ABD ve İsrail, Direnişin Silahsızlandırılmasını Dayatabilecek mi?
Parstoday – Lübnan’da direnişin silahsızlandırılması konusunda oluşturulan medya atmosferinin aksine, Hizbullah’ın kısa vadede “caydırıcılığı yeniden tesis etmek” yerine “yeniden yapılanma” stratejisini tercih ettiği görülüyor.
ABD ve İsrail rejiminin Hizbullah’ı silahsızlandırmaya yönelik kapsamlı çabaları açık bir çıkmaza girmiş durumda. Parstoday’in Mehr’den aktardığına göre, bu çıkmaz yalnızca Lübnan direnişinin kararlı duruşundan değil, aynı zamanda Lübnan kurumlarının 1701 sayılı kararı uygulamadaki tereddütlerinden ve Batı’nın siyasi–mali baskılarından kaynaklanıyor. Trump yönetimi Tel Aviv ile tam bir koordinasyon içinde, yaptırımlar, askerî tehditler ve diplomatik baskı gibi araçlarla Lübnan’ı teslim olmaya zorlamaya çalışıyor; ancak bu strateji şimdiye kadar yalnızca Lübnan’ın iç krizini derinleştirdi, direnişin konumunu güçlendirdi ve yeni bir savaşın patlak verme riskini ciddi şekilde artırdı.
Öte yandan, Lübnan Genelkurmay Başkanı’nın Washington ziyareti iptal edilirken aynı dönemde Muhammed bin Selman’ın ABD’ye gitmesi, direnişin silahsızlandırılması sürecinde Beyrut ile Batılı aktörler arasındaki ayrışmanın zirveye ulaştığını ve ülkenin iç savaş uçurumuna doğru itildiğini gösteriyor.
Heykel’in Washington Ziyaretinin İptalinin Nedeni
Lübnanlı kaynaklar, Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel’in Washington ziyaretinin iptalinin perde arkasına dair yeni bilgiler paylaştı. Buna göre bu iptal, ilk bakışta zannedildiği gibi Heykel’in İsrail’in Lübnan egemenliğini ihlal ettiğine dair son açıklamasıyla sınırlı değil; aksine Beyrut ile ABD’nin siyasi–güvenlik heyeti arasındaki gerginliğin geniş bağlamında değerlendirilmesi gerekiyor.
Kaynaklara göre asıl gerilim, Heykel ile Washington’un Beyrut’a yeni gönderdiği isim olan Morgan Ortagus arasındaki soğuk ilişkiden kaynaklanıyor. Ortagus’un Lübnanlı bazı siyasetçilere Heykel’i kötülemeye çalışması ve “Hizbullah’ı dizginleme konusunda ABD taleplerini yerine getirmediği” iddiası, bu gerginliği daha da artırdı.
Heykel’in kabinedeki son toplantıda ayrıntılı bir rapor sunarak ordunun “art arda yaşanan güvenlik ve siyasi hakaretlere” maruz kaldığını söylemesi, özellikle güneyde askerlerinin “İsrail rejiminin doğrudan baskısı ve saldırıları” altında olduğunu vurgulaması, taraflar arasındaki gerilimi yükseltti. Heykel’in “İsrail’in engellemeleri nedeniyle Litani’nin güneyindeki tüm faaliyetlerin askıya alınabileceği” yönündeki uyarısı da hızla ABD’ye iletildi ve hoşnutsuzluğu artırdı.
Washington’un asıl rahatsızlığı, Heykel’in ABD ve İsrail’in talep ettiği Hizbullah’ın silahlarını toplamak için Güney Lübnan’daki evlere girme isteğini reddetmesinden kaynaklanıyor. Heykel bu talebi “tehlikeli, istikrarsızlaştırıcı ve sonuçsuz” olarak niteledi ve “Bu talebi kabul etmek sadece başlangıç olur; İsrail her seferinde yeni talepler dayatacaktır” dedi. Bu nedenle ziyaretin iptali, siyasi içerikli bir mesaj olarak görülüyor: ABD, ordunun Hizbullah’a karşı daha saldırgan bir tutum takınmasını bekliyordu; ancak Heykel iç istikrarı korumayı ve ordunun sınırlarını aşmamayı tercih etti.
Hizbullah’ın Yeni Stratejisi: Yeniden Yapılanma
Hizbullah’ın, Şeyh Naim Kasım’ın liderliğinde, kısa vadede “caydırıcılığı yeniden kurma” yerine “yeniden yapılanma” stratejisini seçtiği anlaşılıyor. Bu yaklaşım, uzun vadede İsrail rejiminin saldırılarını dizginlemek ve son savaştaki açıkları kapatmak için gerekli bir hazırlık olarak görülüyor.
2000 yılındaki direniş destanının tekrarı, Hizbullah’ın savaş birimlerini yeniden düzenlemesini ve son çatışmada ortaya çıkan zafiyetleri gidermesini gerektiriyor. Bu nedenle ABD ve İsrail’in direnişi silahsızlandırma talebi bugün için belirsiz bir gelecekle karşı karşıya.
Netanyahu’nun Lübnan cephesindeki yeni bir yenilgiden kaçmak için geniş kapsamlı bir savaş seçeneğine yönelebileceği ihtimali ise oldukça ciddi. Olası bir savaş, Hizbullah’ın İsrail rejiminin terör faaliyetlerine karşı ne kadar esnek ve dirençli olduğunu, ve düşmanı Lübnan topraklarından geri püskürtme kapasitesini ortaya koyacaktır.