Karabağ münakaşasında 3+3 grubunun rolü
AGİT Minsk Grubu ve AB'nin Brüksel dörtlü çerçeve doğrultusundaki girişimleri şimdiye dek Karabağ münakaşasının çözülmesine yardımcı olmamıştır.
Rusya ve Azerbaycan Cumhuriyeti cumhurbaşkanları telefonda Kafkasya ve Brüksel'de sınır güvenliğini görüştü.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasındaki telefon görüşmesi Brüksel görüşmesi etrafında yapıldı. Rusya daha önce 3+3 girişimini başlatmıştı; Rusya, İran İslam Cumhuriyeti, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetlerini içeren bir formül önermiş ve Aralık 2021'in başında 3+3 formatının ilk toplantısına Moskova'da ev sahipliği yaptı.
Bundan sonra Türkiye bu grubun ikinci toplantısına da ev sahipliği yapmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Şimdi İran İslam Cumhuriyeti, 3+3 toplantısının ev sahiplerinden biri olarak kabul ediliyor. İran İslam Cumhuriyeti'nin Bakü Büyükelçisi Seyyid Abbas Musevi bu açıklamada bulundu: "3+3 işbirliği konulu ikinci toplantının İran'da gerçekleştirilmesi öngörülüyor, başta bölge ülkeleri olmak üzere İran, Rusya ve Türkiye'nin üç büyük ülkesi ve Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan ve Gürcistan dahil olmak üzere Güney Kafkasya bölgesinin üç ülkesi bölgesel bir platform oluşturmalı ve tüm ekonomik, transit ve enerji sorunlarını ve diğer sorunları bu formatta çözülmelidir. "
Bu bölgesel mekanizmanın varlığı, Erivan ve Bakü arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için gereklidir, çünkü Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Ermenistan Başbakanı ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı arasında Brüksel'de yapılan dördüncü üçlü toplantıya rağmen, taraflar arasındaki gerilim hala artıyor. Avrupa'nın Karabağ sorunundaki tavrına bakıldığında, bu aktörün şimdiye kadar yapıcı bir rol oynayamadığını görüyoruz. Zira Karabağ sorununun çözümü dışındaki siyasi saiklerin, Rusya ile Batı arasındaki yeni yüzleşme doğrultusunda Rusya'ya karşı bir rol oynamak gibi durumun söz konusu olduğu görülmektedir. Bu bağlamda Minsk grubunun deneyimi de böyle bir konuyu vurgulamaktadır. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in bu konuda birkaç kez söyledikleri gibi de MİNSK grubu şimdiye dek etkili bir adım atmamış, çözüme yönelik hareket etmemiştir.
Minsk Grubu'na yönelik bu görüşün oluşması ve genel olarak Dağlık Karabağ sorununda Batılı ülkelerin olumsuz ve pasif rolü, Avrupa'nın arabuluculuk konusundaki yetersizliğinin bir sonucudur. Öyle ki 44 günlük Dağlık Karabağ savaşı bile, 2020 yılında Rusya'nın denetiminde ve arabuluculuğunda Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında ateşkes anlaşmasıyla sona erdi. Ancak, sınır bölgelerindeki gerilimlerin devam etmesi ve Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde gerginliğe neden olan faktörlerin varlığının devam etmesi, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenliğin sağlanmasında Rusya ve diğer komşuların rolünü ön plana çıkarmıştır. 3+3 girişimi, Rusya'nın da desteklediği bu yönde mevcut en iyi çerçevedir.
Bu bağlamda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov şunları söyledi: "Moskova, Ermenistan, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Gürcistan ile komşu ülkeler Rusya, Türkiye ve İran'dan oluşan 3+3 formatını destekliyor. Ayrıca Moskova, Avrupa Birliği'nin eylemlerini izliyor ve bu Birliğin Rus karşıtı politikasının yakında ortadan kalkacağından şüphe ediyor."
Dolayısıyla Avrupa Birliği'nin savaş ve çatışmaları önleyemeyen hatta ateşkes bile oluşturamayan tavrını sürdürmede ısrar etmesi, Kafkas bölgesine müdahale için bir bahane ve mazeret olarak görülebilir. Özellikle şimdi, Ukrayna'daki çatışmanın ortasında, Avrupa Birliği'nin Kafkasya'da belirli siyasi ve jeopolitik çıkarlar peşinde koşması konusu gündeme geliyor. Dolayısıyla, "3+3" mekanizması, AB mekanizmasının veya Minsk Grubu'nun kusurlarından arınmış bir yapıdır.
Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü "Maria Zaharova" konuyla ilgili şunları söyledi: "Güney Kafkasya bölgesinin sorunlarının çözümü için 3+3 kombinasyonunda bir işbirliği mekanizmasının oluşturulması bölgedeki güven düzeyinin artmasına yardımcı olabilir".
Özetle, bölge dışındaki aktörlerin uluslararası grup ve kurumlar başlığı altında çeşitli çatışmalara müdahalesinin sadece Batı çıkarları çerçevesinde olmadığını, aşırı talepler çerçevesinde olduğunu da söylemek mümkün.