Suudi Arabistan'ın baskı düzenine geri dönüş yapması
Suudi Arabistan son aylarda siyasi, medeni ve insan hakları aktivistlerine karşı yeni bir şiddet aşamasına girmiştir. Suudi makamlar ise bu aktivistlere karşı ağır ahkam kesmekle beraber verilen hükümleri de ağırlaştırdılar.
Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan Krallığı koltuğuna oturmak için ciddi bir rakip görmese de, en ufak eleştiriyi bile görmezden gelmiyor ve ufacık bir eleştiriyle bile en sert bir şekilde karşılaşıyor. Suudi siyasi ve sivil aktivistler, Suudi yöneticilerin politikalarını sosyal ağlarda eleştirmektedir, ancak Suudi güvenlik aygıtı tarafından tutuklanıp ağır cezalara çarptırılmaktadır.
Son günlerde Suudi mahkemeleri, doktor ve kadın aktivist "Salme al-Şehab'"ı 35 yıl ve kadın siyasi aktivist "Nura el Kahtani"yi 45 yıl hapis cezasına çarptırdı. Suudi mahkemesi ayrıca Suudi Arabistan'da yaşayan Tunuslu doktor Mahdia el-Marzuki'yi Lübnan Hizbullahını destekleyen bir tweet yazdığı için 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Bu mahkeme ayrıca bir başka Suudi kadın aktivist Esra El'Ğomğam'ın da aynı suçtan hapis cezasını 8 yıldan 13 yıla çıkardı. Bu arada Suudi yargı sistemi, iki sivil ve insan hakları aktivisti, "Ibrahim Al-Mazi" ve "Naser Al-Mübarek"ı 16 yıl hapis cezasına çarptırdı. Suudi rejimi, Suudi Arabistan'ın El-Ahsa eyaletine bağlı el-Umran kentindeki Şii din adamlarından Şeyh Muhammed El-İbad'ı bir kez daha tutukladı. Şeyh El-İbad, Suudi güçleri tarafından daha önce de tutuklanmış ve yedi ay önce serbest bırakılmıştı. Ancak tekrar tutuklandı. Peki Al-ı Suud'un Suudi Arabistan'daki sivil aktivistlere yönelik şiddeti neden bir kez daha bariz bir artış yaşadı?
Suudi Arabistan'da sivil aktivistlere yönelik şiddetin artmasının birinci nedeninin Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın karakteriyle ilgili olduğu söylenebilir. Suud al-Sab'ani, "Riyad'ın eşkıyası" kitabında Muhammed bin Selman hakkında şöyle yazıyor: "O gençliğinden beri saldırganlık ve öfkesiyle bilinirdi. Bu iki özellik Muhammed bin Selman'ın kişiliğinin iki temel özelliğiydi ve bu onun güvenilirliğini sorgulatıyor. Suudi yazar ayrıca "Muhammed'in otoriter ve sultacı karakteri, davranışlarında bir tür gaddarlık ve şiddetin oluşmasına neden olmuştur" diye ekliyor. Bu özellikleri Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın en yüksek makamlarına ulaşma sürecinden geçtiği son 7 yılda her türlü rakibine ve eleştirmene karşı açık ve aleni şiddet kullanmasına neden oldu.
Ancak son 2 yılda bu şiddet ya azaldı ya da gizlendi. Bunun nedeni, ABD Başkanı Joe Biden'in Muhammed bin Selman'a yönelik siyaseti ve bakış açısıyla ilgiliydi. ABD'nin sözde demokrat başkanı Joe Biden, Bin Selman'ı açıkça eleştirdi ve büyük ve bariz insan hakları ihlalleri nedeniyle Suudi Arabistan'ı hor görülen bir ülkeye dönüştüreceğini açıkladı. Buna dayanarak, Suudi Arabistan Krallığı koltuğuna ulaşma arzusu olan Muhammed bin Selman, pür dikkat hareket etti ve gerçek kimliğini bir şekilde gizlemeye çalıştı. Geçen Temmuz'da Joe Biden'ın Suudi Arabistan ziyareti ve Muhammed bin Selman ile görüşmesi, Suudi veliaht prensi üzerindeki Amerikan eleştirisinin baskısının azalmasına neden oldu ve bir şekilde bu baskının etkisizliğini ortaya çıkardı. Bu gezinin sona ermesinden sonra, bin Selman geçmişteki şiddet yaklaşımını sürdürmekle kalmadı, daha da ileri giderek hapisteki kadın insan hakları savunucularına verilen cezaları ağırlaştırdı. Dolayısıyla son aylarda Suudi Arabistan'da sivil aktivistlere yönelik şiddetin artmasının bir başka nedeni de Washington'un yaklaşımının değişmesi ve Bin Selman'ın ABD'ye yönelik nasıl bir politika izlemesi gerektiğini anlamasıdır.