Pompeo'nun Fars Körfezi Güney Kıyı Ülkelerine Ziyareti
İran ve Amerika arasındaki Fars Körfezi bölgesindeki gerilimin Trump hükümetinin gerginlik yaratıcı siyasetleri ve girişimlerinin sonucunda artması ve de Trump'ın bu husustaki pasif tutumu, Washington'un bölgesel ortaklarının Amerika'nın güvenlik alanındaki taahhütlerini yerine getirmesindeki ciddi tereddütlerine yol açmıştır.
Mevcut gerilim dolu ortamda Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 24 Haziran Pazartesi günü Suudi Arabistan başkenti Riyad ziyareti ile bölgesel seferini başlattı. Amerika Donald Trump hükümeti döneminde bölgedeki İran karşıtı çabalarını ciddi derecede arttırmıştır. Üst düzey Amerikan makamlarının bölgeye sık sık yaptıkları ziyaretlerde Washington'un ortakları ile istişarede bulunup İran'a ve bölgesel siyasetlerine karşı koalisyon oluşturma gibi konular konuşulmaktadır.
Pompeo açıklamalarında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerini ziyaretlerinde stratejik birlik ve beraberlik meselelerini ele alacağını bildirmiştir. Amerika Dışişleri Bakanı Pompeo'nun bu iki gerici Arap ülkesine ziyareti ise Washington ve Tahran arasında gerilimlerin arttığı bir sırada gerçekleşmektedir.
Pompeo yaptığı basın toplantısında ise şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "İlk olarak Suudi Arabistan'a ardından da Birleşik Arap Emirliklerine ziyaret gerçekleştireceğim. Bunlar İran ile mücadelemizdeki en büyük ortaklarımızdır. Bu ziyarette küresel bir koalisyonun oluşturulması ve de stratejik birliğimizin güçlendirilmesinden emin olmak konusunda istişareler yapıp müzakereler gerçekleştireceğiz. "
Peompeo Trump hükümetinin tüm Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri çıkarları ve malvarlıklarının korunması yönünde verdiği vaatlerin hiçbirini yerine getirmediği bir ortamda stratejik birlikten dem vurmaktadır. Bu mesele ise son zamanlarda bu iki ülke yetkililerinin sitemlerine de yol açmıştır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri halihazırda güvenliklerini Amerika'nın güvenliği ile ilişkilendirmektedirler. Halbuki geçmişe baktığımızda müdahaleci güçlerin özellikle de Amerika'nın bölgedeki varlığının her zaman gerilimleri arttırdığını ve askeri çatışmalara yol açabileceği görülmektedir.
Trump hükümetinin siyaseti Suudi Arabistan'la olan yakın ilişkilerin devam ettirilmesidir. Çünkü Suudiler aslında Washington için stratejik ve ekonomik bir ortak olup Amerika'nın en büyük silah alıcılarından sayılır. Birleşik Arap Emirlikleri de Washington'un önemli bölgesel ortaklarından olup Amerika'dan yıllık olarak büyük silah alımları yapmaktadır. Buna ilaveten Birleşik Arap Emirlikleri El Zafere hava üssünü de Amerikan hava kuvvetlerine devretmiştir.
Amerika Dışişleri Bakanı bu ziyaretin hemen öncesinde Trump'ın İran aleyhindeki kaçamak siyaseti yani bir taraftan maksimum baskı uygulama ve başka taraftan barışçıl jestler yapma doğrultusundaki yaklaşımına uyarak İran ile müzakereye hazır olduğunu tekrarladı. Pompeo şöyle bir açıklamada bulundu: "Biz İran ile ön koşulsuz müzakere yapmaya hazırız. İranlılar ne zaman müzakere ve diyaloga hazırsa biz de müzakereleri başlatacağımızdan eminiz." Amerika Başkanı Donald Trump Pazar günü yaptığı röportajda ise şöyle bir iddiada bulunmuştu: "İran ile koşulsuz şartsız müzakere yapmaya hazırız."
Washington'un maksimum baskı uygulama ve İran'a askeri tehditleri gibi siyasetleri doğrultusunda hedeflerini gerçekleştirmesindeki başarısızlığı ve en önemlisi de İran'ın Amerika'nın gelişmiş İHA'sı RQ-4 Global Hawk'u İran hava sınırlarını ihlal etmesi yüzünden düşürmesi gibi savunmaya yönelik girişimleri Trump ve Amerikan üst düzey makamlarının pasif bir tutum sergileyip İran ile müzakere etmeye hazır olduklarını bildirmelerine neden olmuştur. Halbuki Amerika bölgeye filolarını ve askeri güçlerini de göndermiş ve Fars Körfezindeki konumunu pekiştirmiştir. İran ise defalarca bölgedeki çıkarlarının korunmasında geri adım atmayacağını ve her türlü saldırganlığa şiddetle yanıt vereceğini belirtmiştir.
