Gazze: Küresel Utancın Tam Boy Aynası
Parstoday – Netanyahu, kuşatma altındaki Gazze halkına gıda ulaştırmayı ve yardım sağlamayı bir baskı ve pazarlık aracı hâline getirmiş durumda. Bu, ahlaka, hukuka aykırı ve tiksindirici bir tutumdur.
Middle East Eye adlı internet sitesi, Pazartesi günü Sümeyye Gannuşi imzasıyla yayımladığı yazıda şöyle yazdı:"Razan Abu Zaher sadece dört yaşındaydı. Yıkılmak üzere olan bir hastanenin zemininde hayatını kaybetti. Minik kaburgaları küçük kanatlar gibi inip kalkıyor, ama artık uçacak gücü kalmamıştı. Bedeni zayıf ve kurumuş, gözleri çökmüştü. Sesi kısılmıştı, çocukça bir kahkahası yoktu. Razan, annesinin gözleri önünde yavaşça ve acı içinde can verdi. Annesi ona yaşaması için yalvarıyordu. Doktorun ise ne şırıngası, ne serumu, ne de teselli edecek bir sözü kalmıştı."
Razan tek değil. O, binlerce çocuktan sadece biri. Anneler artık ağlamayan bebeklerini kucaklarında taşıyor. Babalar elleriyle mezar kazıyor ve toz duman arasında ninni mırıldanıyor. Tüm bu vahşet, izleyen ama başını çeviren bir dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor.Mart ile Haziran ayları arasında BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA), Gazze’de 74 binden fazla çocuğu muayene etti. Bunlardan 5.500’ü ağır yetersiz beslenme teşhisi aldı. 800’den fazlası ise kritik durumdaydı. İsrail bombalarından sağ kalan çocuklar, ya açlıktan ya da hastalıktan ölüyor.
Açlık, Silah Olarak Kullanılıyor
Gazze’deki mesele bir kıtlık değil; silaha dönüştürülmüş bir açlıktır. Bu, bir halkın kasıtlı olarak boğulmasıdır – iplerle değil, bürokrasiyle. Sadece bombalarla değil, idari emirlerle. İsrail fırınları bombalıyor, yardım konvoylarına ateş açıyor, tarlaları yerle bir ediyor, gıda ulaştırılmasını lojistik sabotajlarla durduruyor. Öldürmedeki titizlik neyse, aç bırakmadaki yöntem de aynı. Açlığı silah olarak kullanmak, tarihte benzeri görülmemiş bir yöntemdir.Bu bir abluka değil; bu, “dünyanın ilk televizyonda yayınlanan soykırımıdır.” Sosyolog Martin Shaw, İsrail’in, Raphael Lemkin’in tanımladığı Nazi soykırım modelini izlediğini söylüyor: “Bir parça ekmek ve hayatta kalma savaşı – bireysel ve ulusal düşünceyi felç eden bir süreç.”
Bilinçle Savaş
Gazze’de gazeteciler bile açlıktan muzdarip. El Cezire muhabirleri açıkça "açız" diyor: “Dünden beri yiyecek hiçbir şey bulamadık.” Gözlemci, kurbana dönüştüğünde; anlatıcı, açlık tarafından yutulduğunda, durum artık bir kriz değil, felakettir.Yine de Filistinliler, ölebileceklerini bilerek yemek sırasına giriyorlar. Bir çuval un için yola çıkanlar, ceset olarak geri dönüyor. İsrail ordusunun tuzak olarak planladığı “açlık ölüm bölgelerine” giriyorlar.Sadece bir günde, yiyecek ararken 115 Filistinli şehit edildi. Bunlardan 92’si gıda sırasında, 19’u ise çocuktu. 27 Mayıs’tan bu yana, Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) tarafından yönetilen gıda dağıtım noktalarında 1000’den fazla kişi öldürüldü, yaklaşık 5000 kişi yaralandı.
Bir baba, açlık kuyruğunda vurulan oğlunun kanlı bedenini kucaklıyor. Bağırmıyor. Sadece onu sallıyor ve mermilerin arasında adını mırıldanıyor – çünkü elinde kalan tek şey bu.Bu, açlık yoluyla yapılan bir soykırımdır. Ama dünya hâlâ buna “savaş” demekte ısrar ediyor.
Suç Ortakları Kim?
İsrail bombayı atıyor ve kapıları kapatıyor. Amerika, silahların parasını ödüyor ve vetoyla destekliyor.Peki ya Arap rejimleri? En yakındaki “kardeşler” değil mi? Ortak kan ve kardeşlikten söz ediyorlar ama şimdi gardiyan, hapishane yöneticisi ve cellat oldular.Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, İsrail destekli bir darbeyle iktidara gelen bir generaldir. Bugün Mısır’ı gaz bombası ve hapishane ile yönetiyor. Ama en vahşi eylemi, Gazze’yi kuşatmak için Sina’da tampon bölge kurmak oldu. Rafah sınırı kapalı. Yardım kamyonları güneşte çürümeye terk ediliyor. Doktorların girişine izin verilmiyor ve her gün daha fazla çocuk ölüyor.Bu, diktatörlerin el kitabıdır: Batı’ya itaat et, İsrail’i memnun et, halkını hapsedip istediğini yap. Onlar izleyici değil; suç ortağıdırlar – kıtlıkta, ablukada, katliamda.
Bu boğazlama ipini tutan başka eller de var. Örneğin Avrupa. Aydınlanma ile övünen, “Bir Daha Asla”yı slogan edinen Avrupa. Ama cesetler Filistinli olunca susuyor.Avrupa Birliği, İsrail’in en büyük ticaret ortağıdır. İnsan haklarını ticaretin şartı yapan bir anlaşma imzalamıştı. Ama şimdi o taahhüt mezara gömülmüş durumda. AB’nin kendi iç incelemeleri bile İsrail’in bu anlaşmayı ihlal ettiğini doğruladı.Avrupalılar ne yaptı? Hiçbir şey. Ne yardım gönderildi, ne abluka kaldırıldı.Bu olay tarihe, suç ortaklığı olarak geçecektir.