Arap Birliği, Arap kimliği ile Arapça olmayan çalışma
Arap Birliği liderler zirvesi gelecek pazar günü Arabistan'da düzenlenecektir, fakat önceki gün düzenlenen Arap Birliği dışişleri bakanları oturumunun kapanış bildirisi bir kez daha Arap Birliği'nin, Arapça kimliğine dayanarak kurulmasına rağmen aslında " Arap olmayanlar"ın çıkarları hizmetinde olduğunu gösterdi.
Arap Birliği dışişleri bakanları oturumu 12 Nisan tarihinde Suudi Arabistan'ın başkentinde Riyad'da düzenlendi. Oturum sonunda yayınlanan kapanış bildirisinde halihazırda bölgede mevcut iki önemli konu yani Suriye krizi ve Kudüs konusuna değinildi. Bildirilde Suriye krizi ve Kudüs ile ilgili değinilen konu Arap Birliği'nin ilan ettiği ve gerçekleştirdiği siyasetleri arasında açıkça çelişki olduğunu ve bu Arap kuruluşunun " eylemsiz slogan" atma sürecine yakalandığını gösteriyor.
Önceki gün yayınlanan kapanış bildirisinde, Birliğin temel ilkeleri ve bildirgesine göre Suriye'nin toprak bütünlüğü, istikrarı ve hakimiyetinin korunmasına destek verilirken, mevcut krizden tek çıkış yolunun siyasi diyalog olduğu açıkça belirtildi. Bu konular Arap Birliği Dışişleri bakanlarının kapanış bildirisinde yer alırken, bir yandan Suudi Arabistan liderliğindeki Arap ekseni, Suriye karşıtı terör gruplarına destek sağlayan başlıca kesimler olarak biliniyor ve diğer yandan yine Suudi Arabistan ve Birliğe üye diğer bazı ülkeler Amerika ve batılı ülkelerin Suriye'ye askeri saldırısını istiyor.
Arap Birliği'nin sloganlara yakalandığının doruğu, Filistin konusunda göze çarpmakta. Arap Birliği'nin önceki gün yayınladığı bildiride, Kudüs başkentinde Filistin hükümetinin kurulması ayrıca Filistin'e destek bağlamında ayda 100 milyon dolar yardımdan oluşan bir fonun kurulma zarureti belirtildi. Diğer yandan aynı bildiride Amerika başkanı Donald Trump'ın Kudüs kentini siyonist rejimin başkenti olarak tanıma kararına karşı çıkılmış ve alınan kararın batıl, gayrimeşru ve uluslararası yasalar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının açıkça ihlali olduğu ilan ediliyor.
Bildiride, Arap Birliğin " ilan edilen" fakat hiçbir zaman gerçekleşmeyecek tutumları olduğunu gösteren en açık belirti ise, barışçıl "geri dönüş" gösterileri sırasında Filistin halkının İsrail askerlerince katliam edilmesi gibi halihazırda açıkça yaşanan sorunlara en ufak bir şekilde bile değinilmemesidir. Kasten yapılan gaflet ve görülen gerçeklerinin göz ardı edilmesi, Filistin konusunda Suudi Arabistan liderliğinde bazı üyelerin siyonist İsrail rejimi ile aynı siyaseti izlediklerini gösteriyor. Bu arada Riyad'dan Arap Birliği'nin siyasetlerinin açıklanması ile eş zamanlı olarak Suudi Arabistan veliahtı Muhammed bin Selamn'ın geçen ay Amerika ziyareti sırasında ilk kez açıkça ve resmi bir şekilde siyonist rejimin varlığını resmiyete tanıdığı belirtildi.
Aslında Arap Birliği, işlevsiz ve yenilgiye uğramış Uluslararası bir kurumun sembolüdür. Gerçi Arap Birliği'ne üye 22 ülke, dil ve kavmi açıdan aynı hekimliği paylaşıyorlar fakat bu Arap Kurumu, Arap dünyasının sorunlarını çözmekte tamamen aciz kaldığı görülüyor.
Bu bağlamda Irak'ta Nuceba İslami direniş hareketi kasım 2017 tarihinde, Arap Birliği'nin çalışması hakkında yayınladığı bildiride, Arap Birliği'nin şimdiye kadar hiç bir sorun veya Arap dünyasının krizini çözemediğine işaretle, Arap Birliği'nden " Arap Olmayan Birliği" şeklinde söz etti. Bildiride şöyle yazılıyor: sömürgeci İngiliz bu organizasyonu geçen asrın 40'lı yıllarında ve Arap vahdetini kırmak için işlevsiz bir kurum olarak oluşturdu ve bu kurum da geçen yıllar boyunca 1916 yılında imzalanan Sykes–Picot Anlaşması doğrultusunda bölgenin bölünmesi için emperyalizmin planına göre davranmıştır. Uluslararası kurumların tarihi, Arap Birliği kadar yenilmiş bir kurum daha görmemiştir./