Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Gazze’deki Soykırım Sonucuna Nasıl Ulaştı?
https://parstoday.ir/tr/news/west_asia-i283466-birleşmiş_milletler_İnsan_hakları_konseyi_gazze’deki_soykırım_sonucuna_nasıl_ulaştı
Parstoday – Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini hukuki anlamda "soykırım" olarak nitelendirdi.
(last modified 2025-12-01T06:11:24+00:00 )
Eylül 28, 2025 10:26 Europe/Istanbul
  • Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Gazze’deki Soykırım Sonucuna Nasıl Ulaştı?

Parstoday – Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini hukuki anlamda "soykırım" olarak nitelendirdi.

Parstoday'in haberine göre, BM İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı Bağımsız Soruşturma Komisyonu, Siyonist rejimin Gazze'deki davranışlarının, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kapsamındaki soykırım tanımıyla örtüştüğünü ve hem "maddi unsurlar" hem de "özel kast" bakımından soykırımın gerçekleştiğini bildirdi.

Komisyon, en son raporunda şu ifadelere yer verdi: Sivillerin öldürülmesi, ciddi fiziksel ve psikolojik zararlar verilmesi, yaşanmaz ve dayanılmaz koşulların oluşturulması, hatta gelecekteki nesillerin doğumunun engellenmesi gibi eylemler, sıradan bir askeri çatışmanın ötesinde bir amacı gösteriyor ve Filistin halkının tamamının veya bir kısmının yok edilmesinin hedeflendiğini ortaya koyuyor.

Komisyon, hukuki metodolojisinde Siyonist rejimin eylemleri ve yetkililerinin açıklamalarını inceledikten sonra bu eylemlerin soykırım tanımına uyduğunu tespit etti. Çünkü şiddetin boyutu ve niteliğine ek olarak, Gazze nüfusunun yok edilmesine yönelik "özel kast" da açıkça mevcuttur – askeri gerekçeler ileri sürülse bile.

BM İnsan Hakları Konseyi Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nun bu yeni raporu, Gazze savaşı açısından bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. 1948 Sözleşmesi kriterlerine dayandırılan ve mevcut delillerle hazırlanan bu rapor, İsrail’in Gazze’deki davranış ve politikalarının açık bir soykırım örneği olduğunu göstermektedir.

Binlerce sivilin, özellikle kadın ve çocukların öldürülmesi, hayati altyapının yok edilmesi, gıda ve ilaç ambargosuyla Gazze’deki günlük yaşamın felç edilmesi ve İsrail yetkililerinin açık beyanları, Filistin halkının bir kısmının sistematik olarak yok edilmek istendiğine işaret ediyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri saldırılarının ilk günlerinden itibaren, hedeflerin askeri operasyonların ötesine geçtiği ve sivilleri hedef aldığı belliydi. Okulların, hastanelerin, yardım merkezlerinin, hatta geçici sığınakların bombalanması ve şimdi de gıda ve ilaç gibi temel yardımların giriş yollarının kapatılması, özellikle kadın ve çocukların hayatını kaybetmesine neden olmuş ve Siyonist rejimin Filistinlilere yönelik soykırım niyetini daha da açık hale getirmiştir.

Bu suçların boyutu öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, İsrail’in birçok destekçisi ve müttefiki bile artık bu rejimle iş birliğini kesmiş ve Filistin halkına yönelik savaşın ve katliamın sona ermesini talep etmeye başlamıştır. Öyle ki, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 80. oturumunda Siyonist rejimin başbakanı Binyamin Netanyahu'nun konuşmasının başında birçok ülkenin temsilcileri salonu terk etmiştir.

Uluslararası hukukta, bir soykırımın gerçekleşmiş sayılabilmesi için, belirli bir ulusal, etnik, ırksal veya dini grubun tümü ya da bir kısmını yok etme kastıyla bir dizi eylemin gerçekleştirilmiş olması gerekir. Bu eylemler; doğrudan katliam, ciddi fiziksel veya zihinsel zararlar verme, yok edici yaşam koşulları oluşturma veya gelecekteki nesillerin doğumunu engellemeyi içerebilir. İnsan Hakları Konseyi’nin bulgularına göre, Gazze savaşında tüm bu unsurlar mevcuttur.

Bu raporun önemi, İsrailli yetkililerin kamuoyuna yaptığı açıklamalarda daha da netleşmektedir. Netanyahu’nun Gazze’nin tamamen yok edilmesi gerektiği veya Filistinli halkın geleceğinin yok edilmesi yönündeki sözleri, sahadaki askeri eylemlerle birleşince, Siyonist rejimin Gazze Şeridi’nin geleceğine dair niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu rapor, son haftalarda Londra, Paris, New York ve Madrid gibi birçok şehirde İsrail’in suçlarına karşı geniş çaplı protestoların düzenlendiği bir dönemde yayımlandı. Göstericiler, saldırıların derhal durdurulmasını ve Gazze kuşatmasının sona ermesini talep ediyorlar. Bu protestolar, İsrail yetkililerinin suçlarını örtbas etme çabalarına rağmen, dünya kamuoyunun artık İsrail’in siyasi ya da askeri gerekçelerini kabul etmediğini ve Filistin halkına yönelik suçların inkâr edilemez olduğunu gösteriyor.

Latin Amerika ülkeleri de sadece İsrail’in suçlarını bir kez daha kınamakla kalmadı, aynı zamanda Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Filistin davasını savunmak isteyenlerin kayıtlarının alınmaya başlandığını duyurdu ve kendisinin de Filistin’i savunmak için cepheye gitmeye hazır olduğunu ifade etti. Bolivya da benzer bir tutum benimseyerek, İsrail’in saldırılarını insanlığa karşı suç olarak nitelendirdi ve uluslararası mercilerde derhal hesap sorulması gerektiğini belirtti.

Bu koşullar altında, silah sevkiyatının durdurulması, hedefli yaptırımlar uygulanması ve hukuki süreçlerin desteklenmesi, Gazze’deki soykırımın durdurulmasına katkı sağlayabilecek adımlardır. Ancak siyasi lobiler ve ekonomik çıkarlar, Batılı ülkelerin kararlı adımlar atmasının önünde hâlâ büyük bir engel oluşturmaktadır.

BM İnsan Hakları Konseyi’nin raporu açıkça göstermektedir ki, Gazze’de yaşananlar yalnızca bir savaş ya da askeri çatışma değildir; Filistin halkının bir kısmının kasıtlı olarak yok edilmesini amaçlayan planlı bir süreçtir. Bu rapor, hem uluslararası yargı organları için bir hukuki belge hem de İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeye devam eden hükümetler için siyasi bir uyarıdır. Böyle bir suça karşı eylemsizlik, sadece soykırıma ortaklık anlamına gelmekle kalmaz, aynı zamanda uluslararası hukuk sisteminin geleceğini de tehlikeye atar.