Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Musul operasyonu hakkındaki sözleri
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün İstanbul'da uluslararası hukuk kongresinde yaptığı konuşmada, "İsteseler de, istemeseler de, Türkiye, Musul operasyonuna katılacak" ifadesini kullandı.
Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi'nde konuşan Erdoğan, Irak'ın Musul kentini IŞİD'den geri almak için düzenlenen operasyon hakkında "Ya nasıl girmeyeyim? 350 kilometre sınırım var benim. Alakası olmayanlar giriyor. Neymiş Bağdat onlara 'gel' demiş. Arzu ederlerse Misak-ı Milli'yi okurlar. Operasyonda da, masada da olacağız" ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, devlet ve halk güçlerinin katılımıyla Musul operasyonunun ardından yaptığı bu açıklama, siyasi çevrelerin dikkatini çekti.
Irak güçlerinin Musul'u kurtarmak için başlattığı operasyonun ardından kısa bir süre geçerken Türkiye basını, bu ülke tanklarının Irak sınırlarına konuşlandığı duyurdu. Siyasi çevreler ise, Türkiye'nin Irak sınırına tank konuşlandırmasını, 'Ankara'nın Musul'da macera peşinde olduğu' yorumunda bulundular.
Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde geçen sonbahardan beri devam eden askeri varlığı, Bağdat ile Ankara ilişkilerini gerdi.
Bu gelişmelerin ardından, Irak'ta, Türkiye'nin bu ülkeyi bölme hedefi peşinde olduğu kanaat kuvvet kazandı. Türkiye yetkilileri ise, bu konuyu reddederek, teröristlerle mücadele için Irak ve Suriye'de askeri varlığını sürdürdüğünü savundu.
Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki operasyona katılmasıyla ilgili sözde hukuki dayanağı, 1980'lerde imzalanan ve Türkiye'nin yıllık bütçesinin bir parçasının Musul'un petrol gelirinden karşılanmasını öngören Lozan Antlaşması'dır; Türkiye bundan önce de 1926 yılında imzalanan Ankara Anlaşması uyarınca, Musul'daki vatandaşlarının vekaletini yürütüyordu.
Türkiye o dönemde, Musul'da 90 kilometrekarelik bir alanı, hatta Kerkük ve Türkmenler'in yaşadığı bölgeleri bile kontrolü altında bulundurabiliyor ve bu bölgelerin güvenliğine yönelik herhangi bir saldırı ve tehdide karşılık verebiliyordu.
Ankara Antlaşması, İngiltere'nin Irak'ı kontrolü altında bulundurduğu ve 1980 Antlaşması da, Bağdat merkezi yönetiminin Kürdistan bölgesi üzerinde kontrolü olmadığı yıllara aitti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Musul operasyonuna doğrudan katılmaya hazır olduğunu açıklamasına ve Türk askerlerinin Irak'ın kuzeyindeki varlığına gösterdiği tepkide, Musul operasyonunun Iraklıların liderliğinde yapılmakta olduğunu ve bu ülke komşularının Irak'ın egemenliği ve bütünlüğüne saygı göstermesi gerektiğini belirtti. Siyasi çevreler ise, Türkiye'nin Musul'u kurtarma operasyonuna destek vermeye ve IŞİD'le mücadele etmeye hazır olduğu iddiasının, Türkiye'nin bu bölgedeki askeri varlığını koruma hedefiyle olduğunu bildiriyor.
Türkiye'nin bölgedeki varlığını sürdürmesinin asıl amacı, bölgesel denklemlerde ve gelecekte Musul'un siyasi ve toplumsal yapısında rol ifa etmektir. Bölgedeki Kürtler'in durumu ve statüsü de, Türkiye yetkililerini derinden endişelendiren diğer bir konudur.
Türkiye Kürt İşçi Partisi PKK'nin bu ülkedeki girişimleri ve Suriyeli Kürtler'in Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin desteğiyle aktif biçimde rol ifa etmesi ve de Suriye'de sahadaki gelişmeler, Türkiye'nin endişelerini arttıran diğer etkenlerdir, zira Türkiye Suriyeli Kürtler ile Iraklı Kürt gruplar arasında bağlantı ve irtibat olduğuna inanıyor.
Kürt güçlerin IŞİD'le mücadelesi ve birçok uzmana göre, bölgesel denklemlerde Ankara'nın bir koz olarak siyasi politikalarını ilerletmek için kullandığı IŞİD terör örgütünün yenilme olasılığı da, Türkiye'yi endişelendiren ve Musul'da varlığı korumakta ısrarlı davranmaya sevkeden diğer bir konudur.
Iraklı çevreler ise, Musul operasyonu sırasında IŞİD terör örgütü mensuplarını kurtarmak için bir kanal oluşturmanın Türkiye'nin Musul'daki askeri varlığının ana hedeflerinden olduğuna inanıyor.
Fakat bütün bu sebepler, ister doğru ister yanlış, Türkiye'nin komşu ülkelerdeki siyasi ve askeri varlığını izah edemez./