Japonya Başbakanı Abe’nin Batı Asya ziyareti üzerine
Japonya Başbakanı Şinzo Abe Batı Asya bölgesine yaptığı 5 günlük ziyaretinde S. Arabistan, BAE ve Umman’a gitti.
Japon Başbakan bu ülkelerin liderleri ile bölgesel ve küresel gelişmelerin yanı sıra turizm, suni zeka ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi çeşitli alanlarda ikili iş birliği zeminlerini yokladı. Bu arada Abe Batı Asya bölgesine düzenlediği turuna başlamadan önce yaptığı açıklamada bu ülkelerin liderleri ile bölgede enerji sevkiyatının güvenli bir şekilde yapılabilmesi için istikrar ve güvenliği sağlamaya yardımcı olmalarını ele alacağını belirtmişti.
Japonya Başbakanı Şinzo Abe, Batı Asya bölgesinden Doğu Asya piyasalarına ham petrol sevkiyatına yönelik hiç bir tehdit söz konusu olmadığı halde gideceği ülkelerin liderlerinden bölgede enerji sevkiyatının güvenli bir şekilde yapılabilmesi için istikrar ve güvenliği sağlamaya yardımcı olmalarını isteyeceğini söyledi. Nitekim bundan önce Fars körfezi kıyılarında yer alan başta İran İslam Cumhuriyeti olmak üzere kıyı ülkeleri Fars körfezinden enerji sevkiyatının güvenliğini temin edebilecek kapasiteye sahip olduklarını belirttiler ve pratikte de bunu ispat ettiler.
Japonya’da enerji meseleleri uzmanı olan Mari Yamagoçi bu konuda şöyle diyor: Batı Asya bölgesinde istikrar, petrol ihtiyacının büyük bir bölümünü bu bölgeden temin eden Japonya için bir zarurettir ve Abe’nin Batı Asya bölgesine düzenlediği ziyareti ve bu konuda istişareleri de gittiği ülkelerin üst düzey yetkilileri ile gerçekleştirilmiştir. Buna karşın bölge ülkeleri için de enerji güvenliği öncelikli bir konudur.
Japonya Başbakanı Abe’nin ziyareti ile ilgili olarak güvenlik çevrelerinin dikkatini çeken bir nokta ise bu ziyarete paralel olarak Tokyo yönetimi Umman denizi ve Babul Mendeb boğazına bir savaş gemisi, bir keşif uçağı ve 260 asker göndermesiydi. Bu hareketin anlamı, Tokyo yönetimi Batı Asya bölgesinin gelişmelerinde etkili rol ifa etmek için en üst düzeyde diplomatik faaliyetlerine paralel olarak bölgede askeri varlık sergilemek istediğidir.
Japonya Başbakanı Şinzo Abe bu ülkenin yeni kuşak politikacılarından biridir ve en çok de Japon askeri gücünün çeşitli bölgelerinde varlığını öngören bir politika istiyor. Abe ülkesi askeri gücünün yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmeleri etkileme gücüne kavuşması gerektiğini savunuyor. Bu yüzden Abe, Japonya’yı ordu sahibi olmaktan men eden Japonya anayasasının 9. maddesini değiştirmeye çalışıyor.
Japonya yönetimi Amerika’nın Fars körfezinde kurduğu deniz ittifakına katılma davetini reddederek, bölgede enerji sevkiyatının güvenliğine katkı sağlamak için bağımsız faaliyet etmeye vurgu yapıyor.
Gerçekte Tokyo yönetimi bu konuda İran’ın hassasiyet göstermesini engellemek ve Amerika’dan bağımsız bir politika izlemek için bu tutumu sergiledi. Buna karşın siyaset çevrelerine göre Amerika’nın askeri ve güvenlik politikalarından bağımsız olarak Japonya’nın bölgede askeri güç bulundurması gerektirdiği anlamına gelmiyor.
Japonya yönetimi şimdiye dek birçok kez Japon güçlerin denizcilik güvenliğine bilgi toplama kabiliyetlerini geliştirerek katkı sağlamak istediğini belirterek askeri varlığını haklı göstermeye çalıştı. Oysa bu tutum Japon güçlerin topladığı bilgileri bilgilerin toplandığı bölgede bulunmayan Amerikan güçleri ile paylaşma anlamına da gelebilir. Bu konu ise bölge güvenliği bakımından büyük sakınca arz ediyor. gerçekte Amerika bir yandan Batı Asya bölgesindeki güçlerini Doğu ve Kuzey Asya bölgelerine sevk ettiğini iddia ederken, öbür yandan bölgenin güvenlik işlerini müttefiklerine devrederek bir nevi onları kendi yerine yerleştirmiş oluyor, ki bu da güvenlik bakımından bölge ülkeleri için büyük risk ve tehlike arz ediyor.
Bu yüzden bölgede siyaset çevreleri bir yandan Japonya yönetiminin bölgede gerginliği giderme yönünde diplomatik girişimlerini olumlu karşılarken, bölgede toplu güvenliği sağlama doğrultusunda geçenlerde İran İslam Cumhuriyeti’nin Hürmüz barış planı adı altında sunduğu planı bölgesel güvenliğe katkı sağlayacağını belirtiyor. Bölge uzmanları Japonya yönetimi de bu plana destek vererek bölgesel iş birliği sürecinin pekişmesine katkı sağlayabileceğini ve böylece enerji ihtiyacının yüzde 90 kadarını bu bölgeden temin eden Japonya’nın istediği enerji sevkiyatı güvenliği de tam olarak sağlanabileceğini belirtiyor.
Japonya’nın Batı Asya meseleleri uzmanı Koiçiro Tanaka’ya göre Japon Başbakan Abe Batı Asya bölgesinde güvenliğin pekişmesi yönünde her türlü pratik adamından önce en başta bağımsız hareket ettiğini ispat etmesi ve böylece bölge liderlerinin güvenini kazanması gerekiyor.
Kuşkusuz Tokyo yönetiminin de kabul ettiği üzere bölgede güvenliğin bozulması ecnebi güçlerin varlığından kaynaklanmaktadır. Dolaysıyla Tokyo yönetimi bu bağlamda Japon güçlerin bölgedeki varlığı bölge işlerine müdahale şaibesini yaratmayacak şekilde hareket etmesi gerekir. Kuşkusuz bölge kamuoyu ikinci dünya savaşından sonra Japon ekonomisi ve sanayilerinden etkilenen kültüre ve politikalara ayrı bir gözle bakıyor, ki bu da Başbakan Şinzo Abe’nin diplomatik çabalarının başarılı olmasına katkı sağlayabileceği anlaşılıyor.
Her halükarda Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin bölgede bir kaç ülkeyi ziyaret etmesi konusunda Tokyo’nun her türlü diplomatik çabalarının ardından iktisadi hedefler ve çıkarlar yattığı gibi önemli noktayı da göz önünde bulundurmak gerekir. Bir başka ifade ile Japon Başbakan Abe’nin S. Arabistan, BAE ve Umman’da yürüttüğü aktif diploması bölgedeki esas rakipleri yani Güney Kore ve Çin’den geri kalmışlığını telafi etmeye yöneliktir. Nitekim bu ülkeler Fars körfezi bölgesinde bazı kıyı ülkeleri ile güvenlik iş birliği noktasına kadar ilerlemiştir.
Merkezi Tokyo’da bulunan Batı Asya etüt merkezi uzmanı Momoyo Kondo ise Japonya’nın Batı Asya bölgesine yönelik politikalarını şöyle değerlendiriyor:
Başbakan Abe’nin bölge ziyareti gerginlikleri giderme sürecine yardımcı olmak ve bu sürecin devamına vurgu yapmak içindir. Zira Tokyo için Fars körfezi ülkeleri ile ilişkileri siyasi ve iktisadi açıdan önemlidir.
Gerçi Japonya Başbakanı Abe’nin bölgeye ziyareti genel bir değerlendirmede dünyanın en büyük enerji ihracatçısı ülkelerle ikili ilişkilerini takviye etme çabası olarak değerlendirilebilir, ama aynı zamanda gerçeklere uygun olmana tanımlara göre bölgede askeri varlığını güçlendirme çabası bölgenin önemli aktörlerinin hassasiyetini uyandırabilir. Bu yüzden bölgedeki tüm aktörlerin çıkarlarını gözetlemek ve aralarında bir denge kurmay Japon devlet adamları için mantıklı bir tutum olabilir.