Mısır ve Gazze Savaşı: Çifte Strateji Takibi Çabası
Parstoday – 7 Ekim 2023’te gerçekleşen Aksa Tufanı operasyonunun ardından başlayan Gazze savaşı, Mısır’ın iç ve dış politikasında bir dönüm noktası oldu.
Parstoday’in haberine göre, Mısır’ın 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze savaşıyla ilgili attığı tüm adımlar, iç ve dış baskıların yönetimi ile bölgesel rolünün zayıflamasını önleme çabasını içeren çifte strateji çerçevesinde değerlendirilmeli. Mısır, aynı anda hem yoğun iç hem de dış baskılarla karşı karşıya kaldı ve tarihi bölgesel rolünün gerileme tehdidiyle yüzleşti. Bu durum, yalnızca acil güvenlik ve diplomatik tepkileri değil, aynı zamanda Filistin meselesindeki geleneksel konumunu korumak için uzun vadeli bir strateji tasarımını da zorunlu kıldı. Mısır, Gazze savaşı karşısında uluslararası baskılar, iç güvenlik kaygıları ve Filistin davasına bağlılık gibi çeşitli etkenlerle karşı karşıya kaldı. Bu bağlamda Mısır’ın tutum ve eylemleri birkaç temel başlıkta özetlenebilir:
- Kamuoyunun Kontrolü ve Siyasi Krizin Yönetimi
Mısır kamuoyu tarihsel olarak Filistin davasıyla güçlü bir bağa sahip ve Gazze’deki krizin derinleşmesi, halkın öfkesinin patlamasına ve ülke genelinde protestolara yol açabilir. 7 Ekim sonrasında Mısır halkı arasında Filistinlilere yönelik büyük bir dayanışma dalgası oluştu; bu dalga, iç siyasi istikrarı tehdit edebilecek potansiyele sahipti. Mısır hükümeti, bu durumu hassasiyetle ele alarak gösterileri kontrol altına aldı ve medya araçları ile güvenlik kısıtlamaları yoluyla yayılmasını engelledi. Bu yönetim biçimi, iki temel amacı hedefliyordu: siyasi bir krizin önüne geçmek ve kamu düzenini korurken halkın gözünde Filistin karşıtı bir pozisyona düşmemek.
- Çatışan Dış Talepler Arasında Denge Arayışı
Uluslararası alanda Mısır zorlu bir konumda kaldı. Batılı ülkeler ve bazı Arap devletleri başta olmak üzere birçok küresel ve bölgesel aktör, Hamas ve direniş karşıtı bir tutum sergileyerek Mısır’a İsrail’in güvenlik politikalarıyla uyumlu hareket etmesi yönünde baskı yaptı. Öte yandan bazı ülkeler ve gruplar, Mısır’ı Filistin’e açık ve aktif destek vermeye çağırdı.
Bu iki uç arasında Kahire’nin yanıtı dikkatli bir denge politikası oldu: İsrail’in saldırılarının açık şekilde kınanması, Gazze halkının zorla göç ettirilmesini müzakere edilemez bir kırmızı çizgi olarak tanımlaması, İsrail’e ateşkes için baskı yapılması ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi yönünde somut adımlar atılması. Bu yaklaşım, her iki tarafın taleplerini kısmen karşılamayı başardı ve Mısır’ın doğrudan bir cepheyle karşı karşıya gelmesini engelledi.
- Mısır’ın Çifte Rolü: Sınırın Bekçiliği ve Sonuçsuz Arabuluculuk
Gazze Şeridi’nin komşusu olan Mısır, bu bölgede iki yönlü bir rol üstlenmiştir. Bir yandan, Gazze’nin dış dünyaya açılan tek kapısı olan Refah Sınır Kapısı’nın kontrolü, Mısır’ı bu bölgenin insani “bekçisi” konumuna getirmiştir. Bu geçiş noktasının açık ya da kapalı olması, yardım ulaştırılması ve halkın hareketliliği açısından her zaman hayati öneme sahip olmuştur.
Diğer yandan, Mısır’ın İsrail ile Filistinli gruplar arasında uzun bir arabuluculuk geçmişi bulunmaktadır. 2014 Gazze savaşı ve son dönemdeki müzakereler dahil olmak üzere birçok süreçte ateşkes görüşmelerine ev sahipliği yapmıştır. Ancak bu arabuluculuk çabaları her zaman başarıya ulaşmamıştır. Bugün de Mısır, Katar ile birlikte Gazze savaşında ateşkes sağlanması için girişimlerini sürdürmektedir.
Ulusal Güvenlik: Kahire’nin Zorunlu Göçe Karşı Kırmızı Çizgisi
Gazze savaşı bağlamında Mısır’ın en önemli kaygısı, ülkenin ulusal güvenliğidir. Kahire, Siyonist rejimin ısrarla peşinde olduğu Gazze’deki Filistinlilerin Sina Çölü’ne zorla göç ettirilmesine yönelik her türlü plana kesin bir şekilde karşı çıkmakta ve bunu ülkenin egemenliği ile iç istikrarına doğrudan bir tehdit olarak görmektedir. Mısır yetkilileri bu senaryoyu “doğrudan ulusal güvenlik tehdidi” olarak nitelendirmekte; çünkü böyle bir gelişme, ülke topraklarına ağır insani ve güvenlik yükleri getirecektir.
Hatta bazı söylentilere göre Amerika, Etiyopya ile yaşanan Nahda Barajı krizinin çözümünü, Mısır’ın Filistinlileri kabul etmesine bağlamayı planlıyor. Ancak Mısır bu ihtimali kesin bir dille reddetmektedir. Bu endişe, Mısır ordusunun Gazze sınırındaki varlığını ciddi şekilde artırmasına neden olmuş; böylece hem güvenlik sızıntılarını önlemeyi hem de İsrail tarafına, Mısır’ın çıkarları pahasına herhangi bir çözümün kabul edilmeyeceğine dair net bir siyasi mesaj iletmeyi amaçlamıştır.
- Ekonomik Baskılar ve Nüfuz Araçları
Siyonist rejim, Mısır üzerinde baskı kurmak için ekonomik araçlardan faydalanmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği, Siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun yalnızca bir ay önce imzalanan 35 milyar dolarlık doğalgaz anlaşmasını askıya almasıdır. Bu adımın amacı, Mısır’ı Sina’daki askeri varlığından geri adım atmaya zorlamak, Hamas üzerindeki baskıyı artırmak ve Kahire’nin Gazze’deki Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine yönelik plana karşı tutumunu yumuşatmaktır.
Bu gelişme, İsrail’in ekonomik çıkarları siyasi ve güvenlik hedeflerine ulaşmak için bir baskı aracı olarak kullanma çabasını açıkça ortaya koymaktadır.
- Genel Değerlendirme
Mısır’ın Gazze savaşına yönelik tutumu, Filistin halkıyla dayanışma, karmaşık ulusal güvenlik hesapları ve uluslararası sahnede makul bir aktör olma çabasının birleşimi olarak değerlendirilebilir. Bu çok katmanlı politika; diplomatik, güvenlik ve ekonomik araçlarla yürütülmekte ve Kahire’nin Filistin ve Gazze gelişmelerindeki konumunu koruma amacını taşımaktadır.
Bu stratejinin geleceği, Mısır’ın ekonomik krizi kontrol etme ve siyasi–toplumsal bütünlüğünü koruma kapasitesine bağlıdır. Zira bu alanlardaki herhangi bir aksama, ülkenin Batı Asya’daki karmaşık ve değişken dengelerdeki yerini hızla zayıflatabilir. Kahire, bir yandan Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurma hakkını savunurken, diğer yandan krizin kendi sınırlarına taşmasını engellemeye çalışmaktadır.
Bu çerçevede Refah Sınır Kapısı’nın yönetimi, ateşkes için arabuluculuk ve Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine karşı kararlı duruş, Mısır’ın Gazze savaşına yönelik politikasının üç temel eksenini oluşturmakta ve hem ülkenin hem de bölgenin geleceğini etkilemektedir./