Filistin esirler günü ve İsrail cinayetlerine tepki zarureti
17 Nisan Salı günü Filistin esirler günüydü; "Filistin Kurtuluş Örgütü"ne bağlı Esirler İşleri Komitesi'nin son verilerine göre, 1967'den bu yana siyonist İsrail zindanlarında 214 Filistinli esir şehit oldu. Yapılan açıklamada, 1967'den bu yana İsrail zindanlarında, 75 esirin işkence, 60 esirin sağlık ihmali, 8 ve kişinin gardiyanlar tarafından copla dövülmesi ve 75 esirin de zindanda idam edilerek şehit olduğu kaydedildi.
Filistin esirler günü, Filistin halkının mazlumiyet simgelerinden biri sayılarak, dünya toplumuna esirlerin durumunu incelemekte müsamahakâr davranmanın devam etmesi nedeniyle, siyonist rejimin Filistinlilere karşı işlediği trajedisinin devam ettiği mesajını içeriyor.
17 Nisan 1971 yılında ilk Filistinli esir siyonist rejim zindanlarından serbest bırakıldı, bu yüzden bugün Filistinli esirler günü olarak takvime geçti. Filistinli esirler ve Filistin halkı her yıl, kendi mazlumiyetlerini dünyaya yansıtmak ve de siyonist rejime karşı direnişlerinin devam ettiğini vurgulamak için bugünde bazı eylemlerde bulunuyorlar. İşgal rejimin Filistinlileri esir alma siyasetinin devam etmesi nedeni ile sadece 50 yıl boyunca bir milyonu aşkın Filistinlinin siyonist rejim tarafından esir alınması ve böylece birçok Filistinlinin şimdiye kadar siyonist rejim hapishanelerine girmesine sebep olmuştur.
En yeni resmi verilere göre hâlihazırda terör rejimi zindanlarında 350'si çocuk, 62'si kadın ve 6'sı milletvekili olmak üzere toplam 6500 Filistinli esirin bulunduğu belirtiliyor. Siyonist rejim eylemleri Birleşmiş Milletler'in bildirileri ve uluslararası konvansiyonların açıkça ihlalidir. Bu şartlarda dünya kamuoyu Birleşmiş Milletler'in yayılmacı siyonist rejime karşı bir an önce kesin kararlar alarak Filistinlilerin haklarına destek için önemli adımlar atmasını bekliyor.
Birleşmiş Milletler'in Filistinli esirlerin durumunu incelemek ve onları siyonist rejimin cinayetlerinden kurtarmak bağlamında hiçbir girişimde bulunmaması ve siyonist rejim cinayetlerini sadece sözde kınamakla yetinmesi dünya çapından eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Filistinli esirler, savaş ve işgal zamanındaki esirler yasası kapsamına alınmalıdır. Uluslararası hukuk açısından, İsviçre'nin Cenevre kentinde 1949 yılında onaylanan Cenevre Dörtlü konvansiyonu, işgal zamanında savaş esirleri ve halkların hukukuna destek bağlamında önemli bir adımdır.
Cenevre konvansiyonu özellikle savaş ve işgal şartları döneminde insani bir anlaşmadır. "Milletlerin haklarının eksen alındığı" konvansiyonda savaş döneminde savaş alanlarındaki sivillerin haklarını garanti etmesi ve onların yaşamak gibi kesin haklarının desteklenmesi belirtiliyor. Cenevre konvansiyonunu imzalayanlar, esirler, savaş yaralıları, hastalar, hastane teçhizatları ve kadrosuna saldırı yapmamakla hükümlüdürler.
Bu bağlamda Filistinli esirler Araştırma Merkezi müdürü Rafet Hamdune, siyonist rejimin İşgalci bir rejim olarak kasıtlı bir şekilde, hapishanede, tutukevlerinde ve sorgulama merkezlerinde Filistinli esirlere karşı uluslararası insani yasalar ve Uluslararası hukuk ve kuralları kasten ihlal ettiğini belirtti. El-kudüs El-Arabi gazetesi de uluslararası Kızılhaç komitesinden naklen verdiği bir haberde Kudüs'ü işgal eden rejim yetkililerinin Filistinli esirlerin aileleriyle görüşmelerini engellemek için sıkı kısıtlamalar uyguladığını belirtti.
Siyonist işgalciler Cenevre konvansiyonu imzalanmış fakat buna rağmen işgal edilen Filistin topraklarında aynı anlaşmayı yoğun bir şekilde ihlal eden üyelerden biridir. Siyonist rejim uluslararası anlaşmalar ve hatta işgal edilen Filistin halkı ile ikili anlaşmalardaki sorumluluklarını göz ardı etmekte uzun bir mazisi vardır fakat Birleşmiş Milletler yine de kendi gözlerini Filistinlilere karşı ve özellikle esirlere yönelik işlediği cinayetlere kapatmıştır./