Mayıs 01, 2023 19:41 Europe/Istanbul
  • Yoksulluğun Türkiye'deki kader belirleyici seçimleri gölgede bırakması

Türkiye'de enflasyon ve yoksulluğun dizginlenemeyen doludizgin artışının sonucu ortaya çıkan ekonomik kriz, bu ülkede düzenlenecek cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri üzerine ağır bir gölge bıraktı.

Yayınlanan resmi raporlara göre, çok önemli olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin arifesinde, Türkiye'de yıllık ortalama resmi ve hükümet enflasyon oranı %71'i aşmıştır. Devlet ve resmi kurumlardan bağımsız ekonomik kurumların enflasyon oranı ise %130'a yükseldi. Aynı zamanda finansal göstergeler, Türkiye ekonomisini daha zor günlerin beklediğini gösteriyor. Merkez Bankası'nın yayımladığı istatistiklere göre Türkiye'nin bu yıl sonu dış borç birikimi 459 milyar dolara ulaştı. Bu rakam Türkiye tarihinde bir rekor olarak kabul ediliyor ve ülkenin gayri safi milli gelirinin %50'sini aşıyor. Bu istatistiklerin yayınlanması, halkın Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bir şans daha verilmesi yönündeki ısrarlı taleplerine rağmen Türkiye'deki ekonomik krizin büyümeye devam ettiği anlamına geliyor. Bu da önemli bir dezavantaj olarak hükümet karşısında duruyor. 

Burada düşünülmesi gereken şey, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin bu ülkedeki mevcut sorunları sona erdirmek için uygun planlarının olmamasıdır. Aslında Türkiye Cumhurbaşkanı'nın son iki yılda bu ülke halkına verdiği tüm sözler yalan çıktı ve bir şekilde gerçekleştirilemedi, gerçekleştirilmek istenmedi.

İki belirleyici seçim arifesinde Türkiye'de ekonomik krizin şiddetlenmesi, bu ülkenin halkına ve seçmenine açık bir mesaj vermektedir. Bu mesaj, Erdoğan hükümetinin halkın mevcut sorunlarına son verememesini içeriyor. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, bu partinin iktidarının  yirmi küsurluk dönemde,  2002'den 2014'e kadar iç ve dış politika alanında çok başarılı olduysa da , Türk halkı bu başarıyı iktisatçıların ve ekonomi sorumlularının faaliyetlerinde arıyor olduğunu bilmeli. Bir zamanlar bu ekonomi ustaları ve iktisatçılar Ankara hükümetinin etkin üyesiydiler ve Türkiye'nin iktidar partisinin genel başkanına danışmanlık yaptılar. Ancak "Kemal Derviş", "Ali Babacan ", "Abdullah Gül", "Abdüllatif Şener ", "Ahmed Davutoğlu", "Bülent Arınç", "Beşir Atalay" gibi etkili kişileri ve Adalet ve Kalkınma'nın birçok eski kurucusunu görevden alınması  birçok kişiyi Erdoğan hükümetinden başarılı olabileceği konusunda hayal kırıklığına uğrattı.

Türkiye halkı, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden ihraç edilenlerin "CHP" liderinin yanına yerleştirilmesiyle, bu partinin Türkiye ekonomisini ve dış politikasını reforme etme ve yeniden inşa etme şansının olduğuna inanıyorlar.  İktisatçıların yönetimin zayıflığının ve güç tekelinin ana nedeni olarak gördüğü Türkiye'de ekonomik krizin ortaya çıkışı, Türkiye'nin bir veya iki günlük sorunu değildi ve olmayacaktır da. Aynı bağlamda Türkiye'nin önde gelen analistlerinden Taha Akyoll, ülkedeki yeni kaotik ekonomik durumu bir Türk atasözüne atıfta bulunarak anlatırken "bir musibet bin nasihatten iyidir" demişti.

Her halükarda, ekonomik krizin ortaya çıkması ve farklı sınıflardan insanların geçim sıkıntısı çekmesinin Türkiye seçimlerinin sonuçlarını büyük ölçüde etkileyeceği gerçeği göz ardı edilemez. Diğer hususların yanı sıra, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yirmi yılı aşkın bir süre sonra iktidardan ve yönetimden uzaklaştırılma olasılığı da olduğu unutulmamalıdır.  Ankara hükümetinin Türk halkına verdiği sözlere rağmen, ekonomik veriler Türkiye'de hala artan açlık ve yoksulluk eğilimini gösteriyor. Bu bağlamda "Duvar" internet sitesi 29 Nisan'da bir haber yayınladı ve şunları yazdı: "Türkiye sendikalarının verileri, yoksulluk sınırının Nisan 2023'te 33 bin 15 liraya yükseldiğini gösteriyor ki bu da neredeyse Türkiye'nin asgari ücretinin dört katı.  " Dört kişilik bir aileyi geçindirmek için gereken yoksulluk sınırının böyle bir rakam olduğu vurgulandı. Giyim kuşam, kira, enerji, su, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi kalemleri içeren bir geçim asgarisinden söz etmek mümkün.

Etiketler