Seyyid Hasan Nasrullah'ın stratejik konuşmasının ebadı
(last modified Mon, 28 Dec 2020 14:35:50 GMT )
Aralık 28, 2020 16:35 Europe/Istanbul
  • Seyyid Hasan Nasrullah'ın stratejik konuşmasının ebadı

Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah dün akşam el Meyadin televizyon kanalıyla konuşmasında, Şehit Hac Kasım Süleymani ve Şehit Ebu Mehdi el Mühendis'i rahmetle anarak, bölge gelişmeleri hakkında önemli konulara değindi.

Seyyid Hasan Nasrullah'ın dün akşamki konuşmasının önemli ebadından biri, direnişe karşı olan en önemli üçgen olarak ABD, İsrail ve Suudi Arabistan ittifakının bölgede direniş karşısındaki yenilgi ve başarısızlıklarını telafi etmek ve güç kazanmasını önlemek için direniş liderlerine yönelik suikast eylemlerine yönelmiş olmalarıdır ki Şehit Süleymani ve Şehit el Mühendis suikastı da bu çerçevede yer almakta. Seyyid Hasan Nasrullah ayrıca, Suudi Arabistan, ABD ve İsrail'in kendine yönelik suikastı da takip etmekte olduklarına dikkat çekerek, Suudi Arabistan, ABD ve İsrail'in ortak isteğinin kendine suikast düzenlemek olduğunu belirtti.

Nasrullah konuşmasının devamında direnişe karşı şer üçgeninin suikast ile ilgili yaklaşımı hakkında yaptığı değerlendirmede, suikast yönteminin değiştiğine değinerek, Komutan Süleymani ve el Mühendis suikastının İmam Muğniye suikastının aksine açık şekilde İsrail, Suudi Arabistan ve ABD'nin ortak planlamasıyla gerçekleştiğini kaydetti. Bu durum, direniş karşıtlarının günümüzde sistematik suikast eylemlerine yöneldiklerini gösteriyor.

Seyyid Hasan Nasrullah'ın üzerinde durduğu diğer bir nokta da, düşmanın suikastla direniş cephesini yıpratabileceğine dair yanlış düşüncesidir. Nasrullah bu bağlamda yaptığı açıklamada, direniş cephesinin birkaç kişiyle sınırlı olmadığı ve onlara yönelik suikastla bitmeyeceğine işaretle, suikast ve şehadetle direnişin daha da güçlendiğini vurguladı. 

Nasrullah'ın dünkü konuşmasının başka bir önemli boyutu, bazı Arap rejimlerinin Siyonist rejim ile ilişkilerini normalleştirme etrafındaydı. BAE, Bahreyn, Sudan ve Fas, eylül 2020 yılından bu yana Siyonist rejim ile resmi ilişki kuran 4 ülkedir. Bu ülkeler geçmişte de işgal rejimi ile ilişkileri olmuş, ancak Filistin'e destek sloganı da ağızlarından düşmemişti, eylem ve söylemleri arasındaki fark onlar için bir maske niteliğinde olmuştu. Nasrullah bu bağlamda yaptığı değerlendirmede, Arap yöneticilerinin Filistin'e yönelik ihanetin şimdiye kadar söylem bazında olup, gerçek arenada görünmezken ancak bugün gerçeklerin artık gözler önüne serildiğini, normalleşmenin ikiyüzlülük perdesinin düşmesine yol açtığını vurguladı.

Nasrullah'ın konuşmasının önemli bir boyutu da, Hizbullah ve direnişin caydırıcı güzüne yönelik vurguydu. Bu bağlamda iki noktaya değinmekte yarar var:

Birincisi şu ki, Hizbullah, İsrail'den Şehit Ali Kamil Muhsin'in intikamını alacak. Nasrullah konuşmasında intikam vurgusunda bulunarak, Lübnan Hizbullahı'nın kendi politika ve eylemlerinde "zaman" faktörünü dikkate aldığını gösteriyor. Hizbullah mücahidinin intikamının gecikmesi her şeyden ziyade Lübnan'ın şimdiki kırılgan güvenliği ve siyasi düzensizlik şartlarından kaynaklanıyor, ancak intikam konusu gündemden düşmüş değildir.

İkinci konu da, direniş füzelerinin işgal topraklarındaki her hangi bir noktayı vurabilecek güç ve menzilde olmasıdır. Nitekim Nasrullah konuşmasında, Hizbullah'ın füze sayısının iki yıl öncesine göre iki kat arttığını ve işgal topraklarında herhangi bir hedefi yüksek dikkatle vurabileceğini söyledi.

Bu durum, Hizbullah'ın mevcut sorunlara rağmen caydırıcılık stratejisini takip etmekte olduğunu gösteriyor. Demek ki, düşmanlar herhangi bir askeri karar alırken Lübnan direnişinin caydırıcı gücünü unutmamalılar.