Irak Güvenlik Denklemlerinde Ordu, Millet ve Haşdi Şabi Üçlüsü
Irak Haşdi Şabi Örgütü başkanı Falih El Feyyaz Cumartesi günü IŞİD teröristleri ile Irak ortak güvenlik güçleri arasındaki çatışmalara sahne olan Bağdat'ın Kuzeyindeki El Taremiyye bölgesinde yaptığı inceleme sırasında Irak'ta Haşdi Şabi, Güvenlik Güçleri ve milletten oluşan yeni bir üçlü güvenlik denkleminin kurulduğunu belirtti.
Irak bir kez daha güvenlik gelişmelerinin yoğunlaşması ile karşı karşıyadır. Amerika askerlerinin Irak'tan çıkması halkın asıl talebine dönüşürken Amerikan terörist askerlerine yönelik tehditler de günden güne artmaktadır. Yeni Amerika hükümeti ise terörist askerlerinin, Batı Asya ve özellikle de Irak'tan çıkmasını istemiyor. Bu yüzden işgal askerlerini, NATO kapsamında Irak'ta tutmak istiyor. Bu doğrultuda NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg son günlerde bu örgütün Irak'taki güçlerinin sekize katlanacağını söylemiştir.
NATO ve Amerika böyle bir yaklaşım içerisinde olsa da Irak güvenlik arenasında IŞİD terör örgütünün kalıntıları ile mücadelede Irak’ın yerli güçler aktif ve etkin bir şekilde rol ifa etmektedirler. Bu doğrultuda son günlerde Bağdat'ın Kuzeyinde süren El Taremiyye operasyonu sırasında onlarca IŞİD teröristi öldürülmüş ve birkaç Haşdi Şabi örgütü üyesi de şehit düşmüştür. Çatışmalarda ırak Direniş güçleri, IŞİD’in TAremiye’nin sözde valisini ve şer’i Müftüsünü de etkisizleştirmeyi başardı.
El Taremiyye operasyonunda açıkça görülen husus, Irak ordusu, Haşdi Şabi örgütü ve halkın IŞİD teröristleri karşısında işbirliği yapmasıdır. Buna esasen Haşdi Şabi kurumu başkanı Falih El Feyyaz Irak güvenlik gelişmeleri çerçevesinde üçlü denklemin meydana geldiğini belirtti. Bu üçlü denklemin oluşması bir kaç açıdan önemlidir.
Bu açıklamaların ilk boyutu aslında Lübnan'da da uzun zamandır oluşan ordu, millet ve Hizbullah üçlüsünün ülke gelişmelerinde de yapıcı bir performans çizmesidir. Böyle bir modelin Irak'ta da şekillenmesi bu üçgenin direniş ekseni ülkelerinde oluştuğunu, iç ve bölgesel gelişmelerde önemli rol ifa ettiğini gösteriyor.
Bu durumun ikinci boyutu ise böyle bir modelin oluşmasının Batı Asya bölgesinde güvenliğin yerlileştirilmesi fikrinin güçlendirilmesine yol açmasıdır. Yerli güvenlik düşüncesi ordu ve direnişin yanı sıra halk güçlerinin oluşmasına da ciddi şekilde odaklanmaya dayalıdır. Görünen o ki bu tür güvenlik düşüncesi bölge düzeyinde gelişmektedir. Bu bağlamda yabancıların baskıları bu üçgeni zayıflatamamıştır. Çünkü direniş üçlüsü modeli bölge ülkelerinde kabul görmüş ve son olarak da Irak'ta uygulanmaya geçmiştir.
Bu durumun üçüncü boyutu, ordu, direniş ve halk üçgeninin oluşmasının bölgede güvenliğin temini için yabancılara ihtiyaç kalmaması ile sonuçlanmasıdır. Halbuki Irak içindeki kimi gruplar Amerikan askerlerinin çıkması durumunda ülkenin ciddi güvenlik boşluğu ve sorunları ile karşı karşıya kalacağını telkin etmeye çalışıyorlar.
Ancak Irak ordusu, direniş grupları ve halkın terörizm ile mücadelede elde ettikleri başarılar ve kazanımlar ithal güvenliğini ve diğer ülkelerin müdahaleci girişimlerini devre dışı bırakmaktadır.
Bu durumun dördüncü boyutu, ordu, direniş grupları ve halkın özellikle de Irak'ta işbirliğinin devam etmesinin güvenlik ve terörizm ile mücadele alanında daha elle tutulan sonuçlar doğurmasıdır. Bu doğrultuda Irak Nuceba İslami Direniş Hareketi genel sekreter yardımcısı Nasr El Şimri , El Taremiyye operasyonunu överek bu tür operasyonların devamının tüm canileri tuzağa düşüreceğini ve Irak'taki terör planlarını ve tezgahların suya düşüreceğini belirtti./