasında bile Azerbaycan Cumhuriyeti'nde güçlü bir şekilde varlıklarını sürdürdü, ancak Ankara’nın bu arzusu İlham Aliyev'in cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Brüksel'deki toplantısı ardından Azerbaycan Cumhuriyeti’ne gitti.
Türkiye, Ermenistan ile 44 günlük savaş sırasında Azerbaycan Cumhuriyeti'ne yaptığı son yardımları adeta Bakü hükümetine ve Müslüman halkının başına kakmıştır. Bu yüzden, İlham Aliyev'in hükümetine küçücük yardımları karşılığında hükümetten ve Aras Nehri'nin kuzeyindeki Müslüman halktan özel çıkarlar talep etmesi ise dikkatlerden kaçmıyor. /