Mülteciler sorunu, Amerika ve müttefiklerinin siyasetlerinin sonuçları
11-12 Kasım tarihlerinde Suriye'nin başkenti Şam'ın evsahipliğinde uluslararası Suriyeli mülteciler Konferansı düzenlendi.
Suriye 2011 yılından itibaren terörizm savaşı ile karşı karşıya bulunuyor. Suriye'de Şam yönetimine karşı savaşa, teröristler yaklaşık dünyanın 80 ülkesinden devşirilen teröristlerdir. Söz konusu Teröristlerden bir grup hala İdlip bölgesinde Suriye yönetimi ve müttefikleri ile savaşıyorlar. Son 10 yılda yaklaşık 12 milyon Suriyeli ülke içinde ve dışında evinden barkından edilerek mülteci hayatı yaşıyor.
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin son açıklamasında yaklaşık 6,5 milyon Suriyelinin vatanlarının dışında yaşadıklarına işaretle bir çoklarının sahip olduğu zenginlik ve servetle ülkelerinin yapılandırılması ve kalkınmasına katkıda bulunabileceklerini belirtti.
Irak ise Son 20 yılda her şeyden çok IŞİD teröristlerinin sabotaj, bombalama ve savaşına sahne olmaktadır. Irak'ta mülteciler ile ilgili kesin bir sayı mevcut değildir fakat geçen yıllarda resmi verilere göre IŞİD teröristlerinin saldırıları nedeni ile yaklaşık 5 milyon Iraklının mülteci durumda olduğu belirtiliyor.
Bu arada Irak mülteciler ve göçmenler bakan vekili Kerim en-Nuri son zamanlarda yaptığı açıklamada, " halihazırda 50 bin mülteci ailenin bulunduğunu, her aile ortalama 5 kişiden oluşmuşsa yaklaşık 250 bin Iraklı mültecinin bulunduğunu ve birçoklarının ise Kürdistan bölgesinde olduklarını" söyledi.
Yine Hristiyan Irak vatandaşlarından olan mülteciler ve göçmenler bakanı İvan Faik Yakub ise 8 Kasım 2020’de yaptığı açıklamada, 2021 yılının başlarında Iraklı mülteci kamplarının tümünün kapanması ile yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin kendi bölgelerine geri gönderileceklerini duyurdu.
Yemen ise 26 Mart 2011 tarihinden itibaren Suudi Arabistan ele başlığında kurulan koalisyonun saldırısına maruz kalmıştır. Amerika ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin desteği ile kurulan Suudi koalisyon tarafından Yemen’e dayatılan orantısız savaştan geçen yaklaşık 68 aylık süreçte en az 6 milyon Yemen vatandaşı genelde ülke içinde olmak üzere mülteci durumuna düşmüştür.
Genel olarak dünya nüfusunun yaklaşık yüzde biri kadarı yani yaklaşık 80 milyon kişi mülteci durumundalar. Bu arada dünya mülteciler nüfusunun yüzde 20'sinden fazlasını oluşturan Suriye, Irak ve Yemen halkanın evinden ve yurdundan olunması olayı hiç şüphesiz başta Amerika olmak üzere Batı ve özellikle Suudi Arabistan gibi vekillerinin siyasetinin sonuçları sayılıyor.
Genel olarak mülteciler bizzat yaşadıkları sorunlara ilaveten ev sahibi ülkeler için de birçok sorunu beraberinde getiriyorlar.
Mülteciler ister kendi ülkelerinde ister dışında, geçeyim, sağlık, insani onur ve eğitim gibi önemli sorunlar yaşıyorlar. Geçim açısından beslenme ise başlıca sorunlardan biridir ve yüzbinlerce insanın acil gıda yardımına ihtiyaçları vardır. Bu sorun özellikle Yemenli mülteci nüfusu arasında yoğun bir şekilde göze çarpıyor. Nitekim BM de bu konuda defalarca uyarıda bulunmuştur. Gerekli giyecek ve içme suyundan mahrum kalmak ise mülteci nüfusu önemli geçim sıkıntılarından bir diğeridir. Buna iskan, uygun yerleşim alanın sorunu da ekleniyor.
Suriyeli mültecilerin çoğu genelde Türkiye ve Ürdün kamplarında yaşıyorlar. Tabii ki birçokları ise ekonomik sorunlar nedeni ile para karşılığında radikal gruplara katılıyor ve silahlı milis güçlerinin safında yer alıyor; bu yüzden birçokları ise yaşanan çatışmalarda hayatını kaybediyor.
Sağlık ve hijyeni konuları ise mültecilerin karşı karşıya kaldığı önemli sorunlardan bir diğeridir, bu cümleden zamanında banyo yapamamak nedeni ile yaşanan cilt hastalıkları, uygunsuz beslenme ayrıca sağlıksız içme suyu sorunlarına değinebiliriz.
Bu arada mültecilerin büyük çoğunluğunu oluşturan kadınlar ve kızlar diğer ülkelerde gerekli insani onur, saygınlık ve kerametten yoksun kalarak ev sahibi ülke nüfusu ve özellikle sınır bölgelerinde bulunan askerler tarafından sözlü ve fiziki taciz, şiddet ve tecavüze uğruyorlar. Mülteci kızlar tıpkı satışa sunulan bir meta gibi para karşılığında eş veya köle olarak satılıyorlar.
Eğitim açısından ise mülteci nüfusun yaklaşık yarısının 17 yaşın altında olması nedeni ile çok kötü durumda bulunuyorlar. Mülteci nüfusunun büyük bir çoğunluğu öğrenimden mahrum kalırken kendilerine dayatılan şartlar değişikliğine uyum sağlayamayan çocuklar ise eğitim alanında en asgari beklentilerinden vazgeçmek zorunda kalıyorlar.
Mülteciler bizzat yaşadıkları sorunlara ilaveten ev sahibi ülkelere de büyük ekonomik siyasi ve sosyal sorunları da yaratıyorlar. Örneğin mülteci nüfusu özellikle sınır bölgelerinde ev kiraları, yiyecek fiyatları ve su ve elektrik gibi kentsel hizmetlerin aksaması gibi sorunlara sebep olurken aynı zamanda birçok sosyal şartların zorlanmasına da neden oluyorlar. Bu yüzden Lübnan ve Ürdün gibi ülkeler defalarca Suriyeli mültecilerin kendi ülkelerine dönmelerini istediler.
Bu bağlamda Lübnan Dışişleri Bakanı Charbel Wehbe mültecilerin varlığının ülkeye sosyal ve ekonomik alanlarında ağır bir yük olduğunu ifade ederek mültecilerin güven içinde ülkelerine dövmeleri için uluslararası çalışmaların yoğunlaşması talebinde bulundu.
Belirtilen tüm sorunlara ilaveten mülteci nüfusu büyük bir siyasi sorun ile karşı karşıya bulunuyor , üstelik bu sorunun sonuçları diğer sonuçlara göre daha da fazladır. uluslararası Suriyeli mülteciler Konferansına katılımcı ülkeler ve özellikle Suriyeli yetkililer tarafından gündeme getirilen en önemli konulardan biri bazı ülkelerin siyasi çıkarları için mülteci nüfusunu bir tehdit aracı olarak kullanmasıdır. Bu konu bizzat Türkiye ve Avrupa Birliği arasında yaşanan gerginliklerde bir araç olarak kullanıldığına şahit oluyoruz.
Uluslararası Suriyeli mülteciler Konferansı yurt dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönme hedefi ile 27 ülke ve uluslararası 12 kurumun katılımı ile 11 ve 12 Kasım günlerinde Suriye'nin başkenti Şam'da düzenlendi. Konferansta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad Batı ülkelerinin Suriyeli mültecileri kendi siyasi hedefleri için bir araç olarak kullandığını belirterek, " söz konusu ülkelerin mültecileri tatmin etmek ve korkutmak sureti ile ülkelerine dönmelerini engellediğini" söyledi.
Lübnan Dışişleri Bakanı Charbel Wehbe de uluslararası kapsamlı irade ve dürüst niyetlerin olmamasının mültecilerin dönüşünü engellediğini ifade etti.
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ise konferanstan önce Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad ile bir video görüşmesinde bazı ülkelerin mülteciler konusunu siyasi malzeme yapmalarını eleştirdi.
Suriye Dışişleri Bakanı yardımcısı Emen Susan ise daha önce Birleşik Arap emirlikleri'nin daha önce yaptığı açıklamada mülteciler konulu uluslararası konferansa katılacağını belirtmesine rağmen Amerikan baskıları nedeni ile bu konferansa katılmadığını söyledi.
Aslında mülteciler konusu baskı uygulamak ve adeta haraç keser gibi imtiyaz koparmak için bir araca dönüşmüş bulunuyor. Örneğin Türkiye Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünü engelleyerek onları batılı ülkelere karşı bir tehdit aracı olarak kullanmıştır. Türkiye Avrupa'yı kendisine destek vermemesi ve işbirliği yapmaması durumunda mültecilerin Avrupa’ya akını için kapıları açacağı tehdidinde defalarca bulunmuştur.
Amerika ve Suudi Arabistan da Suriyeli mültecilerin kendi ülkelerine ve kentlerine geri dönüşü sürecine engel oluşturmak için onları baskıya veya işkenceye maruz bırakarak Suriye hükümetinden imtiyaz koparmaya çalışıyorlar. Aslında askeri alanda aldıkları yenilgileri mülteciler vasıtası eli alacakları imtiyazlarla telafi etmeye çalışıyorlar.
Suudi Arabistan Yemen’de Ensarullah hareketi ve müttefiklerine baskı uygulamak ve de kamuoyunu Ensarullah’a karşı kışkırtmak hedefi ile mültecilere yönelik aynı siyaseti izliyor. Bu siyasi haraç Suriyeli ve Yemenli üreticilerin kendi ülkelerine dönmeleri için önemli bir engel oluşturuyor. Bu konu Suriyeli mültecilerin uluslararası dönüş Konferansı'nda özellikle dikkate alındı.
Suriye Mülteciler Konferansı yayınladığı bildirgesiyle çalışmalarına son verdi. Bildiride Güvenlik Konseyinde terörist varlıklar listesinde yer alan terörist örgütlerin tümüne karşı tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar savaşın sürdürülmesine vurgu yapılırken Suriye’deki kriz için askeri çözümün söz konusu olmadığı, çözüm Suriyelilerin kendilerinin liderlik edeceği ve uygulayacağı çözüm olduğu belirtildi.
Bildiride Suriyeli mülteciler için güvenli geri dönüşün kolaylaştırılmasına yardımcı olunması ve bu eylemde uluslararası toplumun yardımcı olması istenirken, petrol kaynaklarına illegal yollarla istila edilmesinin kınanması, Amerika tarafından ruhsatlı bir şirket ile sözde zati hüküm idaresi arasında yapılan anlaşma çerçevesinde aidatının nakledilmesi ve o kaynakların Suriye Arap Cumhuriyetinin mülkü olması gerektiği ifade edildi.
Uluslararası konferansta dikkat çekilen bir diğer konu, Suriye hükümetinin sadece vatandaşlarının ana vatana dönüşü değil onlara rahat yaşam sağlama yolunda tüm çabaları sürdürmeye hazır olduğu ifade edilirken uluslararası toplum ve ilgili BM heyetine bağlı ajanslara tehcir edilen ve göç eden Suriyelilere gereken desteği sunmakla Suriye ve ev sahipliği yapan ülkelerin desteklenmesi ve meşru ve sabit haklarının garanti altına alınması çağrısı yöneltildi.