BAE'nin İhtirasları ve Yüksek Kırılganlığı 
(last modified Mon, 24 Jan 2022 03:18:13 GMT )
Ocak 24, 2022 05:18 Europe/Istanbul
  • BAE'nin İhtirasları ve Yüksek Kırılganlığı 

BAE hükümeti yüksek bir kırılganlık seviyesinde olduğu bir durumda Batı Asya'daki ihtiraslı siyasetlerini sürdürüyor .

BAE son 10 yılda bölgesel ihtiraslarını iyice arttırmıştır.  BAE 2011 yılında  Libya'ya karşı NATO ordusunda yer aldı. Suriye krizinde açık ve net bir şekilde Şam hükümetine karşı ve muhalifleri desteklemek adına harekete geçti terörist ve muhalif güçleri iyice destekledi.  BAE Katar'ın Suudi Arabistan tarafından kuşatılması hususunda da Suudilere paralel olarak hareket etti. Fakat BAE hükümetinin Yemen'e yönelik müdahaleci siyasetleri Abu Dabi’nin ihtiraslı siyasetinin doruk noktası  sayılır, yani Suudi Arabistan'la saldırgan koalisyonuna katılarak Yemen'e karşı savaşa girmesi. 
Yemen'deki acı ve yoğun savaş bu Arap ülkesinde insani bir felaket ve çok sayıda sivil kayıplara yol açması dolayısıyla uluslararası eleştirileri beraberinde getirdi ve BAE hükümetinin bölgesel politikaları da sorgulandı. Her ne kadar Suudi Arabistan’ın hava saldırıları sivil kayıplara sebebiyet verse de yine BAE bu koalisyonda yer alması dolayısıyla hep eleştirildi.  BAE, sonuçları öngörmeden bölgedeki faaliyet alanını çok fazla genişletti. Şimdi de askeri etkilerinin kapsamı, BAE'nin güvenli bir sığınak olduğu fikrini yok etmiştir. 
Geçen pazartesi günü 17 Ocak’ta Yemen ordusu ve halk komiteleri Abu Dabi'ye saldırdı. Bu saldırıda  üç kişi öldü ve altı kişi yaralandı ve ülkeye ekonomik zarar verildi, bu da BAE'nin yüksek güvenlik açıklarını kanıtladı. Bu güvenlik açığı özellikle iki boyutta belirgindir.
Öncelikle BAE, kendisini bölgede bir ekonomik merkez olarak tanıtmaya ve kanıtlamaya çalışırken ekonomik potansiyeli konusunda özel planlar yapıyor.  Bu hedef, her şeyden ziyade ve her şeyden önce, yatırımın güvende ve coğrafi bölgenin güvenli olmasına bağlıdır. Ancak BAE'nin saldırgan ve agresif bölgesel politikaları, diğer ülkeleri Abu Dabi ile yüzleşmeye ve güvenliğinin tehlike altında girmeye sürükledi. 
İkinci mesele göçmenler BAE nüfusunun yaklaşık yüzde 90'ını oluşturuyor ve hastaneler ve silahlı kuvvetler de dahil olmak üzere ülkenin hayati altyapısının neredeyse tamamı aynı yabancı işgücüne bağlıdır. BAE ekonomisi büyük ölçüde bu güce bağımlıyken, Yemen'in BAE'ye yönelik saldırılarının devam etmesi yabancı işgücünün kademeli olarak ülkeden çekilmesine yol açabilir.
Uluslararası Kriz Grubu'ndan Elizabeth Dickinson, yabancıların korkması durumunda BAE'deki tüm hizmetlerin kesileceğini belirterek şöyle devam ediyor: "BAE için riskler çok ciddi. BAE'nin altyapısının yıkımına sebep olan herhangi bir olası saldırı, yıkıcı olacaktır. Böyle bir şey, bölgenin en dinamik ekonomilerinden birinin itibarını tehlikeye atabilir."
Bu güvenlik açıklarıyla başa çıkmak için BAE hükümeti, Siyonistlerin ceplerine inecek yeni masraflar yapmaya başvurdu. Katar Kanalı Al-Jazeera, BAE'nin büyük çaplı "Yemen Fırtınası" operasyonunun ardından ağır kayıplara maruz kaldıktan sonra Perşembe günü Siyonistlerden bir hava savunma sistemi satın almak için acil yardım istediğini bildirdi. Rapora göre, hava savunma sisteminin üretimini yapan Siyonist şirket "Sky Lock", Emirlik halkının bu şirketten acil yardım istediğini ve Siyonist rejimden bir füze sistemi satın almak istediğini açıkladı. 
Buna rağmen, bu yaklaşım BAE'ye güvenlik getirmeyecektir, çünkü bu silahların pratikte  Batı ülkelerinin, özellikle de ABD'nin en büyük silah tedarikçilerinden biri olmasına rağmen onlara güvenlik sağlayamamıştır. Siyonistlerden hava savunma sistemi satın almak BAE'ye güvenlik sağlayamazken, sırf Siyonistlerin Abu Dabi ile ilişkileri normalleştirmesine fayda sağlayacaktır./