İslam İşbirliği Teşkilatı Doha Zirvesi: İsrail’e Karşı Kınamadan Pratik Adımlara Geçiş
Parstoday - Katar Haber Ajansı Genel Müdürü, yaklaşan İslam İşbirliği Teşkilatı acil zirvesinin, Filistin halkına karşı işlenen suçlara karşı Arap ve İslam ülkelerinin tutumlarının birleşmesinde önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Parstoday’in bildirdiğine göre, 15 ve 16 Eylül 2025 Pazar ve Pazartesi günleri, tüm gözler Katar’ın başkenti Doha’da olacak. Burada, Siyonist rejimin Katar’a yakın zamanda gerçekleştirdiği saldırıya ortak tepki amacıyla Arap ve İslam ülkelerinin liderlerinin acil zirvesi düzenlenecek.
Bu acil zirve, bölgesel ve uluslararası çok hassas koşullar altında ve İsrail rejiminin Katar’a yönelik son saldırısının ardından gerçekleşecek. Bu durum, sadece Filistin meselesiyle ilgili değil, aynı zamanda tüm bölgedeki siyasi gelişmeler açısından da önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Bu bağlamda, Katar medya uzmanları ve analistleri, İsrail rejiminin Katar’a saldırısının Arap milliyetçi duygularını canlandırdığını ve bölge önceliklerini değiştirdiğini vurguluyor.
Arap ve İslam Tutumlarının BirliğiKatar Haber Ajansı Genel Müdürü Ahmed er-Rumeyhi, bu konuda şunları söyledi: Uluslararası hukuki yol, işgalcilerin (Siyonistlerin) sürekli ihlallerine, özellikle de İsrail’in işgalci başbakanı Binyamin Netanyahu’nun işlediği belgelenmiş suçlara karşı en uygun ve gerekli seçenektir. Uluslararası mahkemeler, özellikle Uluslararası Adalet Divanı, bu suçların derecesini teyit eden çeşitli süreçler oluşturmuştur.
Er-Rumeyhi, İsrail rejiminin Katar’a karşı vahşi saldırısının uluslararası alanda hızla artan bir kınama dalgası yarattığını ve bunun tesadüfi olmadığını, aksine dünya çapında İsrail rejiminin ihlal boyutlarına dair artan farkındalığın sonucu olduğunu belirtti.
Milliyetçi Duyguların CanlanmasıKatar’ın El-Şark gazetesinin genel yayın yönetmeni Cabir el-Hırmî de, İsrail rejiminin Katar’a hain saldırısının Arap milliyetçi duygularını benzeri görülmemiş şekilde canlandırdığını ve herkesin bu saldırının hedefinin sadece tek bir ülke değil, tüm bölge olduğuna inancını güçlendirdiğini söyledi. El-Hırmî, İsrail rejiminin hiçbir kırmızı çizgiyi tanımadığını, hiçbir anlaşmaya bağlı kalmadığını ve ahlaki kaygı gözetmeden saldırgan politikalar izlediğini vurguladı.
El-Şark gazetesinin genel yayın yönetmeninin ifadesine göre, İsrail bu saldırı ile “Büyük İsrail” planına dayalı yeni talepler ve şartlar dayatmaya çalışıyor. Bu da Arap ülkelerini varoluşsal bir tercihle karşı karşıya bırakıyor. Bu yüzden Doha zirvesinin söylemden eyleme geçmesi gerekiyor.
Bu bağlamda, uluslararası hukuk avukatı Naser el-Edbe de şöyle vurguladı: Artık kınamalar ve sloganlarla yetinme zamanı değil; pratik adımlar atarak ve sahada etkili kararlar alarak ilerlemeliyiz.El-Edbe, İsrail rejiminin Katar’a yaptığı son saldırının, 1968 Viyana Sözleşmesi’ni açıkça ihlal ettiğini belirtti. Bu sözleşme, diplomatların ve uluslararası arabulucuların korunması için yasal çerçeveyi oluşturuyor ve tarih boyunca elçiler mutlak dokunulmazlığa sahip olmuşlardır; bu günlerde de bu hak uluslararası hukuka dahil edilmiştir.
Uluslararası hukuk avukatı ayrıca, buna karşılık verilirken sadece hukuki adımların değil, Çin, Rusya ve BRICS ülkeleri gibi Batı dışı büyük güçlerle geniş ittifaklara dayanılması gerektiğini ve ayrıca uluslararası kamuoyunun Siyonist rejimin ihlallerini ifşa etmek için seferber edilmesi gerektiğini söyledi.