Türkiye'de ekonomi politikalarda verimsizliğin devam etmesi
https://parstoday.ir/tr/news/turkey-i245336-türkiye'de_ekonomi_politikalarda_verimsizliğin_devam_etmesi
Yeni politikaların benimsenmesine ve Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin banka faizlerine ilişkin önceki politikalarından uzaklaşmasına rağmen, Türkiye'de yoksulluk sınırı 40 bin liraya dayandı.
(last modified 2023-09-05T15:16:28+00:00 )
Eylül 05, 2023 18:16 Europe/Istanbul
  • Türkiye'de ekonomi politikalarda verimsizliğin devam etmesi

Yeni politikaların benimsenmesine ve Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin banka faizlerine ilişkin önceki politikalarından uzaklaşmasına rağmen, Türkiye'de yoksulluk sınırı 40 bin liraya dayandı.

Bu da, enflasyondaki keskin artışa ilaveten Türkiye'nin ulusal para biriminin değerinin düşmeye devam ettiği ve ülkedeki ekonomik krizin artmaya devam ettiği anlamına geliyor. Örneğin Türkiye'de ev fiyatları korunç  depremden bu yana iki kattan fazla arttı. “Knight Frank” gayrimenkul danışmanın yayınladığı küresel konut fiyat endeksine göre, Türkiye'de emlak fiyatları bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre 1,3 oranında arttı. Konut fiyatları Ankara, İzmir ve İstanbul'da sırasıyla yüzde 135, yüzde 133 ve yüzde 127'nin üzerinde arttı, bu da  ülke genelinde en yüksek artışı oranıdır; tabi ki konut fiyatlarındaki bu artış, yoksulluk ve açlık sınırının artmasına da etkili oluyor. 
Türkiye Sendikalar Konfederasyonu, bu kurumun internet sitesinde yayınlanan, yoksulluk sınırı, açlık sınırı ve bu ülke halkının yaşam koşullarına ilişkin araştırmanın son sonuçlarında, “Türkiye'de 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırının 39 bin 733 liraya yani 1.486 dolara ulaştığını” belirtti. Bu yılın başında Türkiye'de yoksulluk sınırı 29 bin 875 lira olarak açıklanmıştı. Fakat  ekonomik krizin devam etmesi, büyük  depremlerin yaşanması ve enflasyondaki artışın sürmesiyle bu ülkede yoksulluk sınırı 10 bin liraya dayandı. 
Bir çok Türkiye ekonomist daha önce Türkiye'deki ekonomik krize ilişkin hükümete çok sayıda uyarıda bulunmuştu. Türkiye'nin ünlü iktisatçıları ve ekonomi uzmanları, mevcut krizin ana nedenleri ve Türk halkının geçim koşullarının zorluğunu, yanlış politikalar, verimsiz yönetim ve Türkiye'nin komşu ülkelere yaptığı askeri harekâtlarda gelir yetersizliğini açıklamışlardır. 
Amerika’da yaşayan Türk iktisatçı ve uzman "Daron Acemoğlu" geçtiğimiz günlerde Amerikalı bir gazeteciye verdiği detaylı röportajda, son 10 yılda  Türkiye'de demokrasinin zayıflamasına değinerek şunları söyledi:
“Erdoğan hükümetinin faiz artırımına yönelik yeni kararı, merkez bankasının enflasyonla mücadelede gerçekten yeni bir politika başlattığının işareti olabilir. Fakat Türkiye'nin doğru ekonomi politikalarına giden yolun çok başında olduğunu düşünüyorum.”
MIT hocası olan Acemoğlu şöyle devam ediyor: 
“Bir ülke ekonomisi sadece oranların artması veya azalmasıyla değişmeyecektir. Asıl önemli olan enflasyon oranını düşürmeye çalışmaktır… Recep Tayyip Erdoğan'ın görev süresinin uzun süre devam etmesi  ve gücün onun elinde yoğunlaşması, Türkiye ekonomisinin ve demokrasisinin en önemli sorunlarından biridir.”
Söz konusu Türk uzmanı, Türkiye'nin demokrasisi ile ekonomik refahı arasında gerekli ve zorunlu bir ilişki olduğunu düşünmektedir. Bu yüzden son dönemde Türkiyeli aktivistler, yeni ekonomi politikalarına rağmen enflasyonun arttığını ve aynı zamanda ulusal para biriminin değer kaybettiğini duyurdular. Türkiye Sendikalar Konfederasyonu son raporunda, Türkiye'de gıda fiyatlarının bu yıl yüzde 50'nin üzerinde arttığını açıklayarak, "Türkiye'nin 12 aylık ortalama genel enflasyon oranı yüzde 77 artarken, bir yıllık gıda enflasyonu da yüzde 108'e yakın arttı." dedi. 
Türkiye İşçi sendikalarının raporuna göre, Türkiye'de dört kişilik bir ailenin gıda harcamasını temsil eden açlık sınırı, bu yılın başına göre 2 bin lira artarak 12 bin 198 liraya yani 456 dolara yükseldi. Türkiye'de asgari ücretin 11 bin 402 lira olarak belirlenmesine ve fiyatların yeniden artma ihtimaline de değinen Türk işçi sendikalarının raporuna göre, dört kişilik bir ailenin asgari gıda maliyeti her geçen gün artıyor. 
Bu nedenle Ankara hükümetinin iç ekonomide olumlu ve yapıcı değişiklikler yapmak, dış politikayı, özellikle de komşu ülkelerle dostane ilişkileri geliştirmek gibi eş zamanlı birleşik politikalar benimsemekten başka seçeneği yok./