Batının direnişe karşı stratejisi: Terörizm, yaptırım, terör (suikast)
Britanya hazine bakanlığı hasmane bir girişimde Lübnan Hizbullah hareketini, Londra açısından terörist tanınan listeye aldı.
Batı ve özellikle Amerika ile Britanya’nın batı Asya bölgesinde direniş eksenine karşı girişimleri, hissedilir derecede artmıştır. Bu girişim ve eylemler terörizm, yaptırım ve terör stratejileridir.
Terörizm stratejisi uzun süre önceden izlenmektedir. Bundan önce Britanya hazine bakanlığı Hizbullah hareketinin önce askeri kanadı ve daha sonra da siyasi kolunu kendi terör listesine aldı ve 2010 yılında onaylanan “terör mallarına el koymak” yasası çerçevesinde terörist listesine aldı.
Britanya’nın Lübnan Hizbullah hareketinin tümünü terör örgütü olarak listeye alma girişimi, Amerika’yı izlemektir zira Amerika bundan önce Hizbullah’ın tümünü terörist örgütler listesine almıştır.
Bu strateji sadece Lübnan Hizbullah hareketi ile sınırlı değildir; İslam inkılabı muhafızlar ordusu, Filistin islami direniş hareketi Hamas, ve Irak’ta Nuceba hareketi, Asaib Ehl-i Hak hareketi ve Keta’ib Hizbullah’tan oluşan 3 hareket de Amerika’nın terörist listesine alınan hareket ve kurumlardır.
Direniş gruplarının terörist listesine alınmanın ardından onlara ikinci strateji yani yaptırım ve mallarına el koyma stratejisi uygulanıyor. Bu bağlamda Reuters’in verdiği haberde şöyle yazıldı: Britanya hazine bakanlığı, Hizbullah örgütünün tümünü, terörizm ve terörizmin finanse edilmesi yasası altına aldığını ve dolayısı ile tüm mallarına el koyma kapsamına girdiğini duyurdu.
Gerçi Siyonist rejim bundan önce direniş yetkilileri ve komutanlarına suikast düzenlemiştir, fakat Amerika hükümeti 3 ocak 2020 tarihinde sabahın erken saatlerinde İslam inkılabı muhafızlar ordusu Kudüs gücü komutanı korgeneral Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi başkan vekili Ebu Mehdi el-Muhendis’e kalleşçe suikast düzenleyerek onları şehit etmesi ile terör ve suikastın direnişe karşı stratejilerinden biri olduğunu göstermiş oldu.
Terör ve suikast stratejisini izlemek, her şeyden önce Amerika’nın bir yandan terörizm ve yaptırım srtarejilerinin yenilgiye uğradığına itirafı, diğer yandan da söz konusu iki stratejinin direniş ekseninin bölgede güçlenmesini engelleyemediğini gösteriyor. Bu yüzden Amerika yönetimi terör ve suikastla direniş liderlerini hedef alarak direnişin güçlenmesini engellemeye veya en azından güçlenme sürecini yavaşlatmak ve geciktirmeye çalıştığını gözler önüne seriyor.
Fakat burada önemli olan konu ise direniş komutanlarına suikast girişimlerinin dünya dünzeninde ciddi görüş çatışmasına sebep olmasıdır. Gerçi bazı batılı güçler direniş komutanlarına suikast ve terörü destekliyor fakat bu konuda batı dünyasında genel bir görüş birliği yoktur. Bazı bağımsız şahsiyetler ve kurumlar, direniş komutanlarına suikastın tehlikeli ve yasadışı olduğunu belirtiyorlar.
Bu bağlamda İngiltere İslami İnsan Hakları Komisyonu, BM genel sekreterine yazdığı mektupta, bu terör saldırısının tehlikeli ve aynı zamanda uluslararası kanunlara aykırı olduğunu ve dünya camiasının bu saldırıyı cevapsız bırakmaması gerektiğini bildirdi. İngiltere İslami İnsan Hakları Komisyonu, ABD'nin bu gibi ihlallerinin dünya camiası tarafından görmezden gelinmesinin orman kanununun hakim olmasına neden olacağını belirterek, devletlerin ve milletlerin bu gibi ihlallerine izin vermemeleri ve bu gibi saldırılara da sessiz kalmamaları istendi.
Amerikan hukukçu ve Eski Nürnberg savcısı Benjamin Ferencz New York Times’in yayınladığı mektubunda Amerika başkanının Irak’ta İran devrim muhafızları ordusu Kudüs gücü komutanı şehit Kasım Süleymani’yi “ortadan kaldırma” talimatının “ahlak dışı” olduğunu ve “Amerika iç yasaları ile uluslararası yasaların ihlali” olduğunu belirtti.
Batının ve özellikle Amerika ve Britanya’nın direnişe karşı girişimleri, dünya düzeninde normları belirlediğini iddia edenlerin bizzat normları ihlal edenlerin lideri ve de dünya düzenini en çok zayıflatanlar olduklarını gözler önüne seriyor./