Türkiye Dışişleri Bakanı'nın Gazze'deki İsrail Rejimi Hedefine İlişkin Analizi
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail rejiminin Gazze Şeridi'ni sakinlerinden boşaltma niyeti hakkında uyarıda bulundu.
Parstoday'in haberine göre, Fidan, NTV’ye verdiği röportajda "İsrail, Gazze halkının sorunlarını ve acılarını artırarak ve bazı ülkelerden onları kabul etmelerini isteyerek, Gazze Şeridi'ni boşaltmak istiyor" dedi. Fidan, İsrail'in bir yandan Gazze Şeridi'nin altyapısını tahrip ettiğini, açlık, kıtlık ve katliam yarattığını; diğer yandan ise istihbarat görevlilerinin başka ülkelere giderek çok sayıda Gazzeli göçmeni kabul etmeleri için onları ikna etmeye çalıştığını sözlerine ekledi.
Hakan Fidan, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki yaşam koşullarını zorlaştırdığını ve bazı ülkelerin, Filistinli mültecileri kabul etmeye hazır olduklarını açıkladığında, bölgeyi boşaltma planını uygulayacağını vurguladı. Böyle bir planın hayata geçirilmesinin engellenmesi gerektiğini belirten Fidan, Ankara'nın belirli ülkelerle bu konuda görüşmeler yaptığını ve onları uyardığını, ancak tüm dünyanın böyle bir plana karşı durmaya hazır olması gerektiğini ekledi.
Türkiye'nin diğer üst düzey yetkilileri de Gazze Savaşı'nın yıkıcı sonuçları ve İsrail'in işlediği suçlar hakkında uyarıda bulundular. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 22 Temmuz 2025'te İsrail rejiminin Gazze'deki suçlarına değinerek, "İsrail'in eylemleri Nazilerin suçlarını geride bıraktı. Gazze'deki gelişmelere sessiz kalan herkes, İsrail'in suçlarının temel ortağıdır" dedi. Erdoğan ayrıca, hedeflerinin İsrail'in Gazze'de işlediği soykırımı durdurmak ve bölgeye insani yardımların girmesini sağlamak olduğunu belirtti.
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in stratejik müttefiki olarak, Tel Aviv'in Gazze sakinlerine yönelik şom ve insanlık dışı planlarının doğrudan suç ortağıdır. ABD Başkanı Donald Trump, Şubat 2025'te Gazze sakinlerinin zorla çıkarılması yönündeki İsrail rejiminin isteğiyle örtüşen tartışmalı açıklamalarda bulunmuş ve Gazze Şeridi'nin tamamen boşaltılması ile Filistinlilerin komşu Arap ülkelerine yerleştirilmesini talep etmişti.
Trump, Gazze halkının uygun bir yer bulunursa bu bölgeden ayrılmak istediğini ve bazı ülkelerin bu yeri sağlayabileceğini iddia etmişti. Bu plan, bölgesel ve uluslararası alanda geniş çaplı olumsuz tepkilerle karşılandı. Hatta ABD'nin Almanya ve Fransa gibi Batılı ortakları ve müttefikleri bile bu planı kınadı. Eleştirenler, bu planı açık bir insan hakları ihlali ve Gazze'de etnik temizlik girişimi olarak değerlendirdiler.
Donald Trump'ın Gazze sakinlerini tehcir etme planından fiilen geri çekilmesinden sonra, İsrail rejimi şimdi kendi başına harekete geçerek, bazı haber ve raporlara göre Etiyopya, Endonezya ve Libya gibi ülkelerle Gazze sakinlerini kendi topraklarında yerleştirme konusunda anlaştı. Ancak böyle bir planın uygulanması, Gazze halkının yoğun direnişiyle karşılaşacaktır.
Bu endişeler göz önüne alındığında, Gazze ile ilgili başka bir planın uygulanması gündeme geldi. İsrail Savaş Bakanı Israel Katz, Gazze'deki tüm Filistinlileri Refah harabelerindeki bir kampa yerleşmeye zorlayacak planlar geliştirdi. Hukuk uzmanları ve gözlemciler bu eylemi insanlığa karşı bir suç olarak nitelendiriyor.
Israel Katz, İsrail'in "göç planını" uygulamaya kararlı olduğunu ve bunun gerçekleşeceğini vurguladı. İsrail gazetesi Haaretz'in haberine göre, Israel Katz İsrail ordusuna Refah şehrinin kalıntıları üzerine "insani şehir" adını verdiği bir kamp kurmak için hazırlanmaları talimatını verdi. Katz, Filistinlilerin kampa girmeden önce bir "güvenlik taramasından" geçeceklerini ve sözde insani şehre girdikten sonra oradan çıkmalarına izin verilmeyeceğini belirtti.
Başlangıçta 600.000 Filistinlinin bu bölgeye taşınacağı ve nihayetinde Gazze'nin tüm nüfusunun buraya yerleştirileceği ifade edildi.
Uluslararası gözlemciler, İsrail'in Savaş Bakanı Katz tarafından yeni açıklanan ve Gazze'de "insani şehir" kurulmasını öngören planına ilişkin gerçek niyetler konusunda uyarıda bulundular. Bu planı, Gazze sakinlerinin bölge dışına zorla nakledilmesi için bir zemin hazırlığı olarak değerlendiren gözlemciler, bunu "insanlığa karşı bir suç" olarak nitelendirdi./